Misyoner перевод на английский
478 параллельный перевод
Merak etmeyin Çin'deki hiçbir misyoner doktor Strike'ın düğününü kaçırmayacaktır.
And no wonder. No missionary in China would miss Dr. Strike's wedding.
Gerçek bir misyoner ruhuna sahipsiniz.
You have the true missionary spirit.
Babamın başı, atalarımın kemikleri üzerine ve misyoner okulundaki kutsal kitap üzerine yemin ederim.
I swear by my father's head and by the bones of my ancestors. And by the holy book in the mission school.
İç şunu, evlat da... bütün Thuggeeler gözüne birer misyoner gibi görünsün.
Swill that down, me boy... and you'll think all the Thugs in India is a bunch of missionaries.
- Uçan misyoner.
- A flying missionary.
- Misyoner olan Livingston'dı Bay Candy.
- Livingstone was the missionary. Oh, yes, of course.
Bu ülkenin sıkıntısı da, her ikinci adam misyoner olarak doğduğunu düşünürken her üçüncü adamın da aklını bir şeylerle bozmuş olması.
And the trouble with this country is that every second man thinks he's born to be a missionary... and every third man has a bee in his bonnet.
Ben de bir misyoner gibi din değiştirecek kişileri ormanda aramaya gerek kalmadığını çünkü o vahşilerin ayağına geleceğini düşündüm.
I felt as a missionary must feel... when one day he finds there's no need to travel into the jungle... to find converts... because the savages are coming to him.
Ama görevi için çabalamayan misyoner kötü bir misyonerdir.
But a missionary who doesn't try to do his duty is a bad missionary.
Sınavları geçemezsem, gönüllü misyoner olacağım.
If I don't pass the examinations, I shall volunteer as a missionary.
4000 mil-kare alana yayılan 11 misyoner kilisesi olmakla birlikte, peder, görevli bulunduğu kendi ruhani bölgesi olan Mosquero'daki Saint Josef's'ten gelmenin uzaklık dezavantajının üstesinden, uçakla uçarak gelebiliyor.
Although his 11 mission churches are spread out over a 4,000 square miles area, the Padre can overcome the handicap of distance by flying from his main parish, Saint Josef's in Mosquero, to wherever his duties take him.
Tabut, misyoner kilisesinin yanındaki küçük mezara.. .. doğru taşınırken.. çiftlik yakınındaki arkadaşları da eşlik ediyor.
Friends from nearby ranches join the family as the simple wooden coffin is carried to the tiny graveyard alongside the mission church.
Yani biz şimdi bir misyoner hakkında mı yoksa bir fanatik hakkında mı konuşuyoruz?
So, are we talking about a missionary or a fanatical person?
- Misyoner.
- Who's she?
Sen yine misyoner olurdun.
You could still be a missionary.
Misyoner bir kadın.
A mission doll.
Dedim ya, misyoner kızı Havana'ya götürmeye çalışan adam o.
Like I told you, he is the guy who was tryin'to take the mission doll to Havana.
Ama sen kazanırsan hepimiz misyoner kızın kabaresine gideceğiz.
But if you win, then we all gotta show up at the mission doll's cabaret?
Misyoner mi?
Missionary?
- Politikacı veya misyoner değilim.
- I'm not a politician or a missionary.
Misyoner.
Missionary.
İngilizceyi bir misyoner öğretti.
Oh, a missionary taught you English.
Şu anda Fransız Ekvator Afrika'sında..... misyoner olan tatlı bir genç.
Item 2 : A very sweet boy who is now a missionary in French Equatorial Africa.
Orada yaptıklarınızla ilgili koloni aileleri ve... misyoner babalardan bir çok mektup var.
So many fine letters from colonial families... and missionary fathers about your good work.
Sen misyoner gibi değilsin.
You're not like the missionary.
Belki Misyoner de sizin gibi Eskimo görmemişti.
Perhaps the missionary had never met an eskimo.
Misyoner, yamyam ve revü kızını duymuş muydun?
Ever hear the one about the missionary, the cannibal and the chorus girl?
Şu misyoner, yamyam ve revü kızı nedir, anlatsana?
Say, how about the missionary and the cannibals and the chorus girl, hm?
Misyoner yerinden geldi.
It came in the missionary barrels.
Misyoner Yeri?
Missionary barrels?
Bayan Templeton, misyoner olan amcam şöyle derdi :
Miss Templeton, as my uncle, the missionary, used to say,
Misyoner, filantrop, filozof ve de bir doktor.
Missionary... philanthropist... a philosopher... doctor...
Bir Alman misyoner ve iyi bir aileden gelen Çinli bir kızın istenmeyen çocuklarıydım.
I was the unwanted child of a German missionary and a Chinese girl of good family.
Liman şehri, balıkçı kasabası ; ilk zamanlarda misyoner kasabası.
A harbor town, a fishing town, an early mission town.
Bir zamanlar misyoner kasabası olan Santa Barbara'da... Jeff Cooper ismiyle kök salmaya başlamıştı.
Here in the early mission town of Santa Barbara, wearing the name Jeff Cooper, he has begun to put down roots.
O süslü şapkalι Fransιzlarιn yanιnda Apaçiler misyoner gibi kalιyor.
Them boys in the pretty hats make the Apache look like missionaries.
- Hey, Misyoner!
- Hey, Missionary!
Şimdi ne olacak Misyoner?
So what now, Missionary?
100 yıldır ailemde hiç misyoner olmadı.
There hasn't been a missionary in my family for 100 years.
Tahmin etmişsinizdir, Bay Jameson ve Bayan Eckert misyoner.
As you may have gathered, Mr Jameson is a missionary. Miss Eckert, too.
Ben misyoner değilim, öğretmenim.
I'm not a missionary, I'm a teacher.
Benim de misyoner olmamı istiyorlardı.
They wanted me to be a missionary too.
Bir çeşit mühendis misyoner olarak gelebilirsin.
You could come as a kind of engineering missionary.
Ama yakınlarda yaşayan Amerikalı bir misyoner vardı, kendisi sivil hayatında yetenekli bir estetik cerrahıydı... Tamam.
But, fortunately, there was an American... missionary living close by who was actually a, uh, skilled, uh, plastic surgeon in civilian life.
Bir misyoner tarafından boyandı, onlar mikropların, mikroskopik slaytları, çeşitli bakteriler ve tek hücreli canlılara ait!
They were painted by a missionary, they're copies of blocks of microscopic slides of, various types of bacteria and protozoa.
Misyoner Paul'ü ise şurada ayakta durmuş halde görebilirsin.
I can see the apostle paul standing there to one side.
Hemşire misiniz, misyoner mi?
What are you, nurses or missionaries?
Misyoner tepesinde.
At the Missionary Ridge.
misyoner tepeden geliyor.
Coming down Missionary Ridge.
Ben, Tanrı'nın hizmetçisi, misyoner.
Me, God's servant, missionary.
teolog ya da misyoner değilim.
I'm not a theologian or a missionary...