Olmadı перевод на английский
150,685 параллельный перевод
Size şirketinizin niyetinin dürüst olup olmadığını sorduğumda sorunun Cook County'nin Afroamerikanlara nefretinden ve onları önemsememesinden kaynaklandığını söylemediniz mi?
When I asked you... if your firm's motives were pure, did you not say the problem is that Cook County hated African-Americans and treated black lives carelessly? No.
Çocuk sahibi olmadığın için pişman mısın?
Do you regret not having children?
Yani diyorsun ki ; Madam Rudolph'un Antika Mücevherler Mağazası'nın Dolly Rudolp adında bir sahibi olmadığını mı söylüyorsun?
So you're saying there is no Dolly Rudolph, proprietor of Madame Rudolph's Antique Jewelry?
Başka ziyaret olmadı.
- There were no other visits.
Hangisinin yalan haber olup hangisinin olmadığına karar verirsiniz artık.
Why don't you figure out which is... fake news... and which is not.
- Hastanede olmadığım için artık iyiyim.
Good, now that I'm out of the hospital.
- Zarar olmadığını savunacağız.
And we would argue there are no damages.
Not falan alırsın olmadı.
Wait, stay. - Take some notes or something.
Bu hiç iyi olmadı.
That's not gonna go over well.
Ve soruşturma kurulunu atlatmanın tek yolu bakan yardımcısı Wilbur Dincon'a onun ilgi alanında olmadığını göstermek.
And the only way to close down the grand jury is to convince Wilbur Dincon, the assistant attorney general, it's not in his interest.
Bunun ırkla ilgisi olmadığını göstermeniz lazım.
You need to make it clear that this is not about race.
- Bu iyi olmadı.
- That's not good.
Herhangi bir sıkıntı olmadığından emin olmak istiyoruz. - İhtiyaçlarının karşılandığından...
We just want to make sure we're not missing anything, their needs are being met...
Bunun senin için kolay olmadığını biliyorum.
I know this has not been easy on you.
Bu yaraların sebebinin Naftali olmadığını nereden bileceğiz?
How do we know those aren't from Naftali?
Güvenilir bir tanık olmadığımın farkındayım.
I know. I'm not a good witness.
Kusuruma bakmazsanız teknolojiyle aram iyi olmadığından çıktısını aldırdım.
If you'll pardon me, I'm still a bit of a Luddite. I need it printed out, and...
Anlaşma falan olmadı.
There was nothing to settle.
Maia da bunun doğru olup olmadığını doğrulayamaz.
And Maia shouldn't confirm it if it's not true.
-... olup olmadığını sordu mu? - Sordu.
She asked about it.
Gerçekler senin yanında olmadığında...
When the facts are not on your side...
Elverişli bir hafızası olup olmadığını tartışırsak...
Talk about a convenient memory.
Pekâlâ bu iyi olmadı.
Okay, this isn't good.
Ölümünün gerçekten de kaza olup olmadığını öğrenmeliyim.
I need to know if his death was really an accident.
Ve hiçbir şey olmadı.
And it was nothing.
Benim Robin Hood'um olmadığı kesin.
Well, he's certainly not my Robin Hood.
Masallardaki gibi romantik olmadığını biliyorum.
I know it's not a fairy-tale romance.
Bu onların aynı zamanda tehlikeli olmadıkları anlamına gelmiyor.
That doesn't mean they aren't dangerous as well.
Ben şimdi birine veya bir şeye arkasında onun olmadığını bilerek nasıl güveneceğim?
I mean, how can I trust anything, anyone now that I know He might be behind it all?
Bana ihtiyacı olmadığını söyleyen bir kadına.
A woman who says she doesn't need me anymore.
cocuklarımıza kollarımızın müsait olmadıgı mesajını gönderiyor.
Sends a message that our arms aren't actually available to our children. Right.
Fırından cıkan keklerim, glüten ve sütsüz olmadıgı icin üzgünüm, Debbie.
Like, I'm sorry that my bake sale cupcakes weren't gluten and dairy free, Debbie.
Tanrı Johnson'un katil olmadığını biliyorum.
I know that God Johnson is not the killer.
Yani hiç özgür iradenin olmadığını düşünüyorsun.
So you think you have no free will.
Tatlıların içini gıdıklayan tek şey olmadığını biliyorum öyle değil mi?
I know desserts aren't the only thing that tickle your fancy, are they? Hmm?
Onun olmadığını fark ettim.
I realized it wasn't him.
Hey, bu artık babana kızgın olmadığın anlamına mı geliyor?
Hey, does this mean you're not angry at your dad anymore?
Tamamiyle bir facia olmadı. ama işimiz bitince, dışarı çıkabilirsin.
Well, that wasn't a complete Dumpster fire, but now that we're finished, you can see yourself out.
Lütfen bana bunun Chet olmadığını söyleyin.
Please tell me that isn't Chet.
Anne'yle olup olmadığınızdan bağımsız olarak,
Regardless of whether you're with Mom or not,
Konuşamaması, söyleyecek şeyleri olmadığı anlamına gelmez.
Just because she can't talk doesn't mean she has nothing to say.
Hislerini ifade edememesi hisleri olmadığı anlamına gelmez.
Just because she can't express her feelings doesn't mean she doesn't have them.
Artık endişelenecek hiç birşey olmadığını bilmeni istiyorum.
I just wanted you to know you've got nothing to worry about anymore.
Ve mümkün olup olmadığı hakkında endişelenmek tamamen doğal.
And wondering whether or not that's possible is totally natural. But what isn't natural for me, anyway, is talking about that, so... Right.
Maggie'nin iyi olup olmadığını bilmiyordum ama artık iyi görünüyor. İyi olduğuna göre yemeğe gitmemde sakınca yok demektir.
Anyway, so, I wasn't sure if Maggie was okay, but I think she's fine, and if she's fine, then it's okay for me to go to dinner.
Erteledim çünkü iyi olup olmadığını bilmiyordum. Artık iyi olduğunu düşünüyorum. Yani yemeğe gitmemde sakınca yok.
You know, I was holding off because I didn't know if she'd be okay, but I think she's fine, so I think it's fine if I go to dinner.
Bana olur çünkü ona hiç bir şeyi olmadığını göstermem gerek.
It would hurt me, because there's zero indication he needs one.
Gerçekten iyi olup olmadığımı mı soruyorsun?
Are you seriously asking me if I'm okay?
Hem de herkes karşıma geçmiş buna hazır olmadığımı söylerken.
I am doing my job while everyone is staring and telling me that I am not up for it.
Beklediğim gibi bir açıklama olmadı.
It's not how I'd hoped to announce it.
Garip bir şekilde bu olmadığı için sevindim.
Oddly relieved that's not it.