Practical перевод на английский
2,617 параллельный перевод
Pratik moda.
Practical fashion.
Ama pratik.
But it's practical.
Eğlenceli bir şaka yaparak mı?
With a charming practical joke.
Dünya'nın kalanı içinse, Triffid'ler enerji sorunun elverişli bir çözümüydü.
'For the rest of the world, the triffids were simply a practical solution.
Benim amacımsa biraz daha nesneldi.
My motivation was a wee bit more practical.
Dönemin uygulamalı final sınavının vakti geldi.
It is time for your final practical exam of the quarter- -
Nilometre toplanan verilerin bir pratik kullanımı da vardı.
Yes. 'The data collected from the Nileometer had one practical use.
Dünya'nın boyutunun nasıl hesaplanacağı gibi mitolojik bir hal almış problemi çözmek için çok basit ve pratik bazı ölçümler ile cebir ve geometriyi nasıl birleştirdiğini açıkladığı kitabını yanında getirdi.
'Professor Chaloubi has brought along the book'in which Al-Biruni describes how he combined algebra and geometry'with some very simple and practical measurements'to solve the epic problem of how to calculate the size of the Earth.'
Her ne kadar karmaşık matematik,..... çeviri Hareketi ile İmparatorluğun dünyayı öğrenme saplantından doğdu ise de, pratik deney, genişleyen ve güçlü bir medeniyetin günlük ihtiyaçlarından çıktı.
But whereas sophisticated mathematics grew out of the Empire's obsession with the world's learning through the Translation Movement, practical experiment came from the daily needs of a powerful and expanding civilisation.
Simyacıların bilgisi giderek daha fazla ve daha pratik uygulamalar buldu.
Increasingly, the knowledge of the alchemists found more and more practical applications.
Sikke kesme, gelişen bir ekonominin pratik ihtiyaçlarının sihirli simya uygulamalarını modern kimyaya dönüştürmeye başlamasının birçok örneğinden birisidir.
'Coin-making is one of the many examples'of how the practical needs of a booming economy'began to turn the magical practice of alchemy into modern chemistry.'
Ama bu felsefî bir düşünceydi ve çok az pratik değeri vardı.
But this idea was a philosophical one and had little practical value.
Ama bana göre, İslam bilim adamları hayatî bir rol oynadı, ve inanıyorum ki bir adam bu hareketi, matematiği soyut düşünce dilinden pratik bir aslî bilime dönüştürmeye yönlendirdi.
But for me, Islamic scientists played a crucial role, and I believe one man really led this movement to turn mathematics from a language of abstract thought into a truly practical science.
Bazıları pratikti.
Some were practical.
Ve küresel bilgi ediniminin bu motivasyonu, bugün aklımızdan nadiren geçen pratik bir endişeye yönlendiriyordu.
And motivating this global acquisition of knowledge was a pressing practical concern, one that rarely crosses our minds today.
Ama İslam imparatorluğunun eskilerin bilgisini ortaya çıkarma takıntısı, ilaç gibi pratik konuların çok ötesine geçti.
But the Islamic empire's obsession to uncover the knowledge of the ancients went beyond practical matters, like medicine.
Uygulanabilir sonuçlar ilgilendiriyor.
Practical results do.
Gerçekçi olmadığının farkındayım.
But I'm aware that ain't practical.
Kısaca bu gezegeni kurtarmak için onu kandırarak insanlık tarihinin en büyük eşek şakasını yapmalıydım.
So in order to save this planet I had to trick it with the greatest practical joke in human history.
Tam bir eşek şakası.
That's the real practical joke.
Evet kullanışlı. Ama bunu bir bilgisayar oyununa dönüştürüyor.
Practical, yes, but it tends to make this kind of thing into a video game.
İşler kabiliyet gerektirdiğinde, örneğin alet edevat kullanabilmek gibi, Su Samuru'nun üstüne yoktur.
When it comes to more practical matters like using tools, the sea otter is front and center.
Daha kolay olurdu
It would be more practical, anyway.
sizin aksinize, becerikli birisi değil.
Unlike you, he is not practical.
Bu bir işe yaramaz.
It's not practical.
Bu sadece bir eşek şakası.
It was just a practical joke.
Kedi olsaydı, T.S. Eliot'un becerikli kedilerinden biri olurdu.
I think if she were a cat she'd be one of TS Eliot's practical cats don't you?
Bazılarının karanlık sanatlar veya uygulamalı sihir dediği şey.
What some call the dark arts, or practical magic.
Ben evimde daha kullanılabilir nesneler tercih ediyorum.
Actually at home I prefer practical things, you know.
Onu bir huzurevine yerleştirmek daha iyi olacak.
Practical thing would be to put him in a nursing home.
Hükümetinin zengin kesimin sorunlarına karşı pratik ölçüler kullanacağını söyledi.
He said his government would take practical measures in pursuit of noble causes.
Tüm deneyimlere göre adalet adına intikam alındıktan sonra ölenin geri geldiği görülmemiştir.
For all practical matters... No one is known to come back from the dead after being avenged in the name of justice.
Hidrojen iyonları yüksek seviyede olsa da onları çözmek kolay değil.
The exponentials of hydrogen ions being very high it's not practical to measure it.
Bana göre, Pratik İğneler veya Dünya İğnelerini tercih ediyorum.
Personally, I prefer Practical Pins or World of Pins.
Her ne kadar şaşırtıcı olsa da, Büyülü aletlerinizden birinin işimize yarayacağı bir yer bulduk.
Incredible though it may seem, we have found a practical use for one of your magical devices.
Bayağı kullanışlı bir şey.
It's quite practical.
Jack bir asker, pratik ve doğrudan ne olduğunu bilmiyor olabilir, ama başka bir seçenek yok.
Jack is a sergeant practical and direct may not know what is happening, but there is no alternative.
Üzerinden yapılan şakaların bir eşek şakası olduğunu kabullenmek zorunda kaldı.
I had to admit to playing that practical joke on him.
Kaynak sağlayan şirketler kaynakları ulaşıImaz kıIdılar. SağIık denetim kurumları, bu tür bir araştırmayı başlatma koşullarını güçleştirdiler.
Funding agencies didn't make resources available, regulatory agencies increased the practical hurdles for initiating this kind of research.
Şimdi işin somut kısmına gelelim.
So to get down to more practical matters.
demek istediğim... sadece düşün ve uygula
I mean... just think and be practical.
- Becerikli birisi.
- Somebody practical.
Jackie, gerçekçi düşün.
Jackie, think about this in practical terms!
- Staj yapmak için.
- The Practical.
Bu pek pratik değil.
That's not practical.
Masadakilerden biri, uşağın aslında Sir Charles olduğunu anlasaydı bu bir şaka olarak geçiştirilecekti. Ama kimse anlamadı.
You see..... if anybody at the dinner table that evening had spotted that Sir Charles was the butler, the whole thing could be passed off as a practical joke.
Pratik düşünürsem, bir kız bulurum ona iyi davranırım babamın işlerinin başına geçerim ve evlenip bir sürü çocuk yaparım.
I should be practical, find a girl and be nice to her, take over my Dad's business, get married and have lots of kids.
Mallory'nin aksine, Irvine pratik çözümler üretebiliyordu.
And unlike Mallory, Irvine was very practical.
Sandy'nin dağ ekipmanları konusunda pratik zekası bence Sandy'nin faydalı bir tırmanma ortağı olduğuna dair Mallory'nin doğru bir seçim yaptığı fikrini perçinlemişti.
And so the fact that Sandy was so practical with the apparatus, I think, made it quite clear in Mallory's mind that he was a useful man to have climbing with him.
Daha da kasvetli bir ihtimal daha var. Ya evrende zeki yaşam varsa ama şimdi yok olmuşsa?
If you can't figure out which one is the machine, if the machine has fooled you into thinking it is human, then for all practical purposes, it might as well be intelligent.
Ev ekonomisi programı yemek hazırlama gibi pratik yetenekler kazandırıyor.
You see, our home ec program teaches practical skills... like food service preparation.