Ortada перевод на английский
12,191 параллельный перевод
Yanılıyorsun evlat, ortada "bay" anlayış var.
Wrong, boy-o. There was a mister-understanding.
Ben ve erkek kardeşim, annem ortada kavga olmasın diye kime neyi bırakmışsa üzerine yapışkan notlar koymuştu.
It's my brother and myself, and my mother had put tack-on notes on everything to make sure that there wouldn't be any disputes over who got what.
Ortada neden ihtilaf olsun, Peter?
Why would there be contention, Peter?
Hayır, hayır, hayır, bence bu harika her şey açıkça ortada artık.
No, no, no, no, I think that it's great that everything's just out there, right out in the open.
Daha öncesinde uyarıyı almadığın ortada.
Clearly you didn't get the hint earlier.
Seni hayatta tutmak için hiç durmadan uğraşmama rağmen beni dinlemediğin ortada.
You certainly don't listen to me, despite my nonstop efforts to keep you alive.
Özellikle Carrie ortada yokken.
Not with Carrie in the wind.
Eğlenceli biri olduğun ortada.
Well, you're certainly upbeat.
Sen de beni aptal gibi ortada bıraktın?
So, you just left me hanging out there like an idiot?
Ve ortada şehir kalmayana dek masanda oturacaktın.
Were you just going to stay at your desk until there was no city left.
Ortada bir yerde buluşuruz.
We'll rendezvous somewhere in the middle.
Adamın çok tehlikeli olduğu ortada. Seni korumamıza izin vermelisin.
This guy, he's clearly incredibly dangerous, so I need you to at least let us try to protect you.
HIVE'ın ölümünü kurguladığı ortada.
Ok, it's obvious that HIVE faked his death.
Ortada.
It's out in the open.
Tamamen ortada.
Well, it's obvious.
Çok garip Oscar için kullandığınız ortada.
That's funny, since you clearly used it on Oscar.
Başka bir vampir ortada yokken gelir ve onu durdurur.
Another vampire comes out of nowhere and stops him.
Şimdi yok Bonnie. Soru ortada. Bilinçsiz bir vampirin kapıdan çıkıp gitmesini nasıl göremezsin?
Well, he's not now, Bonnie, which begs the question how do you not see an unconscious vampire walk out the front door?
Birisinin yardıma ihtiyacı varken, ortada bırakmak biraz zor, değil mi?
Kind of hard to ignore it when someone needs your help, huh?
Çocuğunun diş kemirme oyuncağını ortada bıraktığım için bu yüzyılın en kötü annesi ben miyimdir?
Am I the world's worst mother for letting my teething toddler gnaw on something that's been around for a millennium?
Aurora'nın aklında şeytani bir plan olduğu ortada bu da ne kadar kindar olduğunu düşünürsek, neden onun oyununu oynadığımız sorusunu akla getiriyor.
Aurora clearly has some devious plan in mind, which begs the question, given how vindictive she is, why bother playing her game?
- Joe, keşke daha fazlasını yapabilseydik ama ağzının dolu olduğu ortada.
Joe, I just wish we could do more, but obviously your mouth is full.
Adam ortada yokkan söylemek zor.
Hard to say when this guy ghosted.
Ya ortada hiç tehlike yoksa Molk?
What if there is no threat, Molky?
Bunu ortaya çıkartmak için uygun zaman olmadığı da ortada.
And it is clearly not the time to unveil it.
Gerçekten de beni sap gibi ortada bırakacak mısın?
You're really going to leave me here high and dry?
Sanırım çiftler terapisiyle halledilemeyecek meseleler var ortada.
I guess there really are things that can't be fixed through couples therapy.
Benim paralarım ortada yok lan. Kes zırlamayı da işine odaklan.
My life savings is God knows where, so quit your bitching and keep your eye on the prize.
Biraz ortada kalmadık mı?
- Aren't we a little exposed?
Hayır denediler, ama ortada herhangi bir kayıp çocuk ihbarı yoktu.
- No, they tried, but there was no report of a missing kid.
Bizi ortada bıraktım.
I sold us out.
Olay gun gibi ortada!
It's an open and shut case!
Ben de tek başınıza hareket ettiğinizi söylerim ve ortada kalırsınız.
I will say you acted alone, and you will be abandoned.
Bir saati geçti, hala ortada kötü adam yok.
It's been over an hour, still no bad guy.
Araştırmacı bir yazar olarak, Crane'in Wikipedia sayfasında size ortada bir çok teori olduğunu söyleyebilirim.
And as contributing author to Crane's Wikipedia page, I can tell you there are a lot of theories.
Ama ortada kızacak ne var?
But what's there to be mad about?
Senin kabul etmediğin bir başka değişken var ortada.
There's another variable in there that you're not copping to.
Ama eğer ortada daha yüksek bir otorite varsa...
But if there's a higher authority...
Bu tam da Sun-Times'in silip süpüreceği türden bir şey,... özellikle de ortada gürleyen bir grup davası varsa.
This is the kind of thing the Sun-Times eats up, especially when there's rumblings of a class action.
Evet, belki de ne yapacağına karar verememiştir. Eğer ortada ne haltlar döndüğünü bilmiyorsa.
Yeah, well I would maybe know what to do if I knew what the hell was going on.
Ortada 50 puan vardı.
Fifty points on the table.
Kendi sarayınızda gizlice bir erkek olduğunuzla ilgili söylentiler ortada dolaşıyor.
The rumor at your own court is that you are secretly, privately a man.
Tab " iı gerçekten ortada öyle bir para varsa.
If he really has any money, that is.
Adam hakkında kamyon dolusu söylenti var ama ne yüz, ne de tanım var ortada.
There's tons of rumors about the guy, but there's no face, no description.
Satış veya takasa dair bir kanıt yok ortada.
There's no evidence of sale or exchange.
" Eğer ortada yüce bir amaç varsa...
" If the goal is noble,
Ortada yetkilerini kullanmalarını gerektirecek başka sebep yoktu zaten.
There's no other reason they'd exercise their jurisdiction.
5 gündür ortada yok.
She hasn't been near the place for five days.
Kelly ortada, yolu göster.
Kelly, in the middle, guiding the way.
- Baba ortada mı?
Is the father in the picture?
Demek ortada bir plan var?
So is there a plan?