Primary перевод на английский
3,243 параллельный перевод
Eğer ailenle bağları koparmakla, adaylığı kaybetmek arasında seçim yapsanız. Sonuç belli, değil mi?
If it's a choice between losing touch with your family and losing a primary, that's not really a choice, is it?
Senatör Sally Langston'ın, salı günkü New Hampshire aday yoklamasını % 98 ile kazandığı bildirildi.
Senator Sally Langston won the New Hampshire republican primary Tuesday, with 98 % of the precincts reporting.
Evliliğiniz kampanya sürecince bayağı ilgi topladı.
Your marriage has received a lot of attention during this primary campaign.
Bununla birlikte asıl endişemiz uçaktaki yolcularımız ve onların aileleridir. Sizleri temin ederiz ki bu uçağın güvenlik kayıtları tertemizdir.
Although our primary concern at this time is for the passengers on board the aircraft and their families, we're able to assure you this particular plane has a perfect safety record.
Aile hekimi bir ay önce turp gibi olduğunu söyledi.
Her primary physician said she was the picture of health a month ago.
Ancak öncelikli hedef olduğuma inanıyorum.
Although I believe I'm the primary target.
Mühendisliği ve alternatif... güç kaynağı takmayı bir kenara bırakırsak... asıl sorun şu ki, ona ihtiyacım var.
Leaving aside engineering rigging some kind of alternate power source my primary sticking point is I actually need the thing.
Adam elimdeki davanın baş şüphelisi, baş!
He's the primary suspect in my case!
Ancak resmi olarak açıklamak istemediler.
But explaining his death officially, first was not the primary concern.
- Ama yine de, federal şeriflerin birincil görevi kaçakları kovalamak.
And yet chasing fugitives is a Marshal's primary function. It's ironic, isn't it?
İlk seçimlerde sürekli göçmen affı hakkında konuştum.
I spoke in favor of immigration amnesty all during my primary campaign.
- Saygım sonsuz, efendim ama sizcede ilk seçimdeki konuşmanızı hatırlayan var mıdır?
- Well, with respect, ma'am, do you think anybody's gonna remember your primary campaign?
Asıl motivasyonu o.
That's his primary motivation.
Belki yeni motivasyonu budur.
Ok, maybe that's his new primary motivation.
Güzel, bu da onu ana şüphelimiz yapıyor, değil mi?
Okay, which makes him our primary suspect, right?
Tıbbi kayıtlarına ve seni takip eden doktorun adı lazım bana.
I need your medical records and the name of your primary physician.
Onları bırakıp asıl göreve odaklanması emredildi.
He was ordered to abandon them and focus on the primary mission.
Primer Reynaud mu?
Primary Raynaud's?
Primer kalp tümörü.
A primary heart tumor.
Bu büro kesinlikle ilk olay yerimiz ama bunu yalnız sen, ben, duvarlar ve bir de halılar biliyor.
This office is definitely our primary, but only you, me, the walls and the carpet know it.
Babanın cinayetinde baş zanlısın.
You're a primary suspect in your father's murder.
Bu işte öncelik benim. Hank, bak.
- I'm the primary on this.
Hani şu tek kullandığı ulaşım aracı kaykay olanlardan.
The one whose primary mode of transport is a skateboard.
Kim okula gidip, dört sene boyunca aynı konuda sızlanabilir? Büyükannen, sen ilkokuldayken, kapları karıştırdığı için, yanına yanlışlıkla çiğ tavuk vermiş, sen de onun seni zehirlemeye çalıştığını düşünmüşsün.
Who can be bothered to get a degree and spend four years moaning on about how your gran sent you to primary school with raw chicken in your packed lunch, because she'd mixed up the Tupperware boxes and you thought she was trying to poison you?
... reaksiyon hala içlere doğru geliyor...
... is still occurring inside the primary...
En yakın arkadaşını ana yatırımcı yaptıktan sonra sen de etrafta olmazsın herhalde
Plus which, I wouldn't expect you to stick around, given that your best friend is our primary investor.
İş hisselerinde Julius'un adı geçiyor.
Julius is primary on her business holdings.
Huan Caddesindeki 2 numaralı ilkokulun önündeyiz.
We're at Number Two Primary School on Huanan Road.
Suçu iş tanımlaması ile yaptık, biliyorsunuz. Ve Harlan da birinci şüphelimiz gibi görünüyor.
It just seems, you know, we've decided guilt by job description, and Harlan seems like our primary suspect.
Dünyanın en büyük yün fabrikası orada bölgenin ana geçim kaynağı koyun besi çiftlikleri ve madencilik.
It's got the world's largest woolen mill, and sheep farming and mining are its primary industries.
Senin önceliğin ben olacağım.
And I will be your primary.
Birincil boru bu.
That's the primary power conduit.
İlk olay mahalli, herhangi bir yer olabilir.
Our primary could be anywhere.
İlk olay mahalline sizi götürecek elimden gelen başka bir şey yok.
I don't know. I can't get you any closer to the primary.
Her türlü cevap olay mahallini bulmamız için önemli olabilir.
Any answer could help us find our primary.
Tüm şeffaflığıyla anlaşmıştık. Ama sen şimdiden Kane'e karşı bir dahaki seçimlerde yarışma umudunu kaybettin.
We agreed to full transparency, and yet you failed to mention you're planning to challenge Kane next primary.
Zaten senin ziyaret saatlerini uzattığım için azarı yedim.
I already got reprimanded by her primary last week for extending your visiting hours.
Kurul ile değil, sadece birincil doktorlarla.
Not the whole board, just her primary physicians.
( Da Qiangfeng İlköğretim Okulu )
( Da Qiangfeng Primary School )
Ağabeyiniz J.R.'ın özel bakım doktoruyum.
I'm your brother J.R.'s primary care physician.
Baş şüphelimiz mal varlığını küçük kuzeninin adına açtığı vadesiz hesapta saklıyor.
Primary suspect's concealing assets through a checking account in his second cousin's name.
Kono HPD ile asıl suç mahallini arıyor.
Kono's with HPD right now looking for the primary crime scene. - All right.
Galiba asıl suç mahallini bulduk.
Okay, well, looks like we found our primary crime scene.
Ne oldu? Suç mahallini bulduk.
We found the primary crime scene.
Kendisi 2002 yılında burada ölmüş. Ama Lancaster'deki başhekimi olarak sizin adınız yazılı.
She died here in 2002, but it has you listed as her primary care physician in Lancaster.
Elaine Hammond'ın kadınlar için yaptığını ön seçimdeki diğer adayların hiçbiri yapmamıştır.
Elaine Hammond has done more for women than any candidate in the primary.
Boş yere mi koşuşturacağız yoksa Garcetti'yi yenme şansı var mı söyle.
Huh? Tell me if we're chasing a dog here, or if she's got a chance at beating Garcetti in the primary.
Evet derseniz Garcetti seçimlerde ona karşı yarışma tehlikesini ortadan kaldırmış olacak
If you say "yes," Garcetti removes the threat of you running against him in the primary.
Bakan ön seçimlerde Garcetti'ye karşı kazanmayı deneyecek.
The Secretary is gonna try to unseat Garcetti in the primary.
Seçimden bir hafta önce yakın bile değildi.
A week before the primary, it wasn't even close.
Hâlâ Dışişleri Bakanı'yken eski müttefiki ve patronu eski ABD Başkanı'na karşı ön seçimlerde adaylığını koymak için kurduğu planın her bir adımını yazacağım.
Every move she made while she was the sitting secretary of state to plot her run in the primary against her boss and former ally, the president of the United States.