Odaklan перевод на английский
4,923 параллельный перевод
Doğrudan gerçeğe odaklanırsanız daha tuhaf yönlerden de bakabilirsiniz.
If you aim right for the truth, you veer off at even stranger angles.
Ona odaklan ve şöyle söyle :
Focus on her, and say :
Tekrar dönüşmeye odaklan.
Focus on Changing back.
Odaklan ve nefes al.
Focus on that and breathe.
Neyin başarıldığına odaklanır.
He focuses on what was accomplished.
İnsanların kötü yanlarına çok odaklanıyorum galiba.
Maybe I only pay attention to people's shortcomings.
- Odaklanın artık beyler.
Okay. Right? - Ah...
Sadece odaklan
Just focus.
Oyuna odaklan.
Focus on the game.
En iyi olduğun şeye odaklan sen.
Concentrate on what you're best at.
Sonuca odaklan!
Eyes on the prize!
Burada daha önemli konulara odaklanıyoruz. Ben'in 150 milyon dolarlık kentsel dönüşüm projesi gibi şeylere.
We're just focusing on bigger issues, like Ben's $ 150 million revitalization project.
Yola odaklanabilir misin? Odaklanıyorum.
Oh, can you focus on the road?
Jules, dinle. Bana odaklanıp onları gözetlemekten vazgeçmen gerek.
I need you... to focus on me and stop glaring at them.
Kişisel zamanım, kendime odaklanıp, öğrenip, kendimi geliştirmem gerek zaman yeni ilişkim tarafından ikiye bölünmüştü.
My private time, my time to focus and learn and grow was being sliced in half by my new relationship.
Yüzyıllar boyu süren gizli tapınma, çeşitli büyük bölünmeler ve binlerce insanın kendilerini kurban etmelerinin sonrasında ismi olan, odaklanılmış bir inanç sistemi haline geldi.
And after hundreds of years of private worship, several great schisms, and thousands of people martyring themselves, it became a focused belief system... with a name.
Ruslar bir şeye odaklanınca kalır öyle.
Russians stay focused.
Çizgiye odaklan.
Oh, man.
Ona odaklan.
So focus on that.
Odaklanın, odaklanmanızı istiyorum.
Great, swap it out. Swap it out. Big focus, come on, big focus.
Odaklan!
Concentrate!
İşine odaklan seni maymun.
Focus on your work, monkey.
- Onlara odaklan.
Focus on those.
Oraya odaklanıyorum.
So... I'm just concentrating on that.
Elbette ilhama odaklanmaktansa ona odaklanırsın.
Of course you'd focus on that rather than the inspiration.
- Ben işime odaklanıyorum.
I'm focusing on my job.
- Lütfen oyuna odaklan.
- Focus on the game, please.
Niye buna odaklanıyorsun?
Why are you focused on that?
İşine odaklan.
You have work to do.
- Sen Petrov'a odaklan, onu ben hallederim.
You just focus on Petrov. I'll deal with Bob.
Alfa, çöle odaklanın.
Alpha, focus on the desert.
İki yılı aşkın süredir kalanlara odaklan.
Pair fourths with our best second years.
İşinize odaklanır mısınız?
Could you guys focus?
Herkes bu 10x40 millik ufak alana odaklanıyor fakat daha ileriye bakmamız lazım, Ürdün ve Suriye'nin, hatta Irak'ın ötesine.
Everyone gets hung up on this little patch of land ten miles by 40, but you have to look outwards, past Jordan and Syria, past Iraq.
O halde zengin adama ve bağlantılarına odaklanıyoruz.
So we focus on the rich guy and his connections.
Geleceğe odaklanıyor.
She's focusing on the future.
Ve sen bunların hepsini bir kenara atıp ev anahtarı ve gitar teline odaklanıyorsun.
And you're making this about some pissant rear door key - and a guitar string, what?
Tekrar bir araya gelelim. Ama bu sefer biraz rahatlayın, ana esaslara odaklanın.
So let's get together again, but this time, ease into it, focus on the basics.
- Sadece odaklan.
- Just focus.
Tamam, hadi Will. Odaklan.
Okay, come on, Will.
Burada bir noktaya mı odaklanıyoruz?
Are we, um, honing in on a point here?
Bulanıklığı yok edip Korku Doktorları'nın görüntülerine odaklanıyor.
It triggers the memory centers of the brain, clearing the fog and bringing the images of the Dread Doctors into focus.
Siz ikiniz sürücü olacaksınız ve ilk işinize odaklanın.
You two will be strictly driver and lookout on this first gig.
Tutun, uzan, dön, odaklanıp yakala.
♪ I feel, I feel, I feel Hold, extend, twist, focus on the catch.
Sadece kendine odaklan.
You just stay focused on yourself.
Sadece birine odaklan veya her ikisinde de başarısız ol.
You focus on one or you fail at both.
Odaklan. 2 salto ve 1 tam burgu.
Focus. Two flips with a full twist.
Sen sadece bana odaklanıyorsun, başka bir şeye bakmıyorsun.
You're so focused on me, you're not looking for anyone else.
Neden baraja odaklanıyorsun?
Why are you focusing on the dam?
Odaklan!
Focus!
Odaklan.
Focus.