Mustard перевод на английский
1,470 параллельный перевод
Yanında birayla hardallı sosisli severim.
I like hot dogs with mustard and beer
Colonel Mustard * aradı.
Oh, hey, Colonel Mustard called.
- Hem de tuzlu hardallı.
- On the saltines with the mustard.
Mustard Seed Grup, temiz kaldığınız süreler için sizlere anahtarlık veriyor.
The Mustard Seed Group gives out key chains... for stretches of clean time.
Bir kavanoz hardal, bir paket karbonat.
A bottle of mustard, a box of baking soda.
- Kahverengi hardal var.
Mustard. I got brown mustard.
Kahverengi hardal aldım.
And. oh. I got the brown mustard!
Kızarmış et, mayonez, hardal, marul, domates, peynir ve soğan olsun.
Uh, roast beef, mayo, mustard, lettuce, tomato, cheese, easy onion.
.. sadece yarım porsiyon hindili ve hardalsız sandviçlerden, başka sos koymaksızın..
It says i only ate a half-Size lean turkey sandwich With no mustard or mayo or anything like that.
Eğer benim mahkumlardan onay alırsanız.
Only if you guys can pass the mustard with my prisoners.
Olmuş bil.
Mustard's passed.
Diğeri? - Hardallı olsun, lütfen.
Plain with mustard, please.
Minik sosis için yanında hardal var mı?
Got any mustard for that cocktail frank, butt-lick?
Albay Mustard salonda, kurşun boruyla. Albay Mustard salonda, kurşun boruyla.
Col. Mustard, in the dining room, with a lead pipe.
- Albay Mustard mı?
- Col. Mustard?
- Dedim ki Albay Mustard salonda, kurşun bir boruyla.
- I said, Col. Mustard... in the dining room, with a lead pipe.
Albay Mustard mı?
Col. Mustard?
- Kravatınızda hardal var.
- You have mustard on your tie.
Yanağına hardal bulaşmış.
You got mustard on your cheek.
Ben de kepekli ekmeğe domates ve salatalık, hardal ve soya filizi olsun.
And I want tomato and cucumber on whole wheat with only mustard and bean sprouts.
Agneta benimkine Hardal koyma.
Agneta, no mustard on mine.
Benny hardala katlanamaz.
Benny can't stand mustard...
Hardal gazı mı?
Mustard gas?
Geri çekilin.
Mustard gas! Masks on!
Bu hardal suyu, bu yüzden sarı.
It's mustard water. That's why it's yellow.
Mayonez yapmak için bir tane yumurtaya,... biraz yağa ve hardala ihtiyacınız olacak.
To make mayonnaise you'll need an egg, some oil and mustard.
Hardal ekliyorum,... karıştırıyorum,
I add the mustard, stir
- New York'ta sosisli sandviç, ekmek hardal, ketçap, lahana turşusu ve domatesli soğandan ibarettir.
- The New York has mustard, ketchup, served with a tomato-based onion relish.
Chicago öyle güzel bir şehirdir ki, sosis haşhaşlı ekmek içine konur.
In Chicago, it's... It's a great fucking town. It comes on a poppy-seed bun, mustard, emerald relish, tomatoes, pickles, onions, celery salt...
Her neyse, sinemadan çıktık... gökyüzü koyu hardal yeşiliydi... yaprak bile kıpırdamıyordu.
Anyway, we're coming out and the sky was this dark mustard green. And everything was still. You could just feel something was wrong.
Kırmızı biber ve hardal tohumu da var.
There's paprika, mustard seed.
Üç tane etli sandviç. Biri mayonezli. Biri hardallı.
Three ham on ryes - one mayo, one mustard, one combo.
Yani hem hardal hem...
- A combo means mustard and...
Şunlar bitmiş. " "Burada hardal sandığı gördün mü?" Her şeyi bir kutuya dolduruyorum.
"Hey, you see a case of mustard up here?" I put the stuff in a box.
Evet, lütfen. Acılı hardalı da unutma.
- Yes, please, and don't forget the hot mustard.
Monet'nin mi? - Hamburgerime hardal koy.
That was mustard on my hamburger and a side of fries.
Tanrım, o birinci sınıf bir becerici.
LIKE THE MUSTARD? GOD, HE'S A FIRST CLASS FUCK.
Hardaldaki gibi... Bu da Ted.
LIKE THE MUSTARD.
Turk'ün nasıl hissettiğimi bilmesini istiyordum, bu yüzden, ona Bay Quinn'in dosyasını, biraz biberleyip fırlatmaya karar verdim.
I wanted to let Turk know how I felt about how he behaved, so I decided to throw him Mr Quinn's chart with a little extra mustard sauce.
Bana da bu yakışırdı zaten.
That cuts the mustard with me.
Ayrıca hardalları da orada saklıyoruz.
Also, it's where we keep the mustard.
Sarı çubuklu. yavruağzı, hardal...
We've got goldenrod, salmon, mustard...
günde on teslimat ve üç bel ameliyatı, bütün aldığım hardal mı?
! Ten trips a day and three back surgeries, all I get is mustard?
Biraz toprak ve hardal lekesi dışında bu ceket temiz.
Except for a little dirt and a mustard stain, the jacket's clean.
Diğer elim meşrubat veriyor, hardalı dolduruyor.
The other hand maybe works the soda, refills the mustard.
Stan "180" Parlour : Hardal.
Stan "180" Parlour : mustard.
Yaşlı damacılara da, beyaz ekmek arası jambonla peynir hardallı, mayonez olmasın.
Get old Checkers a ham and cheese on some honky bread, mustard, hold the mayo.
Hardal Gazı!
Mustard gas!
- Doğru.
LIKE THE MUSTARD.
Aynı hardaldaki gibi...
LIKE THE MUSTARD ;
- Hardal ister misin, bebeğim?
- You want me to get some mustard, baby?