Raf перевод на английский
1,455 параллельный перевод
Elimizdekilerin raf ömrü de pek fazla kalmadı, String.
And the shelf-life of the shit we got, it ain't gonna last, String.
Veda ettim. Jonny'nin dünyasının bilimkurgu rafına dönüşünü izledim.
I said goodbye watched Jonny's world go back on the fiction shelf.
Buradan başka hiçbir yerde raf ömrü yok.
Out here they have absolutely no shelf life.
Tüm rafı da istiyorsan yanında götür.
Take the whole shelf.
Bir buz patencisinin raf ömrü nedir?
Case, what is the shelf life on an ice-skater?
Aklının ise raf ömrü yoktur.
Case, there's no shelf life on your mind.
Basın tribününde hakim olan görüş tek endişenin, dördüncü şampiyonluğun için rafında yeterince yer olmadığı yönünde.
The prevailing wisdom in the press box is that your only worry is you don't have enough shelf space for a fourth championship.
Hey, aslında Wallmans'da son rafımı da yerleştirdim, çok şükür.
Hey, I actually stacked my last shelf at Wallmans, thank you very much.
Havacıymış kıçımın kenarı!
RAF, my bollocks!
Havasını alacak!
I'll give him RAF.
Şimdi görürsün sen!
I'll give you RAF.
- Lanet herif çizgiyi çoktan aştı!
RAF, my bollocks! That's the end of the line!
Mutfakta baharat rafı yoktu.
This is loomi from your store, all right? It wasn't on the spice rack in the kitchen.
Rafın arkasına saklanmıştı.
We found this buried on the back of that shelf.
Bende bir muz var ve sen gerektiğinde birkaç raf yerleştirebilirdin.
I've got a banana and, in a pinch, you could put up some shelves.
Siz İngiliz Havacıları, atış talimi için onu kullanmıyor musunuz?
Don't you RAF boys use them for target practice?
İngiliz Hava Kuvvetleri Albayı, Tennant James de geldi. Neden çağırıldığı hakkında hiçbir fikrimiz yok.
Group Captain Tennant James of the RAF, though why he's been summoned we've no idea.
- Lavabo tarafındaki dolap, orta raf! - Ver bana.
- What do you need?
Stewie, Peter'ın kitap rafında neler var?
Stewie, what does Peter have on his bookshelf?
- Çok rafımsı görünüyorlar.
- They seem very shelfy.
Evet, raf gibi şeyler beni pek heyecanlandırmaz.
Yeah, I tend not to get too excited about things like shelves.
- Bu arada üst rafımı,.. ... nişan hediyesi olarak sana veriyorum kayınbiraderim.
By the way, I'm throwing in my top shelf as an engagement gift for you, brother-in-law.
Tabii raf başı fiyatım konuştuğumuzdan beri arttı. Yani aynı paraya geliyor.
Of course, my per-shelf rate's gone up since we last talked, so it all comes out to the same money.
- Bildiğin raf işte.
They're just shelves.
En üst raf başka nasıl denir bilmiyorum Lorelai.
Well, I'm out of ways of saying "top shelf", Lorelai.
Ben raf yaparım.
I mean, I build shelves.
Tüberküloz için iki raf antibiyotik.
Two pallets of antibiotics for tuberculosis.
Hastalar içinde altı rafımız var!
We've got six pallets worth of patients.
Alt rafı unutma.
Don't forget the bottom shelf.
Biliyorsun mutfaktaki raf arada sırada yerinden çıkıyor.
You know that shelf in the kitchen sticks out sometimes.
Her odayı, her rafı, her örtüyü vakumlamaya niyetliyim. Evde biraz daha kum bulmak için.
I intend to vacuum every room, every rug, and every drape in this house to find more sand.
Bahar Prensi Sheik Abd bin Wali al Hakim'in naaşı,... bu gün Brize Norton'dan kalkan Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne ait bir uçakla ülkesinin başkenti Bahar şehrine gönderildi.
The body of the Crown Prince of Bahar, Sheik Abd bin Wali al Hakim was today flown back to Bahar City, the capital of his country, by RAF plane from Brize Norton.
Marco'nun acı sosu, Wo Hop's restoranından hardal ve annemin etnik rafındaki her şeyi aldım.
I got Marco's hot peppers, I got hot mustard from Wo Hop's- - everything from Mom's ethnic shelf.
Hamburg'un önde gelen yerel Nazileri Kraliyet Hava Kuvvetleri'nin şehri bombalamasını bahane ederek, Yahudilere yaptıkları zulmü daha da ileri götürmek üzereydiler.
Hamburg's most prominent local Nazis was about to use the bombing of the city by the RAF to escalate the persecution of the Jews still further.
Raf ömrü yaklaşık sekiz saat.
He's got a shelf life of about eight hours.
"Rafın kenarı ızgaranın altı ile ayağın ortasına gelecek."
"Lip of shelf to fit between grill bottom and leg brace."
Bizler biyolojik varlıklarız, ölüm... - En üst raf.
I mean... we're biological entities, and death is just...
Bu şekilde raf ömrü de uzamış olur.
It has a longer shelf life that way.
Çocuklar. Bakın. Rafında duruyor diye bir'82 Bordeaux açılmaz.
Boys, Boys, Look... you don't just pop an'82 Bordeaux...'cause it's on your shelf,
Kraliyet Hava Kuvvetleri tarafından Northholt'a getirildiler.
They were flown by the RAF to Northolt where they were taken
Ben dışarıdayken mutfaktaki raf devrilmiş.
The shelf in the kitchen fell when I was out.
Bütün bardakların üstünde olduğu raf.
The one with all the glasses on it.
Onu mutfak rafından alırken oldu.
I took it out of the dresser.
Bernie, hava kuvvetlerinde olduğunuzu söyledi.
Bernie tells me you were in the RAF, Mr Rubens.
Şu raf mı?
A bookcase?
Şömine rafındaki saat bozuldu. Zamanı geldi.
The clock on the mantel is broken.
Üstteki üç raf erkek saatleri.
No, the service does that.
Alttaki üç raf bayan saatleri.
Well, then, how would one know what's inside the box?
- Dur biraz. 3.raf. Orta seviye.
- Because I have a fail-safe. Now if you turn this gift over, you will find my color-coded system.
Bana bir raf yapmışsın.
- Hey, you built me a shelf. That's so nice.
- Senin için kolay olmasını istediğim için en üst rafı en yüksek oynayanlara ayırdım.
Correct. See, I got it, Sam. Definitely.