Radikal перевод на английский
1,506 параллельный перевод
Siz bu kampa geldiğiniz kişi olarak kalmayacaksınız. Farklı bir kişi olacaksınız. Radikal olacaksınız.
You will not be the same person after this camping you will be a different person you will be radical, you will be to red the alive one.
Eğer Bush ılımlı bir kişilik olan O'Connor'ı radikal bir kişilikle değiştirmek istiyorsa bu kesinlikle Yüksek Mahkeme üzerine Amerika tarihindeki en büyük savaş olur.
Definitively, if the president treated to replace to O'Connor, a moderate one by an extremist uh, would be the greatest fight by the Supreme Court of the history of the U.S.A.
Buna beyin yıkama diyebilirsin ama çocuklara Hıristiyanlar olarak, Tanrı'dan korkan insanlar olarak Amerikalılar olarak sorumluluklarını öğretmek konusunda radikal derecede tutkuluyum.
You can call washed it of brain but I am enthusiastic and radical in teaching to the children on its responsibility like Christians as well as the fear of God, like Americans, if they want to arrive...
Ronald Reagan gelip de Beyazsaray'ın çatısındaki güneş panellerini söktürünce radikal değişimle güneşe savaş açtı.
There was just a radical change when Ronald Reagan came in and took down the solar panels off the White House roof that Jimmy had put up and essentially declared war on the sun.
- Çok radikal.
- It's fairly radical.
Cevabı bilmediğinizden değil - sadece 5 sayısının evli mi yoksa bekar mı olduğunu bilmiyorsunuz - ve soru en başta radikal bir uygunsuzlukta.
It's not that you don't know the answer - you don't happen to know whether the number five is married or a bachelor - it's that the question somehow is radically inappropriate in the first place.
Radikal grupların, süreci raydan çıkarma girişimine rağmen anlaşma, bugün, Başkan Logan ve Rus Başkan Yuri Surarov tarafından imzalandı.
Despite an attempt to derail the process, the treaty was signed today by President Logan and Russian president Yuri Suvarov.
Ayrılıkçıların amaçlarını destekleyen çeşitli yeraltı radikal yayınlarının başlamasında, para yardımında bulunmuş.
He bankrolled publications promoting the separatist cause.
Unutmayın, radikal dini değişim tehlikelidir.
Don't forget, the radical religious charge is dangerous.
Purdy'nin festivaline katılacak, radikal gruplar hakkında neler biliyorsun?
So, what do you know about some of the more extreme fundamentalist groups Attending Purdy's festival?
Radikal biri gibi davranıyorsun ama yine de eski düzeni muhafaza ediyorsun.
You act like such a radical and yet all you want to do is preserve the old order.
Epey radikal bir örgüt.
A pretty radical one.
bir tür radikal evrim.
may be some kind of radical evolution.
Şimdi, kurbanınızın radikal dincilerden biriyle süren bir kavgası varmış,
Now, your victim had an ongoing fight in the press with radical Shiite cleric,
Şimdi, gerekli şartların merkeze en yakın olanlarını işaretliyorum- - radikal din adamlarına sadakat, coğrafik konum, ve ekonomik baskı, ve şimşek nerede çakıyor görüyoruz.
Now, I cross that inner data with external conditions- - loyalty to a radical cleric, geographic location, and financial pressure, and we see where the lightning strikes.
İhtiyacım olan veri California'da yaşayan radikal İslamcılarda, ama yeni gelmiş olanlarda.
What I need is data on Islamic radicals living in California, as well as on the recent arrivals.
Güney California'daki Radikal İslam bu camiden geçerek yol alır.
Islamic radicalism in Southern California pretty much runs through this mosque.
Şimdi, onun bir radikal olduğunu biliyoruz.
Now, I know she was a radical.
Fotoğraflarda kız olmasını istiyorsan o zaman radikal bir şeyler bul.
If you have to have the girl in it, then find something radical.
Radikal bir şeymiş!
Something radical!
Nike onların içinde en radikal olanı.
Nike is the most radical of all.
Radikal bir şey istemiştim.
I wanted something radical.
Söyle, radikal olan nedir?
Tell me, what's radical?
Radikal biriydi.
She was radical.
Bu durumu makul bir şekilde ifade etmek için radikal bir şekilde atmamız gereken adımlar ölçek küçültme gerektirir.
The steps we need to take to reasonably address this, in some type of rational way require downscaling.
Ülkeyi yöneten oligarşi düzeniyle, ülkede yaşayan insanlar arasında gerginlikler yaşanmaktadır ve radikal harekete mensup birçok insan yönetimin, yani Suudi Arabistan iktidarının tamamen yozlaştığını, tüm petrolü Batı'ya sattığını, Batı'nın yönetime silah temin ettiğini, yönetimin de bu silahları kendi insanına karşı kullandığını düşünmektedir.
There are lots of tensions between the oligarchy which rules the country and the population which inhabits the country and many people think within the fundamentalist movement that the regime, the goverment of Saudi Arabia is totally corrupt, that it is basically selling the oil to the West, and the West is arming the regime, and the regime uses the guns against its own population.
Radikal hareket güçlü ve tehlikelidir.
The fundamentalist movement is strong and it's dangerous.
Yeni yönetimin üzerinde dikkatle durduğu bazı mali konular var ve siz müfredatta radikal bir değişiklik önerisiyle geliyorsunuz.
We have certain fiscal issues that are of great concern to the new administration, and what you're proposing here is a radical shift in curricula.
İd tümüyle radikal bir belirsizliktir.
The id in all its radical ambiguity.
Kadının kendi başına'hiç'olduğu ve ancak bir erkeğin canlandırdığı rüya olduğu düşüncesidir ya da radikal feminist söylemle erkeğin suçluluk düşüncesidir.
This idea that woman doesn't exist on her own. That a woman is merely a man's dream realised or even, as radical, anti-feminists claim, the man's guilt realised.
Erkeklik, subjektifliğin son derece radikal olan kabusvari boyutundan kaçıştır
Masculinity is an escape from the most radical, nightmarish dimension of subjectivity.
Fakat burada ödediğimiz bedel, anksiyeteyi kabul ettiğimiz o radikal, otentik andır. ... yani insanlığın temelindeki koşul orada kaybolmaktadır.
But the price we pay is that some radically authentic moment of accepting the anxiety at the very foundation of human condition is lost there.
Vatanseverlik 3, ulusal çıkarları tehdit eden şüpheli terörist organizasyonları ve ülkedeki radikal grupları izlememizi kolaylaştırıyordu.
Patriot lll gave us better tools to go after suspected terrorist organizations, homegrown radical groups, which might harm our national interests.
Radikal çevrecileri, kürtaj yanlılarını ve Amerika Devrimci Komünist Partisi'ni soruşturduk.
We investigated... radical environmentalists, pro-choice groups, the Revolutionary Communist Party of America.
Neredeyse tüm radikal İslami gruplar internette bu suçu üstleniyordu. O gün sokaklarda olan Bush düşmanı kaçıklardan bahsetmiyorum bile.
Virtually every radical Islamic group was posting claims of responsibility on their websites, not to mention all the Bush-hating lunatics who were out that day.
Kaptan Paul Watson dünya üzerindeki en şiddetli ve en radikal çevre hareketine liderlik ediyor.
Captain Paul Watson leads possibly the most violent, and radical, green movement in the world.
Psikiyatri koğuşunda kalmış. - Radikal İslamcı bir tarikata girmiş.
Spent some time in a psych ward, converted to a radical sect of Islam.
İyi. Bugün radikal bir durumumuz var.
We have a radical case today.
Teğmen McGee, Greek binalarının ne olması gerektiği konusunda radikal bir projeniz var.
Lt. McGee, you have a radical plan for what should become of the Greek houses.
Diwali çok güzeldir, yemekler yenir ve dans edilir,... bu arada ben en radikal kıyafetimi giyeceğim.
Diwali is awesome and there's food and there's gonna be dancing, and I got the raddest outfit.
Ayrıca "Radikal Şık" lafını türetti!
And coined the phrase "radical chic!"
"Cemaat liderleri bunun, Khalid Mansoor ve Hakeem Mohammed adlı iki radikal din adamının, Hıristiyan aşırı dinci grup olan Phineas'ın Oğulları tarafından öldürülmesi nedeniyle yapılan bir intikam saldırısı olduğunu iddia ediyor."
'Community leaders claim it was a revenge attack,'prompted by the murders of the radical cleric Khalid Mansoor and Hakeem Mohammed'by the Christian fundamentalist group, Sons of Phineas.'
Masa altından Avrupa ve Amerika'da, çeşitli radikal dinci gruplara mali işlemlerinde yardımcı olan, küçük özel bir simsarlık şirketi.
A small private brokerage who handle under the table financial transactions for various extremist religious groups across Europe and the States.
Radikal politikayı müziklerine etkileyici bir şekilde yedirmişler.
Very impressive integration of radical politics into their music.
Arbenz radikal olmaktan uzaktı.
Arbenz was far from radical.
Ama Claire'nin radikal bir dinciye dönüşeceğinden kuşkulanıyorum.
Claire is turning into some kind of religious fanatic.
Şu radikal imam durumuyla ilgili ne düşünüyorsun, Zahir?
What do you make of this radical Imam situation, Zaheer?
Çok radikal birşey denemeyi düşünüyordum.
I was thinking about trying something really radical.
Birkaç gün önce, Amerimart'ın radikal anonim düzenlemelerini eleştirmiştim.
A couple of days ago, I was critical of amerimart's radical corporate reforms.
Yabancı filmleri seviyorsan, insanlar entellektüel ya da radikal olduğunu düşünür.
You have a taste for foreign films, people think you're intellectual or a radical.
Radikal bir eylem değil.
Not a radical act.