Mâni перевод на английский
73 параллельный перевод
Bize mâni olmak istememiştir veya masum bir şakadır.
He didn't want to interrupt us... or this was just an innocent joke.
Müsait olmayan kıyafetlerimin zahmetlerime mâni olacağını farkettim.
I knew my ill-fitting clothes were unsuited to the exertions that lay before me.
Buna hiç kimse mâni olamaz.
Nobody can stop him
Çünkü sınırlarını zorluyorsun Onlara mâni oluyorsun Ama kurtarmalısın kendini kanunlarından
Because you shake e their borders, you stop their train, but you should free yourself from their laws, because they throw stones from guilt.
Başka kadınların da kendilerine zarar vermelerine mâni olmak istiyor.
And stop getting other women to hurt themselves.
Ben de peşinden gideyim, aptalca bir şey yapmasına mâni olurum.
Maybe I better go out there and make sure Al doesn't do anything stupid.
Şimdi, bunlara mâni olan bir şey meydana geldi.
Now something's happened that's threatened the act.
- Al, buna mâni ol.
Oh, Al, don't let that happen.
Al, ben onu tam yukarıya çıkaracaktım ve sen buna mâni oldun.
Al, I was about to take her upstairs and you interrupted.
İşçilerle birkaç dakikalığına konuşmamıza neden mâni olduğunuzu anlamıyorum.
I don't understand why we can't talk to them for a couple minutes.
Bunu yaptıktan sonra korku sana mâni olamaz.
Once that's done, fear cannot stop you.
Harris'in kaseti çoğaltmasına mâni olan ne?
What's to stop Harris from making copies of the tape?
Git öyleyse, sana mâni olmam hatta evraklarını bile hazırlarım.
All right, I won't stop you. I'll even put in the paperwork.
İşine hiç mâni olmuyor mu?
Does it ever get in the way at all?
- Babanla olan ilişkinin boyutu işini yapmana mâni oluyor.
Your relationship with your dad is messing with your ability to do your job.
Çok arkadaşım yok, tam oldu derken buna mâni oluyorsun.
I have not many friends, and when finally I do, keeps you all.
Kendi kozunu bul ve onun ilk atışı yapmasına mâni ol.
Get your own A-bomb, and it prevents him... from launching first. Mutually assured destruction.
Bu gitmeme mâni değil.
Well, I'm still going.
Şunu anlamalısınız ki Magneri'ye bir şey olursa bir şey olmasına mâni olunamazsa çifte cinayet sayılacaktır.
You understand... if anything happens to Magneri, anything that could've been prevented, it'll be two counts of murder.
"Bu denli büyük ve telafisi mümkün olmayan bir kaybı... "... tehdit olarak algılayan içgüdüler, zihnin idrakine mâni oluyordu. "
Instincts that seem to sense the threat of a loss so huge and irrevocable that the mind balks at taking its measure.
Sakince sonu bekleyenlere mâni olmamak lazım.
We don't wish to obstruct those who calmly wait for the end,
Gittikçe zapt edilemez bir hâl alıyor. Diğerlerinin çalışmalarına da mâni oluyor.
He's more and more unruly He prevents the others from working.
Teknik bir detay sana özgürlüğünü kazandırdı ama bir hayatı sona erdirmenin etkisini anlamana mâni oldu.
A technicality gave you freedom, but it inhibited you from understanding the impact of taking a life.
Bulunduğun yerde muhtemelen telefonun çekmiyordur diye düşünüyorum muhtemelen ben sana ulaşana kadar, bunu duyamayacaksın ama, kendimi iyi hissettiriyor. ... ayrıca şu an Celia'yı öldürmeme de mâni oluyor.
I'm thinking you probably don't have cell reception where you are, so you probably won't hear this before I reach you, but it's making me feel better, and it's preventing me from killing Celia at the moment.
Adımlarına dikkat et yoksa seni insanların bilgilenmesine mâni olmaktan şikayet ederim.
Watch your step or I'll report you for obstructing the People's enlightenment.
- İşime mâni oluyorsun hayatım.
You're interfering, dear.
Wong'un güvenini kazanmalı, şirketine sızmalı ve menekşe cüce yıldızını yok etmesine mâni olmalısın.
You must gain Wong's confidence, infiltrate his organization and prevent him from destroying the violet dwarf.
Özen, dikkat veya şans kazaya mâni olamaz.
Care, vigilance and luck cannot prevent them.
Bunun çok kötü olduğunu biliyorum ama kendime mâni olamıyorum.
I know it sucks, but I'm not doing very well.
İzin vermemek daha önce sana hiç mâni olmamıştı.
Permission? This never stopped you before.
Buna mâni olamazsın.
You can't stop this.
Kendilerine mâni olamıyorlar.
Can't help themselves.
- İşime mâni olursan daha uzun sürer.
- Takes longer if you keep interrupting.
Bize mâni olmayın da.
Just don't get in our way.
Mâni olmam için iyi bir zaman mı?
Is this a good time to interrupt?
Zaten mâni olduğuna göre bence onun için en iyi zaman şu an.
Since you've already interrupted me, I think it's the best possible time to interrupt.
Buna mâni olmak için yapabileceğim bir şey olduğunu adın gibi biliyorsun.
You know perfectly well that there's little I can do to prevent that.
Talihsizliğin bu armağanın verilmesine mâni olmasını istemez.
He would not see misfortune to stand in the way of the giving of it.
Bu kız sadece mutluluğumuza mâni oluyor.
She only gets in the way of our happiness.
Tutuşmak üzereyim, sen ise bana mâni oluyorsun!
I'm on fire here and you're holding me back!
Kaçmasına mâni olun!
It's escaping!
Ve henüz öğrenememiş olduğunu biliyorum, bil ki gerçek aşka mâni yoktur!
And in case you haven't learned yet, there is just no competing with young love.
Bu bazı işler için bir kazanç olmalı. ama galiba bir polis olarak benim için bir mâni.
That's got to be an asset in some line of work, but I think it may be a handicap... for a cop.
Sana mâni olmayayım.
Don't let me stop you.
Ve tekrar ediyorum, kendi işine bak diyorsan söylemen yeterli ama Steve kemanla ilgili hayallerine mâni oluyorsa çok kızarım. Ya da judoyla ilgili.
I'd just... and again, tell me to mind my own business, but I would hate it if Steve was holding you back from following your dreams with the violin.
Mâni olmuyor.
He's not.
Asıl problem, senin gibi heriflerin işimizi yapmamıza mâni olmalarıdır.
The problem is people like you that don't let us do our fucking job.
Travis'in ya da senin mutluluğuna ben mâni olduysam bu beni mahveder.
'Cause it would kill me if I ever thought that I was keeping Travis from being happy... or you.
Tekrar hayata dönmeme kimse mâni olamaz.
Nobody can stop me from feeling alive again
- Bir mâni daha.
- Another delay.
Mânî olabileceğim bir şey değildi bu.
It wasn't something I could prevent.