Renkler перевод на английский
1,186 параллельный перевод
- Hoş. Güzel renkler.
Beautiful colours.
Evet, çok hoş renkler.
Yes, very nice colours.
Ve her zaman koyu renkler giy.
And always dress down.
Parlak renkler...
Bright colors...
Sadece parlak renkler.
Just bright colors.
- Şu renkler hakkında ne düşünüyorsun siyah ve mavi?
- How do you feel about the colors black and blue?
- Güzel renkler, Franklin.
- Nice colours, Franklin.
Hayır Joy, bu renkler birbirine gitmemiş.
No, Joy, I don't like those colors together.
Daha dün gibi hatırladıklarım canlı tablolar,.. ... renkler,..
What I remember most vividly are the tableau vivant, the colors,
Renkler bile bile orantısız ve dengesiz seçilmiş.
Colors were deliberately distorted or thrown off balance.
Çok hoş, ama ben pastel renkler severim.
It's lovely, but I fancy myself an autumn.
O gülümseyişin bana geldiğim hissettim. Onu sıcak dalgaları izledi. Bedenimde ve parmak uçlarımda renkler içinde gezindi.
and I felt that smile come at me and heat waves following, soaking through my body and out my fingertips in shafts of color.
Mesele pastel renkler veya erkekler değil. Benim.
It's not about pastels or men, it's about me
Çiçekler... renkler.
Flowers... colors.
Renkler... güzellik.
Colors... beauty.
Hiç görmediğim renkler, duymadığım sesler vardı.
There were sights I'd never seen, sounds I'd never heard.
Renkler bir ressam eli değmiş kadar büyüleyici!
The palette is pure, subtle elegance!
Her sütun için farklı renkler de kullanabilirim.
... and I can use different colors for each column.
Bay Kramer, neredeyse her hafta sizin gibi avarenin biri gelip kısayollarını anlatır ve araçlar için daha çarpıcı renkler önerir.
Mr. Kramer, almost every week some hothead like yourself saunters in here talking about faster routes and snazzier colours for the truck.
Sonraki doğumda bir çok güzellikler yaşayacağımızı söyleriz- - renkler, ışıklar- - ve bütün bunları yeni gözler ve farkındalık ile yapabileceğimizi düşünürüz.
We were always told we would see beautiful sights in the Next Emanation- - colors, lights- - and that we would see them with new eyes and a new understanding.
Renkler, çocuklar.
The colors, children.
Bütün renkler.
All the colors.
Bulabildiğimiz en yakın renkler bunlar.
It's nearest colours we could find.
Sabahın sekizinde uyanan bir çocuğun gördüğü mavi ile öğlen vakti yaşlı bir adamın gördüğü mavinin bambaşka renkler olduğunu bilmek hoşuma gidiyor.
I love to know that, you know, a child can see the color blue at 8 : 00 in the morning, and then some lonely old man will see the same blue differently at 12 noon.
- Görmek istemediğim renkler görüyorum.
Here. - What? - I'm seeing colours that I don't want to see.
Renkler görüyormuş.
He's seeing colours.
Diğer tüm ırklar, renkler, eşcinseller ve hepsi Hıristiyanlık karşıtıdır.
All these other races and colors and creeds and sissies they are anti-Christs.
Gökyüzüne bir bakın! Bulutlar ve renkler öylesine güzel ki! Neden böyle hiç düşündünüz mü?
There's a pretty sky, clouds and those colours are flowers.
Biz konfeksiyon yaratıyoruz ; yumuşak renkler, yumuşak modeller.
We want soft colors, soft patterns.
Bir iki yıl boyunca modaya yumuşak renkler hakim olacak.
The whole fashion scene is pastel tints.
Hüzünlü renkler.
- Gloomy colors. Gloomy colors.
Bütün renkler hüzünlü mü?
Are all the colors gloomy?
Biliyorum, ama televizyonlar geceleyin otomatik olarak açılır. Böylece sizin gibiler 09.15'te geldiğinde renkler mükemmel olur.
I know, ma'am, but the televisions are turned on in the middle of the night automatically, so the color is perfect by the time people like you get there at 9 : 15.
Ne renkler?
What color are they?
- Çok parlak renkler. - Beğenmedin mi?
- These are very bright.
Ama kimin fikri olursa olsun sizi bu renkler içinde çizmekten memnuniyet duyarım.
But whoever had the idea... I would like to paint francoise in those colors.
Güneyli insanların renkler yerine gerçeği göreceklerini ispatlayacağım.
I'll show the men and women of the South will look past color and see the truth.
Şuradaki renkler harika, değil mi?
Amazing coloring there, isn't it?
Temel rengi alıp sonra özel renkler karıştırıyorum.
I buy the base and then I custom blend the colors.
Sesler ve renkler var, kırmızı ve mavi.
There are voices and colors, blue and red.
Yapraklar dökülecek. Her tarafta güzel renkler.
Leaves changing, beautiful colours.
Sadece kırmızı ve mavi renkler giyen, bir aptaldan başka bir şey değil.
He's nothing but a wimp in red and blue spandex.
Renkler daha keskin ve şekiller daha belirgin.
Colors seem more intense and shapes more focused.
Renkler... binlerce filizlenen yıldızlar gibi.
The colors... like a thousand shooting stars.
Fotoğrafın kimyası değişmiş. Renkler... soluklaşmış.
The photographic chemistry could've changed.
Renkler... soluklaşmış.
- Uh-huh. - The dyes... fade.
Renklerin bir gün kaybolduğunu söylediler. Renkler mi?
They said that the colors just disappeared one day.
Siyah, modası geçmeyen bir klasiktir kabul. Pastel ve yumuşak renkler giymenin nesi yanlışmış?
Black is the timeless classic, but what's wrong with wearing pastels and soft earth tones?
Renkler hoşumuza gitti.
We like the colours.
- Ne peki? - Renkler.
- Just the coloring.
Palettinde çesitli renkler var.
Your palette is so multi-cultural.