Parsons перевод на английский
892 параллельный перевод
Bu şeyleri niçin Dr. Parsons'a anlatmadın?
Why didn't you tell Dr. Parsons these things?
Oh, zavallı yaşlı şaşkın Parsons.
Oh, poor old befuddled Parsons.
Sen bütün bunları Parsons'a söylemezsen ben söyleyeceğim.
If you don't tell Parsons these things, I will.
- Dr. Parsons burada.
- Dr. Parsons is here.
Hayır, üzgünüm, Dr. Parsons, Korkarım bu işe yaramayacak.
No, I'm sorry, Dr. Parsons, I'm afraid it would be useless.
Bu Dr. Parsonsların dosyasını ne yapayım?
What shall I do with this case of Dr. Parsons'?
Dr. Parsons'a bu fırsatı yakalamak için 9 yıl beklediğimi söylersin.
You tell Dr. Parsons I waited nine years to catch this train.
Parsons mükemmel bir avcı olduğunuzu söyledi.
Parsons tells me you're a great hunter.
Dr. Parsons dün dışarı çıkabileceğinizi söyledi mi?
Did Dr. Parsons say you could go out yesterday?
Ne siz ne de Dr. Parsons beni çürüğe çıkaramazsınız.
Neither you nor Dr. Parsons can make an invalid out of me.
Bu yüzden Dr. Parsons'tan bazı şeyleri sakladınız.
That's why you held certain things back from Dr. Parsons.
Oh, evet, sevgili Dr. Parsons'u da unutmayın.
Oh, yes, and don't forget dear old Dr. Parsons.
Dr. Parsons.
Dr. Parsons.
Bay Kittredge henüz gelmedi, Dr. Parsons.
Mr. Kittredge hasn't arrived yet, Dr. Parsons.
Yaşlı Parsons, Kittredge'i hiç görmedi, öyle değil mi?
Old Parsons, he's never seen Kittredge, has he?
Parsons. Çavuş Early.
Parsons, Sergeant Early.
York, Çavuş Parsons hedef çalışmasında eğitmen olarak onbaşılığa terfi etmeni önerdi.
York, Sergeant Parsons recommends your promotion to the rank of corporal with special detail as instructor in target practice.
- Zaman yok. Gidecek misin?
But there's no time for parsons now.
Lord Henry, misyonunun öğretilerini rahatsız edici bir şekilde özel hayatına da taşıyan yeni model din adamlarından değildi..
The Reverend Lord Henry was not one of those newfangled parsons who carry the principles of their vocation uncomfortably into private life.
- Parsons altını tartıyor şimdi.
- Parsons is weighing it now.
Eminim o cevher, Parsons'ın dediğinden daha değerlidir.
I'll bet that ore is worth more than Parsons said.
İhtiyar Parsons'ı uyandırdı.
He woke up old man Parsons.
Seni son gördüğümde Parsons Creek'deki hattımıza saldırıyordun.
Last time I saw you was when you hit our lines at Parsons Creek.
Tony savaşta öldü Yüzbaşı Canfield Parsons Creek'de, sizin planladığınız saldırıda.
Tony was killed in the war, Captain Canfield at Parsons Creek, in the charge that you led.
Hayır, Mikkel, bu doğru değil, yeterince rahip var.
No, Mikkel, that's not true, there are parsons enough.
- Onu General Parsons'a mı göndereyim?
- I send him up to General Parsons?
General Parsons bütün birlik komutanlarını ofisinde bekliyor.
General Parsons wants to see all commanders as soon as possible.
Eğer buradan sağ çıkarsam, doğruca General Parsons'a gideceğim.
If I live through this, I'm going directly to General Parsons.
Bir süre önce söylediklerini düşünüyordum da General Parsons'la konuşacağını mı söylemiştin.
Funny what you were saying to me before about, uh... going to General Parsons over something or other.
General Parsons'a hiçbir şey söyleme.
You won't tell General Parsons a thing.
- General Parsons'la konuşmak istiyorum.
- I want to talk to General Parsons.
Ben General Parsons.
General Parsons speaking.
- Patience Parsons söz vermişti...
- Patience Parsons promised to letter...
Ya buraya gelirse baba.
Yes, Miss LoueIIa Parsons, the famous movie columnist.
Santral ben kim olduğumu biliyorum.
LoueIIa Parsons don't answer. She know it's Chance Wayne calling?
Bayan Louella Parsons'u aramak istiyorum.
Today they're stepping on your feet, tomorrow they're kissing your feet. I know, I have seen it. well...
Evet, Bayan Louella Parsons, meşhur film yazarı.
And then before you know it, before you know it...
Louella Parsons cevap vermiyor.
And time is running out. Now, look around you.
Ulusal Donanma'dan Teğmen Parsons.
Lieutenant Parsons, Royal Navy.
Şey, eee... Kraliyet Donanmasından genç Parson örneğin... şu anda iniş yapan kişi.
- Well, uh, take young Parsons of the Royal Navy, for instance - the fellow alighting now.
Teğmen Parsons nerelerdesiniz?
Lieutenant Parsons, where have you been?
Teğmen Parsons iyi misiniz?
Are you all right, Lieutenant Parsons?
Şimdi daha iyi çalışıyor mu, Parsons?
Is it working better now, Parsons?
Meg Parsons öldüğünden beridir görmedim.
Not since Meg Parsons died.
Anlat bakalım.
Parsons.
Kimseyi deviremez onlar.
They couldn't overthrow Louella Parsons.
Onun için çok zayıfsın.
You're too sto-stove up for parsons.
Ben Parsons, Louise polis ambulansı süren bir polis hakkında bir hikâyeden başka işe yarar bir şey yazmadığı için Wheeler'ın ona yol verdiğini söyledi.
Well, Ben Parsons told me that Wheeler had to let her go because she hadn't turned anything in that he could use, other than some story about a cop that went over there to drive a police department ambulance.
- Parsons ne?
- Parsons what?
- Patience Parsons. Arızalı, Otis.
- Patience Parsons.
Papazlar.
Parsons.