Ornegin перевод на английский
4,705 параллельный перевод
Örneğin, bugün.
Like today, for example.
Hayatımda ben heyecanlandıran bir şey olduğunda, örneğin düğün günüm gibi bunu sevdiklerimle paylaşmak isterim.
When I'm excited about something in my life... For instance, my wedding day... I like to share it with my loved ones.
Ya DNA'larımız örneğin balıklarla karışıp, ondan sonra deniz-insanına dönersek ne olacak?
What if it mixes our DNA with, like, fish, and then we end up like mer-people?
Örneğin, Başkan yaşadıklarınız için elinde hiç kanıt var mı bilmem gerek.
For instance, I need to know if you have any proof of what went on with you and the president.
Örneğin, sabah notlarını yazarken sonra, üniversiteden çıkarken yanınızda olabilirim.
For example, when you make your morning notes... then I can be with you when you leave for college...
Örneğin...
For example... your hands...
Örneğin, bildiğimiz kadarıyla 22 adet cinsel partnerin var.
For example, you've had 22 sexual partners that we know of.
Örneğin Ivan.
Like Ivan.
Örneğin, bir çizgi romana ilham veren, tek kişi sen değilsin.
For example, you're not the only one who inspired a comic book.
Aslında bu düşüncelerinizi paylaşmak için bir fırsat, böylece örneğin benim gibi biriyseniz, ailenize sorunlarınızı anlatmaktan kaçınmak uğruna sadece tıkınıp durmazsınız.
It's a chance to share so that if, for example, you're someone like me, you don't stuff yourself just to keep from telling your family your problems.
Örneğin, arkadaşların.
your friends, for instance.
Örneğin ; Craig'in çılgın guac tacoları, cervezayla da çok iyi giderler.
For instance, Craig's crazy guac tacs, which go great with cervezas.
Örneğin kırmızı... Keskin ve güçlü. Radikalleri, komünizmi temsil ediyor.
For example : the red, which is very powerful, represents the radicals, communism.
O örneğin içinde bir diş parçası varsa D.N.A.'sını bulabiliriz.
If there's native tooth in that sample, we can get D.N.A.
Örneğin her zaman, bir gün öleceğimden emindim.
For instance, I've always been sure I'd die some day.
Örneğin Japonya'ya giden bir uçak görmüyorsunuz.
You know, like, you're not seeing a plane flying to Japan.
Örneğin Gilbey's Cin içki reklamı olacak ve buz küplerinin içinde çeşitli cinsel organlarla reklama bilinçaltı bir çekicilik kazandıracak şeyler bulunacak.
You know, there'll be an ad for Gilbey's Gin, and inside, the ice cubes will be various sex organs and things to add a subliminal appeal to the ad.
Örneğin lobiyi gösteren çekimde kameranın batı duvarı boyunca hareket ederek güney girişine doğru yöneleceği şu dış görüntüyü alın.
For example, you have the exterior image... a tracking shot of the lobby of the camera moving along the western wall south towards the entrance.
Örneğin Altın Balo Salonu.
There's the Gold Room.
Örneğin, burada bir döngü yapmıyor.
Like, he doesn't do a loop.
Yani, örneğin halüsinasyonların, Danny'nin gördüğü görüntülerin olduğu yerde başka şeylerin de üst üste bindirildiğini göreceksiniz.
the visions that Danny has, where you'll see them, like, overlaid on top of other situations.
Örneğin ıssız bir yere taşınmayı düşünüyoruz.
You know, we're thinking of moving out to, like, somewhere isolated.
Örneğin, bisiklet?
For example, the bicycle?
Hey, Dorian getirdiğin örneğin bu sabah gösterimini yaptı.
Hey, Dorian turned your sample over to the board this morning.
Örneğin bu anın son derece önemli olduğunu görüyorum.
For example, I can see that... this is an important moment.
Örneğin, bir polis nasıl benim ekibimde bitiverdi?
For example, how I ended up with a cop on my crew.
Örneğin, sürekli gecikiyorsun.
For one thing, you were late.
Ama diğerleri, örneğin Emma gibi, onların kanıta ihtiyacı vardır.
But others, like Emma, they need proof.
Örneğin senin annen.
For example, your mom.
Örneğin, normal insanların işlediği şiddetli suçları görür.
Violent crimes involving ordinary people.
Örneğin kim olduğunu ve burada tam olarak ne yaptığın gibi?
Like who the hell are you, and what exactly is going on here?
Örneğin, yanında yerin olsa...
If, for example, there was any room...
Örneğin annesinin onu çocukken terk etmiş olması gibi.
Such as the fact that his mother left him when he was little.
- Örneğin... bunlar.
- Like... these.
Örneğin, kendini.
You, for example.
Dolayısıyla, örneğin bir sivilseniz ve tecavüze uğramışsanız polisi çağırabilirsiniz.
So that, for example, if you're a civilian And you're raped, you can call the police.
Örneğin Bu Cycad, kesinlikle dinozorlara yiyecek sağlamış bir aileden gelmekte.
This cycad, for example, belongs to a family that certainly provided food for the dinosaurs.
Örneğin bu,'Yeşim Asması'olarak bilinir.
This, for example, is known as the jade vine.
Örneğin bu, Darwin'in favori orkidesi Catasetum'dur.
This, for example, is Darwin's favorite orchid - Catasetum.
Örneğin, bu ilk isim olacak.
That first name, for instance
- Ve acil durumdan kastettiğim gerçekten önemli mevzular örneğin DVD çalarımın bozulması veya Nando's istemem gibi.
Right... 'And by "emergencies", I presumably mean'things that really matter, like if my DVD player stops working'or if I really want a Nando's.
Bazen hepimiz kendi içimizde gruplara ayrılsak çok daha kolay olurdu diye düşünüyorum. Örneğin siyahlar siyahlarla, beyazlar beyazlarla.
You know, sometimes I think it would just be easier if we all separated into our own groups, you know, like, blacks with blacks, whites with whites.
Sana bir görgü kuralı sormak istiyordum, örneğin...
I wanted to ask something of an etiquette question, like...
Örneğin ; daha yeni onursal şerif rozeti aldım, ve gerçek tutuklamalar yapmaya başlayacağım.
I just got an honorary sheriff's badge, and I'm going to start making real arrests.
Örneğin, bilmem ki.
For example, I don't know, you contribute - to charity and so on.
Örneğin, kendi soyumuz ve hayatta kalabilmek için haydi doğayı koruyalım, vesaire vesaire.
let's think about our posterity and about our own survival, - let's take care of nature and so on.
Bizim belirleyebileceğimiz yasaklı bölgeler var, bu bölgelere girme hakkı yok. Örneğin sizin bölgeniz.
There are exclusion zones we can put in place, so there's certain areas he can't enter.
Bilirsin işte, örneğin kasiyeri?
You know, like, the cashier?
Örneğin, Mexico'da dairesel piramitler ve basamak piramitler görürsünüz ve Yucatan Peninsula'da Uxmal'da köşeler kavislendirilmiştir.
In Mexico, for instance, you get circular pyramids, and step pyramids, and even in Uxmal in the Yucatan Peninsula, the corners of it are curved.
Ama ayrıca biliyoruz ki örneğin Güneş Tapınağı Ay Tapınağı yani iki piramit ve Quetzalcoatl Tapınağı aynı Gize Platosunda düzenlenmiş üç piramit gibi Orion kuşağıyla aynı düzlemdeler yani bu yapılara baktığımızda onların aynı ilke ve aynı bilgilerin işbirliğiyle haritalandığını buluyoruz.
But we also know that, for example, the Temple of the Sun, the Temple of the Moon, i.e. two pyramids, and the Temple of Quetzalcoatl are in the same layout as Orion's Belt, which the three pyramids of the Giza Plateau have been laid out into, as well. So when we look at these buildings, we find they are mapped according to the same principle, and incorporating the same information.
Öyle tabii, örneğin benim çok güzel bir bakım yöntemim var.
Not a problem. For example, I have a pretty brutal grooming regime.