Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ P ] / Parched

Parched перевод на английский

314 параллельный перевод
Çok susadım.
I'm parched.
İşte, kavruk dudakların için biraz su.
Here is water for your parched lips.
Ayaklarım koptu, boğazım kurudu.
My feet are nearly off, and my throat's parched.
Ayaklarım koptu, boğazım kurudu.
My feet are nearly falling off. My throat's parched.
Dilim damağım kurudu.
I'm parched.
Dilimiz damağımız kurudu.
We're all parched.
Hayatın kupkuru bir çöle döndü. Kendi ellerinle mahfettin.
The dry parched desert that your life is, is your own doing
Kuyunun seviyesi yüksek, toprak kavrulmuş.
The level of the well is high, the field is parched.
Konuş ya da benim kararıma güven, benim kaburgam keskin olsa ve dilim şarap için kavrulmuş olsa da, öğrenebilen bir adamım, ben bile sizin için seçebilirim.
Speak, and trust my judgment, for though my ribs are sharp and my tongue is parched for wine, I am a man of learning. I can even do your writing for you.
Boğazlarınız gerçekten kavrulmuş ve yanmaya başladığında -
When your throats are really parched and burning -
Orası lanetli ve sefil ruhların kefaret yeri, Orada seni rahatlatacak hiçbir şey yok, Kavrulmuş diline dokundurabileceğin bir su bile,
This place of atonement, of damned souls and misery, with nothing to relieve you, no comfort, no water for your parched tongues, no place to rest or take a breath, but the everlasting, infinite convulsions of misery...
Bir şeyler içmek istiyorum. Ağzım çok fena kurudu.
Give me some water, I'm parched.
İnsanlar kendisine ait olmayan suyu içmemeli... ama ben komşumun suyundan yararlanıyorum, Kurofuji, kalleş.
"They say stealing another's water is wrong even if you're parched, but I'm drinking the water of that blackguard Kurofuji."
Diğer gezegenlerin iklimlerini başarıyla açıklayan bilgisayar modelleri gelecek yüzyıl için, orman ölümleri çölleşmiş tarlalar, kıyı şehirlerinde sel baskınları çevresel mülteciler her tarafa yayılmış felaketler öngörüyor yaklaşımımızı değiştirmediğimiz sürece.
Computer models that successfully explain the climates of other planets predict the deaths of forests parched croplands, the flooding of coastal cities environmental refugees widespread disasters in the next century unless we change our ways.
Derin kuruyup kalmış.
Your skin is all parched.
Gelirken bana bir bardak su getir lütfen. Dilim damağım kurudu.
And on your way back, bring me glass of water please, I'm very parched.
Sizin Batgaz yüzünden boğazım kurudu.
Your Batgas has left me with a parched sensation.
İşimiz bittiğinde boğazınızdan önemli sorunlarınız olacak.
You`lI have worse than a parched sensation when we`re through.
Kırık bir çömlek gibi metanetim tükendi, ve dilim damağıma yapışıyor.
My strength is parched and my tongue clings to my mouth.
Kurudum.
Parched.
Halkı bu sıcak, kavrulmuş toprakların sadece hayalgücü değil, cesaret de gerektiren bir taşra vahası bir başarı olabileceğine ikna etmek.
To convince the public that this hot, parched land could be a suburban oasis, was a feat that required not only imagination, but daring.
- Dilimiz damağımız kurudu.
And our throats are parched. They're parched.
- Kurudu. Dilimiz kurudu.
Our throats, they're parched.
- Bize "şeker" lazım. "Şeker"!
- Parched! We seek succor. Succor!
Kum gözlerime batar, toprak kavrulur.
The sand stings my eyes and the ground is parched.
İbne polislere, kayganlaştırıcı sürdükleri müddetçe tahammül edilebilir,... ama sen kesinlikle kupkuru hale geldin.
Bent law can be tolerated for as long as they're lubricating, but you have become definitely parched.
Böylesi, bozkırdaki çalı gibidir ; iyilik geldiği zaman görmeyecek. Kurak çöle, kimsenin yaşamadığı tuzlaya yerleşecek.
For he shall be like the heath in the desert, and shall not see when good cometh but shall inhabit the parched places in the wilderness.
Böylesi, bozkırdaki çalı gibidir kurak çöle, kimsenin yaşamadığı tuzlaya yerleşecek.
For he shall be like the heath in the desert, and shall inhabit the parched, uninhabited places.
Adamın içi yanmış.
The guy must really be parched.
En iyi gübre kurtaramaz çürümüş fideleri.
The best compost cannot save parched seedlings.
Efendimiz Ejder Kral Güney'deki ekili alanlar yandı, kavruldu.
My Lord Dragon King the grasslands to the south are parched.
Kuzey'deki ekili alanlar da yandı kavruldu.
The grasslands to the north are also parched.
- Susadık!
we're parched.
Keskin bıçak kapanmayan bir yara açmıştır bağırsaklarında... Ne zaman acıyla soluduğun hava son nefesini de çekip alır yıldızlardan, işte o zaman deniz karışır toprağa, sen düşersin karanlığa...
Sharp knife wounds that stab you in the groin, so you gasps..... and gulp the air tearing your last breath from the stars..... as the seed runs into the parched sheets and you fall into the night.
Boğazın kurumuş olmalı.
You must be parched.
Susuzluktan ölüyorum. Hemen biraz çay yapacağım, ve bir de kek.
I'm parched, I'm going to make a nice cup of tea, and I have a cherry cake here,
Namib Çölü'nde yüzeyi sadece rüzgarlar şekillendirmiştir. Kavrulmuş kumu önlerine katarak 300 metreye varan kum tepeleri oluştururlar.
In the Namib Desert, only wind has shaped the surface sweeping the parched sand into dunes, nearly 1,000 feet high.
Dili damağı kurudu onun.
Parched, he is.
- Bir içki ısmarlayabilir miyim?
You look a little parched.
Susuzluktan kavruldum.
I'm parched.
Bütün gün şarkı söyledim ve boğazım kurudu.
I've been singing and my throat is parched.
Kuraklık çalıları kavuruyor...
Drought has parched the plains tinder dry.
- İki gündür kurudular!
- They've been parched for 2 days!
Ve kararmış diliniz ağzınızdan dışarı çıkacak, kavrulmuş dudaklarınız haykırıyor olacak...
And your blackened tongue will be stickin'out of your mouth, and your parched lips will be cryin'out for- -
İyi görünüyorsun, ortak.
You look mighty parched, partner.
Umarın çayları çabuk getirir. Ağzım kurudu.
I wish he'd hurry up with that tea, I'm parched.
Ağızım biraz kurumuş.
My mouth is a bit parched.
İçecek, lütfen, kavrulan ve ağrıyan boğazıma birkaç damla içecek.
A drink... please... only a few drops to... ease my parched and aching throat.
Sıcak, kaynayan vadinin içinden yılan gibi süzüldük derimiz öylesine kavruluş ve su toplamıştı ki bir, bir zırh kadar kalınlaşmıştı.
We snaked our way through the hot, smoldering canyon our skin so parched and blistered it was, it was as thick as armor.
- Biri birşey yapmalı buna.
That bougainvillea is parched, and someone should do something about that hammock.
- Bira mı?
- I'm parched.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]