Nuggets перевод на английский
325 параллельный перевод
- Külçe altın.
- Gold nuggets.
Külçe mi?
Nuggets?
Dağda çok külçe.
More nuggets up mountain.
Büyük külçe.
Big nuggets.
Şehirdeki bankanın bu altını paraya çevirebileceğini sanmıyorum.
But I doubt our local bank will be able to convert these gold nuggets into currency.
Burada şansımızın dönmesini beklemekten riskli değil. Orada altın külçeleri bizi bekliyor. Yerden çıkarılmayı, paraya dönüşmeyi, güzel kadınların... parmaklarında ve boyunlarında parıldamayı bekliyorlar.
It ain't any riskier than waiting around here for a break... and this is the country where the nuggets of gold are crying for you... to take them out of the ground, make them shine in coins... on the fingers and necks of swell dames.
Dökme altından külçeler bulmayı beklemeyin.
Don't expect to find nuggets of molten gold.
Pedro'nun madencileri, hayvanları o tehlikeli çıkıntıya sürmüş... gizli madene koymak üzere... sert altın cevheri topaklarını ayıklayıp saf altın parçalarını... alelacele çuvallara doldurmuş.
Pedro's miners led their animals to the dangerous ledge... where the rough ore was separated from that which had been crushed... and the pure gold nuggets were hurriedly poured into sacks... for storage in the hidden mine.
Yumruk büyüklüğünde külçelerle döndü.
Brung back nuggets as big as your fist.
Buralarda bir yerde altın bulunduğunuğunu biliyordum
I knew you had your nuggets hid somewhere under me.
Eğer altın bulsaydım, seninle uğraşmak için zaman harcamazdım
I wouldn't be putting up with you if I had nuggets to take back.
Toprağı didikleyip altını üstüne getirirler... Sonra arkalarından kaldırdıkları tozla birlikte soluğu burada alırlar... Ellerinde külçeler...
They rip off the topsoil of ten winding hills then sprint in here all fog-heaved with excitement lugging nuggets big, bright and shiny.
Onları bir alışverişte almıştım.
I got these nuggets in a trade.
Ben altının peşinde değilim, siz, iki pisliğin peşindeyim.
I'm not here for gold, just you two nuggets. Come on.
Önemsiz bilgilere ihtiyacım olursa sana sorarım.
When I want such little nuggets of information, I'll ask you.
Gel şuna bin diyelim.
- How about 1,000 - dust or nuggets?
Artık bunu çekemem. Bulduğumuz altın parçaları bir yerlerden geliyor olmalı.
But them nuggets you found must come from some place!
"Büyük altın külçelerini buldular."
♪ Big nuggets they're fiindin'
Ay'daki minerallerin erimiş magma değil de, etrafta tane tane bulunduklarına dair bir teori var.
There's a theory that the minerals on the moon are not in a molten magma... but dotted about... in nuggets.
Halletmesi kolay Hepsi tarikatın.
In easy to handle denominational nuggets.
Yerde de, her tarafa dağılmış külçeler vardı.
On the canyon floor, there were nuggets laying all over the ground.
İlk gün, kocaman bir çaydanlığı ağzına kadar külçeyle doldurduk.
Well, the first day we filled a great big coffee pot with just nuggets.
Damar arıyoruz.
Nuggets.
Eline geçirdiği külçeleri yutuyormuş.
He had been stealing nuggets. Swallowing a pinch here and there.
Burada altın para ve külçe yığınları var.
There are mountains of gold coins and nuggets here.
Parmak kadar külçeler.
Nuggets big as your thumb.
Sadece onu çiz, ve biz külçelerin bir çoğuna sahip olacağız.
Just scratch it and we'll have an avalanche of nuggets.
Tavuk nagıt'a başladıklarından beri her şey tepetaklak oldu.
Ever since they started with the chicken nuggets, everything went downhill.
Altın tozu da var, parçası da.
There's color and nuggets.
Bulduğunuz altının 1.000 dolar ettiğini düşünün.
Suppose you struck a thousand bucks in nuggets.
Birimiz 1.000 dolarlık altın bulsa gider mi? Kahretsin, hayır!
If any of us turned up $ 1,000 worth of nuggets, would he quit?
Spider koca bir altın parçası buldu.
Spider found a rock full of nuggets!
"Düşük kalorili insanoğlu lezzeti" ürünlerini piyasaya süreceğiz kanlı çiğ but limon suyuna batırlmış beyin omurilik suyu sosu karışık organ çorbası insan-burgerleri ve yumuşacık insan nuggetleri.
We'll bring out a whole line... of homo-sapiens low-calorie delicacies... juicy raw rump... brains soaked in lemon juice... spinal fluid sauce... assorted organ stew... sapien-burgers... and chewy homo nuggets.
- Şu külçelere bakın.
- Look at those nuggets.
Kahrolası altın parçacıkları her yerde.
Damn nuggets are everywhere.
Kelly bütün altınlarını parlak bir beş sentle değiştirecek mi?
Will Kelly trade all her gold nuggets for a shiny new nickel?
Bu madende senin annenin kasası kadar altın parçaları var.
There's nuggets in this here mine as big as your mother's behind.
Ve altı nagıt.
And six nuggets.
Tüm bu paçavranın altında saf altın külçeleri gizli.
Among all the rubbish are some nuggets of pure gold.
AM / PM'e uğrayıp Karides Nagıtlardan alacağım.
I'm gonna walk to the AM / PM and get some Shrimp Nuggets or something
O çıkarılan topak topak altınların.. Bana getirisi şöhret olacak.
With those nuggets dug it's glory they'll give me
Tavuk olduğunu söylerdim, ama hiç göğsü yok. Sadece Nugget'leri var.
I'd say it was a chicken, but it doesn't have any breasts just nuggets.
Belki de değillerdir. John Cage'ler, Mutlu Boyle'lar. Belki de gerçek çatlaklar...
John Cages and Happy Boyles, maybe they're the real nuggets.
Çıtır halka.
Get me Crunch Nuggets.
Ne sevmediğimi biliyorum. Kışın donmayı ve ilk kim kafayı yiyecek diye beklemeyi sevmiyorum.
I like not freezing my nuggets off here all winter waiting to see who blows their brains out first.
Nuggets elemanının telefonlarıma cevap vermemesi ve Mike Lupica'nın, bana "Problem Çocuk 4" diye seslenmesi haricinde her şey harika.
Other than the Nugget scout not returning my call, and the news calling me Problem Child Four, great.
Bir zamanlar düzenli olan odadaki kıymetli şeylerden sadece biri.
Just one of the little nuggets lying around in this once-tidy room.
Yani toz, parçalar, külçeler. Duvarları altından bir tapınak.
You know, dust, nuggets, bricks, a temple of gold where you can pluck gold from the very walls.
- Kızarmış tavuk.
Chicken nuggets.
Ooooh! Lookin'for nuggets?
Lookin'for nuggets?
- Büyük olanda kaç tane tavuk var?
How many nuggets in a large? 20.