Oldüler перевод на английский
2,496 параллельный перевод
4 numara ve 7 numara öldüler, efendim.
Number 4 and 7 are dead Sir.
Gerçek şu ki, son dört posta müdürü korkunç şekillerde öldüler.
The fact is, the last four postmasters have died in dreadful circumstances.
Ama hepsi öldüler.
But they are all dead.
Rağbet görmüş en sevilenlerin öldüğü zamanla aynı zamanda öldüler aynı annen gibi.
They died at the same time as those whom they held most dear... Like your mother.
Yakub'un ailesi 7 yıl önce tren raylarını geçmeye çalışırken öldüler.
Yakub's parents died 7 years ago, crossing railway tracks.
Kocam ve yakın arkadaşlarım, gözlerimin önünde öldüler.
My husband, my closest friends, I watched them die.
Ailem 1937 yılında İspanya'da öldüler.
My parents are dead'37. in Spain.
Öldüler mi?
Are they dead?
Yahudi arkadaslari, Fransa için öldüler!
His Jewish comrades died for France!
Danson ve Highsmith öldüler.
Danson and Highsmith are gone.
Onlar öldüler ve onlardan geriye sadece oradaki resimleri kaldı..
They're dead and all that's left of tehm are their pictures.
Nasıl öldüler?
How did they die?
Öldüler.
They're dead.
Ne diyorsunuz, acı içinde mi öldüler?
- He died for nothing?
- Öldüler.
They're dead. - What?
- Öldüler.
They're dead.
Cruz ve Hicks zaten öldüler.
Cruz and Hicks were dead already.
Öldüler galiba.
They look dead.
Gördün mü, hepsi nasıl da öldüler?
See how they're all dead?
Onlara içirdi ve öldüler.
He gave it to them and they died.
- Öldüler.
- They are dead.
Öldüler
Dead.
Ondan sonra da öldüler.
And then... They died.
Mutlu yaşayıp mutlu öldüler.
They lived happily and they died happily.
- Öldüler.
They're dead! They died!
- Bu yüzden mi öldüler?
- Is that why they're dead?
Onlar öldüler çünkü ben onları vurdum.
They're dead because I shot them.
Hoss ve Zeke öldüler. Ve bana kim olduğunu söylemezsen...
Hoss and Zeke are dead... and if you don't tell me who this is...
Hoss ve Zeke öldüler.
Hoss and Zeke are...
Ve iblisler onun kılıcının altında öldüler...
And the demons fell beneath his sword...
Hayır, o insanlar burada öldü. Burada öldüler.
No, but the people died here, they died here.
- Öldüler!
- They're dead.
- Öldüler!
They're dead!
- Ne kadar hızlı öldüler?
- How quickly would people...
Öldüler.
Dead.
Askerler öldü, kadınlar yas tuttu çocuklar erkekliğe babasız adım attılar ve aynı şekilde savaşa gidip öldüler.
Soldiers have died, wives mourned, sons grown fatherless into manhood and then gone themselves to fight and to die.
Öldüler!
They're fucking dead!
Yargıç Han, oğlu ve yardımcısı birlikte öldüler.
Judge Han, his son and the deputy director died together
Onlar aynı odada öldüler.
They died in the same room
Öldüler herhâlde.
- Assume they're dead.
Korkunç bir şekilde ve büyük ihtimalle de acılar içinde öldüler.
Horrible and most likely painful deaths.
Kontrol edemedikleri şekilde ishalle, durmayan kanamalarla öldüler.
Uncontrollable diarrhea, pustulous bleeding.
Elbette öldüler.
- Of course they're dead.
Angel ve üç çocuğu yolculuğumuz sırasında öldüler.
Ángel andt three of the children died on the journey.
Zevk içinde öldüler.
They were feasted on.
Hiç acı çekmeden öldüler.
Their deaths weren't in vain.
Yıllar önce de öldüler.
They died out years ago. Hmm.
Galiba öldüler.
I think they're dead!
Ölmeyi hak eden insanlar, öldüler.
And if anybody deserved to die, they did.
Ama artık öldüler.
But now they are dead.
- Öldüler...
- They... They died.