Outdoors перевод на английский
595 параллельный перевод
- Ve herkez sordu : memurlar dışarıda bunları yaparken, bir bujuva öldürülebilir mi?
- And asked everybody of you whether one can kill bourgeoises and officers outdoors if one meets them.
Dışarıya nasıl çıkabilirim?
How do I get outdoors?
Batıdaki açık hava mı bunu yaptı size?
Does the great Western outdoors do that to you?
İşin sayesinde dışarıda bu kadar çok olman harika.
It's wonderful your work keeps you outdoors so much.
Kahvaltı saat tam 9'da, dışarıda.
Breakfast promptly at 9, outdoors.
Hayır, bir golf sahası, bilardo salonunun açık hava versiyonudur.
No, a golf course is nothing but a poolroom moved outdoors.
Ayaklanın ve dışarı çıkın.
Get on your feet. Get outdoors
Dışarıdaki son dövüşümde yağmur yağıyordu.
My last fight outdoors, it rained.
Benim için her yer oyun alanıydı.
Having the whole outdoors for a playground.
Açık havada kalmamalısın.
You mustn't stay outdoors.
Çok fazla açık alan var.
Too much outdoors.
Rockefeller merkezinin önündeki şu uzun ince ağaçlar benim için yeterince açık alan demek.
Give me those eight spindly trees in front of Rockefeller Center any day. That's enough outdoors for me.
İşte dışarıdaki zümrüt çayırlar
# And the emerald meadow outdoors
49 doğum günüdür dışarıda yapılan pikniklerin eziyetini çekmekteydim.
For 49 birthdays, i've suffered picnics in the great outdoors.
Ne oldu sonra? O herif büyük şampiyonluk unvanına kondu. Bana ne oldu?
So what happens, he gets the title shot outdoors in the ball park and what do I get?
Dışarıda çalışmaktan olmalı.
I suppose from working outdoors.
Evin içinde gümbür gümbür yürüyordu, sanki hala sokaktaymış gibi.
He clomped through the place like he was still outdoors.
Dışarıda uyumak zorunda kaldık.
We must sleep outdoors.
Hayır, dışarıda.
No, outdoors.
Ve gördüğüm en uzak açıklık arka bahçemizdi.
And the most outdoors I've ever seen was our own backyard.
Dans ve eğlence delisi.
Fond of dancing and the outdoors.
Yani seni kapı dışarı ediyorum, Güney Kutbu olmaması çok kötü.
I mean that I'm moving you to the great outdoors, and it's too bad it's not the South Pole.
Tek bildiğim, asla dışarı çıkamamanın komik olduğu.
I only know ít's funny never to be able to go outdoors.
Dışarıda mı yatacaksın?
Will you sleep outdoors?
Ya okumaktan vazgeçip kendinizi işinize vereceksiniz ya da kendinizi dışarıda, parkta bir bankın üstünde, sabahtan akşama iş ilanları okurken bulursunuz.
YOU'LL HENCEFORTH DEVOTE YOUR TIME TO YOUR JOB AND FORGET READING, OR YOU'LL FIND YOURSELF OUTDOORS ON A PARK BENCH READING FROM MORNING TILL NIGHT
- Böyle bir günde dışarıda olmalısın.
- You should be outdoors on a day like this.
Bence kesinlikle uykuyu, açık hava sporlarını ve balık avını da seven biri olmalı.
I hope she likes the great outdoors and can scale fish.
Açık havada bir alana inşa edeceğiz.
We'll build it outdoors in a square.
İstediğin zaman bahçedeki faaliyetlere katılabilirsin.
You can go outdoors if you like.
Şimdilik dışarıda yiyoruz.
We're eating outdoors for now.
Dışarıdaki muhabbetlerimiz her zaman daha iyi oluyor.
We aΙways have better conversations outdoors.
Herkes şehir dışına, güzel beldelere akın ediyor.
Everybody is heading for the great outdoors.
Çıktığım ilk kız beni dışarıya alıştırdı.
The first girl I had got me hooked on the outdoors.
Onunla sadece dışarıda, arabasında sevişmeme izin veriyordu.
The only place that she let me make love to her was outdoors in a car.
Yani dışarı demek istediler.
They mean outdoors.
Bunlar, açık havada veya ışık altında şeffaflıkları yüzünden var olan gizemi yitirip sadece edepsiz gösterirler.
Outdoors or in bright light, lingerie loses its allure and becomes indecent.
Başkan Sürprizlerden korkar, şimdi dışarı gitti.
He's afraid of surprises, so he went outdoors.
Geceyi dışarıda geçireceğini biliyordum.
I knew he'd sleep outdoors.
Açık havada yapılan bir iş...
Some sort of outdoors work.
Denizler kadar büyük bir yüreği vardır.
Got a heart as big as the whole outdoors.
- Her önüme çıkanla yemeğe gitmem.
- I won't dine outdoors with anybody.
Açık havada hem yemek yiyip hem de uyuyabilirsiniz.
You can sleep and eat in the great outdoors.
Her zaman dışarlarda mı çalışırsın?
Do you always work outdoors?
Dışarıda çadır kurmak ben.
I pitch tent outdoors.
Dışarıda uyumak yok ben.
Sleep outdoors I can't.
Dışarıda hava çok güzel.
It's so lovely outdoors.
Hepiniz dışarı!
Everyone outdoors!
Max, eğer California'da yaşasaydık hep güneşte olurduk. Güneş kötüdür.
Max, if we lived in California, we could play outdoors every day in the sun.
O evin dışında güler. Başkalarıyla.
He laughs outdoors, with other women.
Dışarısı harika.
The great outdoors.
Öyle, dışarısı harika.
Yeah, great outdoors.