Nefret ediyorum перевод на английский
20,464 параллельный перевод
Bunu söylemekten nefret ediyorum, ama adalet burayı uzun zaman önce terketti.
I hate to be the one to say this, but justice left the building a long time ago.
Burada olmaktan nefret ediyorum.
I hate being here.
Amcamdan nefret ediyorum.
I hate my uncle.
Bak, uzakta olmaktan nefret ediyorum, nefret ediyorum, ama...
Look, I hate being away, I hate it, but...
Ben bu bölümden nefret ediyorum.
I hate this part.
Kadınları ben öldürdüm çünkü senden nefret ediyorum.
I killed them..... because I hate you.
Senden nefret ediyorum.
I hate you!
Senden nefret ediyorum!
I hate you.
Çünkü ben... senden nefret ediyorum!
Because I... because I hate you!
Çünkü... çünkü senden nefret ediyorum!
Because... because I hate you.
- Çünkü üniversiteden nefret ediyorum... "
- "Cos I hate university..." - Stop, stop, stop.
Siyasetten nefret ediyorum.
- I hate politics.
Başkentten nefret ediyorum.
- I hate D.C.
Kötü polisi oynamaktan nefret ediyorum.
I hate having to play the bad cop, you know?
Her gün yaptıklarım için kendimden nefret ediyorum.
Every day, I hate myself for what I've done.
Bu takma isimden nefret ediyorum.
I hate that nickname.
Bugün herkesten nefret ediyorum. sen hariç.
Well, I hate every one today, except you.
Asla, nefret ediyorum o adamdan.
Hell no, I hate that man.
Cidden bu kadından nefret ediyorum.
It's not an act. I genuinely hate this lady.
Bunu söylemekten gerçekten nefret ediyorum, Frankie. Çünkü senden hoşlanıyordum, fakat düşman oldun.
And I really hate to say this, Frankie,'cause I like you, but you made some enemies.
Bu ülkeden nefret ediyorum!
I hate this country!
Sanırım nefret ediyorum.
I think I hate it, though.
Bu ülkeden nefret ediyorum.
HATE the country.
Nazi partisinden, en az siz ya da başkası kadar nefret ediyorum.
I despise the Nazi party as much as you or anyone else.
Senden nefret ediyorum.
I hate you so much.
Seni kırmaktan nefret ediyorum ama istifa edecek bir işimiz yok.
I hate to break it to you, but there isn't any job to quit.
Ondan nefret ediyorum.
I hate him.
Görüntüsünden nefret ediyorum.
I kind of hate the sight of it.
Senden nefret ediyorum anne.
I hate you, Mama.
- Nefret ediyorum bu şeyden.
- I hate this thing.
Yaptığımdan nefret ediyorum ama geçmişte kaldı.
And I hate that I did that, but that's in the past.
Senden nefret ediyorum.
I hate you.
Bunun için kendimden nefret ediyorum ama yardımına ihtiyacım var.
I hate myself for this, but... I need your help now.
Bazen senden nefret ediyorum.
I hate you sometimes.
Sihirden nefret ediyorum.
I hate magic. I mean, why us?
- Yemeklerinden nefret ediyorum.
I hate your cooking.
Hayır, yemeklerinden gerçekten nefret ediyorum.
No, I really hate your cooking.
Senden nefret ediyorum.
I hate you...
Sonra büyük karısına ve büyük evine geri döndü. Ben yarı ölmüş bir şekilde hasır bir yatakta bacakları kanlar içinde yatarken. Senden nefret ediyorum.
Then he went back to his grand wife and his grand house whilst I lay pathetic and half-dead on a straw mat, my thighs slick with blood.
Oradan nefret ediyorum.
I hate it there.
Bunu söylemekten nefret ediyorum ama görünüşe göre babalara geldin.
I hate to say this, bud, but it seems like you're shit out of angles.
"Thomas" tan nefret ediyorum.
I hate "Thomas."
Ondan nefret etsem bile, ki nefret ediyorum ben bir muhbir değilim.
Even if I hated him, and I do hate him... I don't snitch. Not to cops, not to reporters.
- Bahane üretmekten nefret ediyorum.
- And I hate excuses.
Sadece sesinin bu kadar üzgün gelmesinden nefret ediyorum.
I just hate hearing you this upset.
Bunun için senden nefret ediyorum.
I hate you for this.
- Senden nefret ediyorum!
- I hate you!
Okumaktan nefret ediyorum.
- I hate reading.
O uçuk benzinden, katlanılmaz dürüstlüğünden ve ter kokulu, aciz minik canavar ordusundan nefret ediyorum.
I hate her pasty complexion... her insufferable sincerity... and her puny army of sweaty little child-beasts.
Bu ülkeden nefret ediyorum.
I hate this country!
Lanet olası cesaretlerinden nefret ediyorum.
- I hate your fucking guts.