Radiant перевод на английский
568 параллельный перевод
Gru, çok mutlu görünüyorsun.
Gru, you're positively radiant.
o bakire, nurlu ve eşsiz Meleklerin Lenore dediği "
"For the rare and radiant maiden whom the angels name Lenore"
Göz alıcıydı...
She was radiant...
Işık saçan, muhteşem bir kraliçe.
A radiant, glorious queen.
Parlak bir yıldız gibisin
You appear lik e a radiant star
Teni ışık saçıyordu ve o pırıl-pırıl saçları yok mu!
Her skin was radiant, and that bright, bright hair.
Sevgili Joan, pelerin yakışmış, göz alıcı olmuşsun!
My dear Joan, that cloak becomes you, you look radiant!
Catherine ışıklar saçıyor.
Catherine is radiant.
O güzelliği, ışıltısı, en yüce olan sana görkemiyle benzediği için.
And beautiful is he and radiant with great splendour. ( FRANCIS, GOD'S JESTER ) Of thee, most High, he bears the likeness.
sizinle tanıştığından beri yüzü ışıldıyor.
since she met you, her face is itself radiant.
- Sebep, Kontes Staviska'nın geçtiğimiz hafta verilen resepsiyonda Ankara'nın en alımlı en güzel ve en gözde hanımı olduğunu bir kez daha... -... kolayca tescillemesi..
- Due to the ease with which the Countess Staviska once more proved herself the most radiant beautiful, and sought after lady in Ankara at last week's reception.
Ama şimdi, onu hiç bu kadar mutlu gördüğümü hatırlamıyorum.
But now, I don't think I've ever seen her looking more radiant.
Thereza parmak ucu dönmelerde mükemmeldi.
" With ease, Thereza pirouetted and flexed radiant authority.
Şimdiden yükselmiş olan güneş, şafağın yok olan belirtileriyle ve ufukta pembe bir şekilde göz alıcı gökyüzünde ışıldıyordu.
Already high the sun shone in a radiant sky still pink on the horizon with the fading traces of dawn
Fransa'yı bu ana kadar bu denli parlak görmemiştim.
I have never seen France more radiant than at this moment.
Yoksa, Roma'da açan çiçek beklentilerimin çok ötesinde bir güzellikte mi demeliyim?
Or should I say, the radiant flower that bloomed in Rome beautiful beyond my expectations.
Yüzündeki çok kibar görünüme rağmen... kız ürkütücüydü - solgun, duygusal... kaçık bir kuş gibi kendini sadece kadınlara masum duygularla yaklaşan Peter'e değil... başkalarına da sunan...
To put the kindest face possible on it... the girl was a little horror - a transparent, syrupy little phony... with about as much to offer a man as Cuckoo the Bird Girl. Not even Peter, with all of his radiant innocence about women... could have been stirred for one instant by that dingy little creep.
Bersagliera'nın dans'ta bir geleceği var.
Frisky has a radiant future. She'll earn millions!
Hiç bu kadar neşeli görmemiştim.
She's never looked so radiant.
Augusto, bu akşam çok göz alıcısın!
May I? Augusto, you look radiant this evening!
Çevresine ışık saçmıyor mu?
Isn't she radiant?
"Sevgilim tam anlamıyla ışık saçıyor" dedim, "Daha önce çevresine böyle ışık saçan birini görmemiştim."
"Darling looks positively radiant. Why, in all my days," I said, "I've never seen anyone as radiant."
Bayanlar ve baylar, onun mutlu gençliğini ve göz alıcı ergenlik çağını yeniden yaratacağız.
We will re-create, ladies and gentlemen, her happy youth and her radiant adolescence.
Mutluluk saçıyorsun, çok güzel.
You're radiant. Beautiful.
Daja ve onun ışıltılı gelinine yol açın!
Make way for Daja and his radiant bride!
Her gün daha neşeli ve güzel görünüyorsun.
Everything appears merry and radiant.
Daha göz alıcı?
More radiant?
Bir anda, Bakire Meryem, parmağıyla, ışıldayan prensesi gösterdi.
When suddenly... the radiant Princess was chosen by the Virgin Mary.
Zengin olacaksın, mutlu, neşe saçan biri.
You will be rich, happy, radiant.
Ah, yaratılanlar bu kadar güzelken, kaynağı ne kadar parlak olmalı!
Ah, when creation shows so much beauty, how radiant must be its source!
Bu şehirde göz alıcı bir barış hüküm sürüyor.
A radiant peace seems to reign in this city...
Parlak, soğuk kuzey ışıklarının altında yürüyeceğiz.
We'll walk under those radiant, cold northern lights.
Göz alıcı görünüyorsun.
You look radiant.
Sevgili Bayan Manville. Böyle kısa bir süre sonra tekrar görüşmek ne güzel.
My dear Mrs. Manville, what a pleasure to see you again so soon, and so radiant.
Gövde, kollar ve hatta o parlak saçların uç kısımları bile arka planı oluşturan derin karanlığın gölgesinde eriyip gitmiş.
The arms, the bosom, and even the ends of the radiant hair melted imperceptibly into the vague yet deep shadow of the background
Dolayısıyla Dünya atmosferine giren sıradan bir kuyruklu yıldız parçası devasa çaplı bir ateş topu ve çok kuvvetli bir şok dalgası oluşturur.
So in striking the Earth's atmosphere a modest cometary fragment will produce a great radiant fireball and a mighty blast wave.
" Ah, parlak şafak,
" O, radiant dawn,
"parlak şafak!"
"radiant dawn!"
Şifalı suyu dağıtan kızlardan biri, çok çok güzel, genç ve eskil, bir çocuk, şimdiden bir kadın... kendine has, ışıltılı.
She's one of those girls that distributes the healing water, she's beautiful, young and ancient, a child and a woman already, authentic and radiant.
Sabahı diledim arzuyla ; Ben boşu boşuna ödünç bir avuntuyu arıyordum acı dindirici kitaplarımda acısı için Lenore'un, o yitik O meleklerin Lenore dedikleri kızın o eşsizin, ışıyanın ışık ışık.
Eagerly I wished the morrow... vainly I had sought to borrow... from my books surcease of sorrow... sorrow for the lost Lenore... for the rare and radiant maiden... whom the angels name Lenore.
Gerçeği söyle meleklerin Lenore diye çağırdığı o ay yüzlü masum kızı görecek miyim?
Tell me truly... shall I ever hold again that radiant maiden... whom the angels call Lenore?
Sınırsız ve ışıkla aydınlatılmış bir oda.
The room is boundless and radiant with light.
Bir kaç saniye sonra bu gümüş makasla buradaki ipek kurdele kesilecek ve tüm bölgenin gençlerine, ileri, aydınlık geleceğe, anlıyor musunuz mutluluğa, aşka, birliğe, anlıyor musunuz, götürecek olan yeni Nikah Sarayımızı açacağız.
In just a few seconds, these silver shears will cut this red silken ribbon and, thus, open to all the newlyweds of our region the road to the radiant future, the road to happiness, to love, to accord, through our Wedding Palace.
Küçük Joey çok neşeli.
Little Joey's nothing less than radiant.
Ay ışığı gibi... cıva gibi... ateşli, güzel, hepsinden önemlisi çok çekici.
She's moonlight... she's quicksilver... she's radiant and lovely, and most of all, she's desirable.
Işık saçıyorsun, meleğim.
You look radiant, my angel.
Gözlerinizin yanında güneş bile sönük kalır.
They make the morning radiant and light.
Siz, o kadar Güzelsiniz ki Son derece çekici ve göz alıcısınız.
You're so beautiful, so radiant, so glorious.
Bu saçmalıklar artık canıma yetti!
The incompetence here is absolutely radiant!
Siz de olağanüstü Bayan Gloop olmalısınız.
This must be the radiant Mrs. Gloop.
Ailemizi tehdit edecek kadar ahmak olan her kimse... ondan öcümüzü alacağım.
Look! Our new element. How radiant it is.