Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ P ] / Pakistani

Pakistani перевод на английский

718 параллельный перевод
Bu araba Pakistan büyükelçisine ait.
This car belongs to the Pakistani ambassador.
Pakistanlı kiracısı olan mı?
Oh, not the one with the Pakistani lodger?
Pakistan halısı, değil mi?
Pakistani, right?
İngiliz bir adamın, solcu, komünist bir Pakistanlı'ya gazetede iş vermesi...
What chance would an Englishman give a leftist, communist Pakistani...
Ben profesyonel bir iş adamıyım, profesyonel bir Pakistanlı değilim.
I'm a professional businessman, not a professional Pakistani.
Montys'de mum ışığında yemek yemeye giderken Stan köşe başında küçük şirin bir Pakistan restoranı gördü.
You were on your way to a candlelit dinner at Monty's when Stan spotted a charming little Pakistani restaurant.
Pakistan hava sahasına yeni girdim. Ve şimdiden Afgan sınırına yaklaştım bile.
I had just entered Pakistani airspace, and already, the Afghan border was coming up fast.
Taşıtımız var. Yeni bir başlangıç için biraz da para. Ayrıca Pakistan sınırı da çok yakın.
Well, we got transportation, a little bit of a head start and the Pakistani border's real close.
Ama Pakistan sınırına vardığımda... orada dev bir alışveriş mağazası vardı... Karaçi Galerya adlı.
But when I got to the Pakistani border... there was a giant shopping mall... called the Karachi Galleria.
Seinfeld bana menüyü Pakistan yemekleri ile değiştirmemi söyledi.
Seinfeld told me to change the menu to Pakistani.
Kendisine kullanılmış tekerlekli sandalye satıldığını söyleyen kadın..,... sınırdışı edilen Pakistan'lı restorant işletmecisi...
There's the woman they sold the defective wheelchair to. The deported Pakistani restaurateur.
Bu arada Ellen, kimsenin anlamadığı Pakistanlı birine bulaştı.
Meanwhile, Ellen's got herself mixed up with a Pakistani gentleman... who nobody can understand what he is saying.
Ya Ellen ve Pakistanlı.
What about Ellen and the Pakistani?
"Jimmy Joe Pakistanlı'nın evine silahla gitti."
"So Jimmy Joe went over to the Pakistani's house with a shotgun."
Ellen, Pakistanlı'yla neler yapıyor?
How's Ellen making out with the Pakistani man?
Ellen, Jimmy Joe ve Pakistanlı'ya ne olduğunu söyle.
Just let me know what happens with Ellen, Jimmy Joe and the Pakistani.
Mozambik ve Venezüella'dan programlar var ve birsürü Pakistan programı.
There's programs on there from Mozambique and Venezuela and all this Pakistani stuff.
- Sen Pakistanlısın, değil mi?
- You're Pakistani, right?
- Evet, Pakistanlıyım.
- Yes, Pakistani.
- Burada hiç Pakistanlı yok ki.
- There are no Pakistani people here.
Tüm bu çevredeki tek Pakistan restorantı seninki olurdu.
You would have the only authentic Pakistani restaurant in the whole neighbourhood.
Ve tekrar açtığımda, burası Pakistan restorantı olacak.
And when I open again, it will be a Pakistani restaurant.
Tabi, şu ana kadar hiç Pakistan yemeği yemedim.
Of course, I've never had Pakistani food.
Pakistanlı yap dedin.
You say make Pakistani.
Babu Bhatt tek Pakistanlı restorant olacak dedin.
Babu Bhatt have only Pakistani restaurant.
Hep beraber 46. Sokak'taki Pakistan restoranına gidiyoruz.
We'll go to that Pakistani restaurant on 46th Street.
Büyük Kanyon'a gidecek yolcularımızın dikkatine otobüsünüz 8 dakika içinde hareket edecektir.
Attention, Pakistani, Indian and Malaysian Elvises : Your bus to the Grand Canyon is leaving in eight minutes.
Pakistan yemekleri yapmasını söylemiştim.
I told him he should make it into all-Pakistani.
Bu bir Pakistanlı adı değil mi?
Isn't that a Pakistani name?
Pakistanlı bir satıcı ne yapması gerektiğini benden daha iyi biliyor.
A Pakistani dirt vendor makes more than I do.
- Benim adım Jeff.
- That, that's Indian? - Pakistani.
Hayır, kırmızı ışıkta durdum bu Pakistanlı taksi şoförü bana bindirdi.
No, I'm stopped dead at the stoplight and this Pakistani cabdriver plows into me.
Üç Amerikalı, Pakistanlı cerrahlara pediyatrik cerrahi teknikleri öğreteceğiz.
We'll teach surgical techniques to Pakistani surgeons.
- Babası Pakistanlı bir adam.
- His dad's a Pakistani dude.
Pakistanlı.
Pakistani.
Burası Pakistan elçiliği olarak kullanılıyor.
This used to be the Pakistani embassy.
Pakistanlı bir adammış.
Was Pakistani.
Ama bilmedikleri bir şey var. O da Pakistanlı tezgahtar psikopatmış.
Just did not know that Pakistani was crazy.
Orda daha çok Pakistanlı var, anlıyor musun?
More Pakistani there, see?
Bir adam İngiliz diye... iyi bir Pakistanlı değildir anlamına gelmez.
Just'cause the man English... no mean they not good Pakistani.
Bir şey yok bunda. Tüm Pakistanlılar böyle yapar.
It's Pakistani, they all do it.
Pakistanlılar oğullarının evlenmelerini istediklerinde oğulları babalarına uyar.
Pakistani father ask son marry, son follow father instruction.
Pakistanlı oğullar hiçbir zaman saygıda kusur etmezler.
Pakistani son always shows respect.
Baba, ben Pakistanlı değilim.
Dad, I'm not Pakistani.
Pakistanlı biriyle evleneceğim.
I will get married to a Pakistani.
Özellikle Pakistanlı olmayan bir çevrede.
Especially in a non-Pakistani environment.
"Ve Bay Syed Roshan Samir Pakistan heyetini temsil edecek."
'And Mr. Syed Roshan Samir.. ... will represent the Pakistani delegation.'
Bu arada istihbarat birimlerinden aldığımız raporlara göre, Bu kasabaların hepsinde birer Pakistan ajanı bulunuyor.
Intelligence reports suggest the presence of a few Pakistani spies in these villages.
Bunu kendimi kurtarmak için değil, ülkemin adını temize çıkarmak için yapıyorum. Kaldı ki siz Pakistanlı değilsiniz. Sadece bir muhacirsiniz.
Your death won't really affect my county as you aren't a Pakistani.
Gulfam Hasan Pakistanlı ünlü şarkıcı artık hayatta değil.
Gulfam Hasan, the renowned Pakistani singer, is dead.
- Pakistanca mı?
- Pakistani?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]