Programlar перевод на английский
2,554 параллельный перевод
Tv programlarının aksiyonlu başlangıçları gibi Ekranlar alevlerle doldu bir siluet bel yüksekliğinden Yanımdan hızla geçti bir baktım Guy
It's like the start of a IV programme, an all-action IV programme where the screen is filled with flames, and this silhouette comes towards us at about waist height, and it's Guy.
Mükemmel bir programları var.
It's a wonderful program.
Oradaki otellerden birinde programları olurdu.
And they had a benefit down at one of the local hotels.
Programları doluymuş. Ayrıca tanışmanız gereken çok kişi var.
Well, they're on a tight schedule, and, uh, there's a lot of them to meet.
Bende uydu radyosu var ama ben konuşmalı programları daha çok severim.
- Uh-huh. - And I've got satellite radio, but I'm more of a talk radio kind of girl.
Ama en azından bağlantı kuralım televizyon programlarında hani insanlar konuşurlar ya.
But it would be nice to make a connection, like on them TV shows, when people make a connection.
Kadının hayattan aldığı tek zevk seksten televizyondaki yemek programlarından ve devletten ne kadar kâr edebileceğini düşünmekten ibaret.
A woman who's only pleasures in life come from sex, TV cooking shows, and drawing maximum benefits from the welfare state.
Programlar 5 dolar.
Programs, $ 5.
- Programlar 5 dolar.
- Programs, $ 5.
Eş bulma programlarına da katılabilirdin en azından.
You could have joined Guardian Soulmates, or something.
- Evde programlarımı izleyeceğim.
- Home watching my shows.
Merkezin bakımı ve sosyal yardım programlarının organize edilmesi karşılığında parklar ve bahçeler dairesinden maaş alacak ve market sahibinin bütün zararını ödeyecek.
From the department of parks and recreation To oversee the center And help organize and run community-outreach programs.
Neden insanlarla ilgili programlar izlemiyorsun?
Why don't you watch shows about humans, huh?
Kendi sabah programlarında değişiklik yapacaklarmış.
They're looking to shake up their morning show.
Yardım programlarının ardındaki politikacı.
The politician behind the aid programs.
Programlarında yer aldım.
And a place in their program...
Satılmış En İyi Film'in bir kostümü olmalı. Sonra, gece yarısı programlarına katıldığımda, tabii ki Satılmış En İyi Film kostümümü giyeceğim, ki onun üzerinde kocaman bir Harika POM logosu olacak.
The Greatest Movie Ever Sold needs to have a suit, so then, when I go out and go on the late night programs, of course I'll be wearing my Greatest Movie Ever Sold suit, which of course will have a giant POM Wonderful logo on it,
- Evet. ... farklı programlar, karşılıklı giden akışlar, kenarda başka bir şey, yani zaten tonlarca şey var.
- Yeah,... different programs, there's two streams going across, and other stuff on the side, so there's already tons of clutter.
Tallahassee habire kesinti yapıp duruyor, ve bize ödenek vermeden, programları tamamlamamızı istiyor.
Now, Tallahassee is cutting and cutting and cutting, but you need to implement this program, but we're not giving you any funding to do it.
Kitaplar, filmler, televizyon programları, doğa.
Books, movies, tv shows, the environment.
- Güzel bir programları var.
- They have a good program.
Bir başka örnek olarak satranç programlarının da ayrıca çok karmaşık olduğunu söyleyebilirdiniz.
Another example, you could also say that a chess-playing program is very complex.
Güzelleştirme programlarını seçti ki çoktan çarşı pazarlarımızı geliştirmeye başladık.
It chose beautification programs that are already improving our shopping districts.
Bu ülkenin en rekabet gerektiren programlarından birinde Philip kadar başarılı olan birinin aynı zamanda Rhode Adası'nda dolanıp bu cinayetleri işlemesi fiziksel olarak imkansız.
It's not physically possible for someone to do as brilliantly as Philip has done in one of the most competitive programs in the country, and then run offto Rhode lsland and commit these crimes. Not physically possible.
Çok büyük bir şey değil ama programlar şehir dışında ve umuyordum ki benimle birlikte gelmek istersin.
Nothing big but they're out of town and I was hoping - That you would come with me.
Demek istediğim : "breasts", "Housewives" ve "Real Time with Bill Maher" programlarına bir bak.
I mean, breasts, Housewives, Time with Bill Maher.
Çocuk programlarından bile daha az izlendiğimizi biliyor muydun, George?
Do you know more people watch The Sooty Show than us, George?
Tüm yaşam sistemleri çökmektedir..... sosyal programlar gibi suya erişimimiz gibi...
that is that every life system is in decline as well as social programs... as well as our water access.
Dergiler, televizyon programları...
Magazines, talk shows...
Psikiyatrik programların yarıda kesilmesini eleştiriyormuş. - Danimarka'da da durum aynı mı? - Evet.
It's his way of criticizing the cuts to psychiatric programs.
- Bir kutuda uyutuyormuş duyulardan yoksun bırakmış, programların metinlerini yazdırmış bu tür şeyler.
- Made him sleep in a box, sensory deprivation, transcription of television shows- that sort of thing.
Teşkilat programları sonlandırırken, neden Müdür Higgins bizi yeni bir eleman vererek onurlandırdı?
Tell me... how did it come to pass that Director Higgins chose to bless us with additional staff when the Agency's cutting jobs right and left?
Programları kaydedip gündüzleri de dinliyorum.
I record the programs and listen also day time.
Bazı programlar var.
You know there are programs.
"Çiftlikten evinize" programlarına kayıt olmalıyız.
We should join one of those local farm-delivery programs.
Sen sadece seni hamile bırakmamı böylece evde oturup, kadın programlarını izleyebilmeyi istiyordun.
You were just waiting for me to knock you up so you could sit at home and watch Lifetime.
Programlarını gayet iyi biliyorsun.
You really know her schedule.
Bazı TV programları, mucizenin bir virüs olduğunu bazı internet siteleri de salgın olduğunu söylemişler. Bu yüzden herkes marketlere koşup rafları boşaltmış.
Some TV show said that the miracle was a virus and then some website said it was the plague, so they all run to the shops and they clear the shelves.
İkisi de aynı hastaneye gitmiş, ama farklı zamanlarda farklı programlar için.
Both women went to the same hospital but for different programs and at different times.
Bigfish veya Nexob programlarından birini kullanıyorsa yandınız.
If he's using Bigfish or Nexob, you're toast.
Programlar insanlar tarafından yapılmıştır.
Ah, programs are made by humans.
Psikiyatrik programların yarıda kesilmesini eleştiriyormuş. Kiminle konuşup konuşmayacağına karar verecek durumda değilsin.
You can't decide whether you're going to talk or not.
Yani izlediğin programların hiçbirini hatırlamıyor musun?
- Can't you name a specific program?
Programları düzenlemek asistanları denetlemek, evrakları düzenlemek sisteme uygun davranmak.
It's managing schedules, overseeing interns, pushing papers, working within the system.
Ya gidersin ya da ders dışı programlarına veda edersin.
- You're going, or you give up your extracurriculars.
Bu akşam sana iyi programlar.
You just do a good show tonight.
Sadece iş yapan programlar yapacağız.
We will only do shows that work.
Ahlâklı TV programlarına sponsor oluyorlar ve onları film sektörüne girmeleri için ikna ettim.
They sponsor wholesome TV programming, and I've convinced them to get into the movie business.
Ona New York'taki tüm sabah programlarını ayarladım.
I booked him on every morning show in New York.
Kısa bir programları vardı. Sonrası partiydi işte.
They had a brief program, then it was pretty much a bacchanal.
Firmanın satın aldığı programları kullanıyorum.
- Yes, the ones the company buys.