Pages перевод на английский
3,819 параллельный перевод
Sayfaları bir basımcıya gönderdin o gerçek bir basımcı bile değildi.
You sent pages to a printer, and it wasn't even a real printer. It was Dr. Ted.
Sayfalar dolusu seyden bahsediyoruz... ve okuduklarinin bazilarina inanamayacaksin.
We're talking about pages and pages of some of the most unbelievable shit you have ever read.
Bu sayfalar için çok fazla kan döküldü.
So much blood has been spilled for these pages.
- Kaç sayfa yazdın?
How many pages you got?
Kafede sayfalarından birini okurken ne düşündüm biliyor musun? - Seninle gurur duydum.
Well, I know that, when I saw you read your pages here in the coffeehouse, I was- - I was proud of you.
Bir kaç sayfa yazıyorsun ardından birisi birden bir şarkı patlatıyor ve o kısım için endişelenmem gerekmiyor daha.
You just write a few pages, and then somebody suddenly breaks into song, and I don't have to worry about that part.
Arkadaşlar, sayfalar burada değil.
Guys, the pages aren't in here.
Byron'un bizde o sayfaların olduğunu bildiğini sanmıyorum.
I don't think Byron knows we have those pages.
Byron'un bu sayfaların bizde olduğunu bildiğini sanmıyorum.
I don't think Byron knows we have those pages.
Ona sayfaları vermedin, değil mi?
You're not giving her the pages, right?
Baban ve o günlük sayfalarının yarattığı stres seni bu hale getirdi.
I bet the stress of your dad and those diary pages brought this on.
Ama o sayfaları güvenli bir yere koydun değil mi?
But you put those pages in a safe place, right?
Gerçekten oldu mu, o sayfalarda yazıkların?
Did it really happen, what you wrote in those pages?
Meredith de o sayfaları arıyor.
Meredith is looking for these pages too.
Evin her köşesini iki kere aradım ama bu sayfaları hiç bir yerde bulamadım.
I've searched every inch of this house, twice, and I can't find those pages anywhere.
O sayfaları polise teslim etmene asla izin veremem.
There's no way I'm letting you turn those pages over to the police.
Hadi ona sayfaları verelim ve - onu devirelim.
Let's give her the pages and then we'll take her down.
Ve "Eyes on the Prize" ın 48 sayfasını okudum.
And just finished 48 pages of "Eyes on the prize."
Kodlaştırılmış senaryo sayfaları, kilitli yayına hazırlama odaları.
Coded script pages, locked editing rooms.
Facebook sayfalarını ve kamu arşivlerini buldum.
I found Facebook pages, public records.
Gecenin bir yarısı, prodüksiyon ofisine senaryoyu gönderir.
Sends us pages at the production office at all hours.
Dinle, zaten seni arayıp o sayfaları okumamanı isteyecektim.
Listen, I was going to call you anyway and tell you not to read those pages.
Bu yazdıkların yok mu?
These pages, hon.
200 sayfa daha yazmıştım ama yeterli olduğunu düşünmediğim için göndermek istemedim ama onları bir...
Well, I also wrote about 200 other pages which I didn't think were good enough to send you, - but if you wanted me to just...
Bazı sayfaları geçebilirsin, sapığın tekiymiş.
There are pages that should not be read. Was a pervert.
Evet, ayrıca geçenlerde bitirdiğim sinema filmimin bir kopyası da içinde.
Goddamn. Yeah, I also included a copy of my new motion picture screenplay I recently finished, 450 pages of box office gold.
Kitapları etkilemek insanları etkilemekten daha kolay.
I find pages easier to turn than people.
Elinize bir kitap alıp sayfalarını çevirdiğinizde ise bir azize, amirale, şaire ya da Connecticut'ta bir kasabaya denk gelirsiniz.
You pick up a book and leaf through the pages to find the ant, you're going to bump into a saint, an admiral, a poet, a town in Connecticut.
"Resim, kitabın yüzlerce sayfada anlattığı şeyi tek bakışta gösterir."
"A picture shows me at a glance " what it takes dozens of pages of a book to expound. "
Ameliyat öncesinde, rıza gösterdiğinize dair bu belgeleri imzalarsanız...
So, if you could just give us your consent signature on these pre-op pages...
İncil'in ilk sayfalarında bizlerin kusurlu yaratıklar olduğumuzun yazılı olduğunu unutmuşsun.
You've forgotten the first pages of Bible, that we are creatures with flaws.
Benim en çok sevdiklerim kağıt yapıştırılmış olan sayfadakiler.
My top two faves are the ones with the half-and-half lids stuck to the pages.
* Dershanedeki meleğim orta sayfada *
♪ Na, na, na... ♪ ♪ And there's my homeroom angel ♪ ♪ Na, na, na ♪ ♪ On the pages in between ♪
Şu anda sadece birkaç sayfa oldu.
At this point, I've just got a few pages down.
Issız bir yerdeki garajda yazılan birkaç sayfa için mi?
A couple of pages written in a garage in the middle of nowhere?
Sayfaları yırtıp hiçbir şey olmamış gibi davranabilirsin.
You can rip out whole pages and pretend they don't exist.
Sonra da üzerimize kitap sayfaları yağdı.
Right, and then it was raining manuscript pages.
Kitap sayfaları.
Manuscript pages.
Bütün sayfalar boştu.
All those pages were blank.
Demek boş sayfalar bundan.
That would explain the blank pages.
Artık bütün sayfalarda yazı var.
All the pages have writing on them now.
Aynı zamanda 27. ile 33. sayfalar arasındaki de o.
She's also on pages 27 to 33.
Senden ilham alarak romanıma 180 sayfa ekledim ben.
Everything we did together? I wrote 180 pages of my book because you inspire me.
Herkese e-posta atıp, blog sayfalarıma yazacağım.
I'm gonna email everybody and put it up on my blog pages.
On sayfa mı peki?
And it's ten pages?
Burada senin böyle biri olmadığını gösteren 50 sayfalık bir dosya var.
Because I have fifty pages here that say you can't.
Justin bazı sayfaları geçelim Moe ve Larry'i serbest bırak
Justin skip some pages. Drop Moe and Larry. We are going
Yine de Alex'in çağrılarını cevaplaman gerekirdi. Yardım edebilirdin.
Yeah, but still, if you had responded to Alex's pages, you might have been able to help her.
Her sayfayı okur okumaz yırtıp camdan atacağım.
I'll tear out the pages as I read them and throw them out the window.
Dördüncü ve beşinci sayfadaki özeti okuyun efendim.
Read the summary on pages four and five, ma'am.
İşte, aşina olduğumuz giriş kısmı. Sonra ilk bölümün revize olmuş sayfaları. Çok revize olmuş.
Here's the introduction that we're familiar with and then revised pages of the first chapter, many revisions.