Minutes перевод на английский
74,192 параллельный перевод
2 dakikalık yoklama.
Roll call, two minutes.
30 dakika.
- 30 minutes.
2 dakika, belki daha az.
Two minutes, maybe less.
15 dakika falan lazım.
I'll need about 15 minutes or so.
Yaklaşık 40 dakika güneyinde.
It's about 40 minutes south.
İkisi de kendilerine sıkmış vaziyette bulundular. Ekibimiz varmadan 11 dk önce.
They were both found with self-inflicted gunshot wounds by our team 11 minutes ago.
18 : 15 17 dakikamız kaldı demek.
6 : 15. That's 17 minutes from now.
Şimdi, dönüş rotasını ayrıntılarıyla çıkardık, Sınıra 20 dakika kala bir mola verdiğini biliyoruz.
Now, we've mapped out his return route, which generally includes a truck stop about 20 minutes from the border.
Tahmini uçuş süresi 11 saat 30 dakika.
Expected flight time is 11 hours and 30 minutes.
6 dakika.
Six minutes.
30 dakika içinde çıkıyorsunuz.
You're wheels up in 30 minutes.
Gelen mesajlara 15 dakika içinde cevap vermelisin yoksa anlaşma dışına çıkarsın.
Messages left on the phone are to be returned within 15 minutes or you're in breach.
Birkaç dakika önce gitti.
It just went out a few minutes ago.
Çıkamazsın ve dört dakika içinde biz giriyoruz.
You can't get out, and in four minutes, we're coming in.
İki dakikadan az kaldı.
You got two minutes or less.
Sadece 20 dakika daha.
Just 20 more minutes.
Olay üç dakika önce bildirilmiş... birkaç dakika geri gidersek...
Dispatch reported the incident three minutes ago... and if we go back another minute...
Tahminen ( E.T.A. ) 30 dakika içinde.
E.T.A. 30 minutes.
Bayan Hargrave hastanın her 15 dakikada bir yatakta kontrol edilmesini ve durumu hakkında saatlik güncellemeler yapılmasını istiyor.
Mrs. Hargrave wants bed checks on the patient every 15 minutes, plus hourly updates on his situation.
Yedi dakika.
By seven minutes.
Geleli on dakika oldu ve çoktan Riverdale Lisesinin mavi yasemini oldum.
Ten minutes in and I'm already the Blue Jasmine of Riverdale High.
Cennette Yedi Dakika.
Seven Minutes in Heaven.
Altı dakika, yirmi saniye.
Six minutes, twenty seconds.
Geçen yıl bir gün, Chuck ve ben 10 dakika kütüphanede konuştuk.
One day last year, Chuck and I talked in the library for 10 minutes.
Bu arada, River Vixen antrenmanı beş dakika içinde başlıyor, sürtükler
In the meantime, River Vixen practice starts in five minutes, sluts, so...
Archie Andrews'le cennette yedi dakika geçirdim.
I had my seven minutes in heaven with Archie Andrews.
Mutlaka. Birileri birkaç dakika önce onu kamyonetin arkasından aldı.
Some man took her from the back of the... a van a few minutes ago.
Beni geri araması için üç dakikası var.
He has three minutes to call me back.
Payne buradan ayrıldıktan 60 dakika sonra Anhur'a ait bir uçak Bellingham'tan havalanmış.
An Anhur Private jet took off from Bellingham 60 minutes after Payne was walked out of here.
Julie Swagger'ı 90 dakika... içinde uçağa bindirebilirim.
I can have Julie Swagger in the air in 90 minutes.
Bu arazide yürüyerek on dakika falan alır.
That's, like, ten minutes on foot in this terrain.
- ve iki dakika içinde daire çizerek geri dön.
- and circle back in two minutes. - All right.
Birkaç dakikaya gidiyoruz, ve oğlunu da yanımızda götürüyoruz.
We're leaving in a few minutes, and we're gonna take your son with us.
- On dakika.
- Ten minutes.
Shinyanga treni 10 dakika içinde kalkacak.
The train for Shinyanga will be leaving in 10 minutes.
20 dakika önce geldiler.
They showed up about 20 minutes ago.
Güvenlik kamerasını yeniden başlatınca canlı görüntü yayınına kadar sadece beş dakikamız olacak.
We're only gonna have five minutes until the feeds are live, after I reset the security cameras.
Bekle, beş dakika falan.
Wait like five minutes.
İki dakikaya geliyorum.
Look, give me two minutes.
Davayı beş dakika önce aldım.
I literally got this case five minutes ago.
- Sen iskan ücretlerini onaylatmadan bir şey yapamıyorlar. Jeff Dunn yarım saattir burada.
Jeff Dunn has been here for 30 minutes.
190 derecede, 45 dakika, yoksa bozulur.
375, 45 minutes, Or it goes bad.
Sanırım 15 dakika kadar.
Possibly... 15 minutes?
Beş dakika dışarı çıkıp konuşsam olur mu?
Uh, is it it okay if I step outside and talk to her for five minutes?
- Birkaç dakika olmamıştır.
- Just a few minutes ago.
Sadece beş dakikaya ihtiyacım var. Sonra söz veriyorum gideceğim.
I just need five minutes, and then I promise I'll leave.
Beş dakika.
Five minutes.
Bana onunla 5 dakika ver.
Give me five minutes alone with her.
15 dakika sonra benimle yolun aşağısında buluş.
Meet me down the road in 15 minutes.
- Buraya 20 dakika.
It's about 20 minutes from here.
- On dakikaya gelebilirim.
I could be there in ten minutes.