Research перевод на английский
12,669 параллельный перевод
Ben de araştırmasına destek oluyorum.
I'm funding his research.
Ama yaptığımız araştırmayı saklı tutmak için birini öldürür müydü?
♪ Wrong or right ♪ But... Would he kill to cover up the research that we've been conducting?
Isodyne Fat Man veya Little Boy'u yaratmadı ama araştırmaları savaş bittikten sonra atomik testlere devam edecek kadar ilerledi.
Now, Isodyne didn't build fat man or little boy, but their research got far enough to continue atomic testing after the war ended.
Onların eline geçmeden evvel araştırmaları ve sıfır maddeyi ele geçirmemiz gerekiyor...
We need to get to your lab to retrieve the research and the zero matter before those men get their hands...
Laboratuarına gidip Sıfır Madde'yi ele geçirmemiz gerekiyor.
We need to get to your lab to retrieve the research and the zero matter. Whitney Frost?
Araştırırken bir şey buldun mu?
Did you find anything in your research?
Roxxon ve bütün tesisleri üzerine bir sürü araştırma yaptı kendisi.
He's had extensive research done on Roxxon and all its facilities.
Isodyne'da kontaminasyon araştırmalarında görevliydin.
Your work at Isodyne was in containment research.
Sıfır Madde'nin keşfedilişinden bu yana enerji piyasasında araştırma ve gelişmesinde çok büyük katkılarım oldu ama yanılmışım.
I have been a vocal advocate for its research and development in the energy market. But I was wrong.
Araştırmam hakkında ne düşünüyorsun?
What do you think of my research?
Amber araştırma yaptı, tamam mı?
Amber did research, okay?
Odak grubu araştırmalarında çalışıyorum.
I work in, uh, focus group research.
Golden Coast Research and Surveys denen şirkette çalışıyorum.
Oh, I work for this company called Golden Coast Research and Surveys.
İklim değişikliği olduğuna dair bilimsel araştırma var yahu.
There is scientific research that says that climate change is definitely happening.
Zeki insanlara araştırmayı yaptırtıp kendi yapmışlar gibi çalıyorlar.
They get smarter people to do the research, and then they steal it themselves.
Araştırmanın doğasını bildiğime göre verebilirim artık.
I do now that I know the nature of your research.
- Araştırmamı yapacağım.
- I'll do some research.
Foster Medikal Araştırma Laboratuvarı'nda çalışan bir bilim adamıydı ama aslında S Müdürlüğü'ne bağlıydı, hükümetiniz için casusluk yapıyor ülkenizin biyolojik silah programında kullanılması için sırlarımızı çalıyordu.
He was a scientist working at a lab called Foster Medical Research, but in fact, he was a member of Directorate S spying for your government, stealing secrets to be used in your nation's biological weapons program.
Yaptığınız silahlara karşı panzehir ve ilaç araştırması yapıyoruz sadece.
We only work on research to create antidotes and medicines for the weapons we know you're making.
İlaç araştırma şirketi yönetiyordu.
He ran a pharmaceutical research firm.
Bir gün arayıp birden kaynakların tükendiğini araştırma programını iptal edeceklerini söyledi.
He called up one day, suddenly the funds had dried up, and they had to cancel all these research programs.
Tüm paramın kanser araştırmalarına harcanmasını sağla.
Make sure all my money goes to cancer research.
Araştırmacı bilim adamı.
Research scientist.
Homer, bilimsel araştırmayla soğuk füzyon, kuasar, kara deliklerin içi ve Büyük Patlama hariç her şey çözülebilir.
Homer, scientific research can solve anything except for cold fusion, quasars, the interior of black holes and what preceded the big bang.
Alım satımla ilgili hiçbir araştırma yapmamış.
He couldn't provide the research on the trade.
Görünüşe göre baban, annenle Diana'nın geçmişi hakkında epey araştırma yapmış.
It turns out that your dad was doing a lot of research into Mom and Diana's past.
Yaptığı alım işlemine dair yaptığı araştırmayı gösteremedi.
He couldn't provide the research on the trade.
Yıllardır çalışmalarını destekliyorum.
I've been funding his research for years.
Yaptığım tüm araştırmalar olasılığın % 50 - % 50 olduğunu söylüyor.
All my research is telling me that approval is a coin flip.
Araştırmalarıma göre bu bir onryo bir Japon intikam iblisi.
According to my research, this is an onryo, a Japanese vengeance demon.
- Jeotermal araştırma takımında olacaksın.
You're gonna be on the geothermal research team. Uh, no.
- Araştırmayı gönderdim.
Hey, I just sent the research.
Bu araştırma öyle olmadığını kanıtlıyor.
This research proves she isn't.
- Araştırmamız.
- Our research.
Başkan'a araştırmalarımı gösterirsen ben de seninkini Claire'e gösteririm.
I'll tell you what. I'll show Claire your research if you show the president mine.
Merak etme, hepsini insanca büyütecek olan bir araştırma tesisi buldum bile.
Don't worry, I've already found a research facility that will raise them humanely.
Zac'ın gizli araştırması bir plantı Arkadaşlar ve aileleri geri getirmek için ıvır zıvır alımı yapmak.
Zac's secret research was a plan to buy trinkets to bring back for friends and family.
Muhtemelen araştırmasını kimin desteklediğini bilmiyordur bile.
She probably has no idea who's backing her research.
- Çok geç. Lakin bir yatırımcı olarak araştırmanızı finanse edebilirim.
But, as an investor, I'm in a position to fund your research.
Araştırmanızı kimin finanse ettiğini bilmek önemlidir, ne dersiniz?
I think it's important to know who's funding your research, don't you think?
- Pazar araştırması yapıyordum.
Ah, I was in market research.
Araştırmalarını fonlamaktayız.
We've been funding his research. Into what?
Şu bir şişe misk kokusu hayvan araştırma merkezinden alınmıştı. İşin bir yanı böyle.
That vial of musk taken from the animal research centre, that's somehow part of it.
Kız kardeşiniz, sadece ona saldıranın kaplan olduğunu farketmedi. Dr. Lorenz'in o kaplanı araştırmasının bir parçası olarak kullandığını da farketti.
Your sister discovered that not only was the animal that attacked her alive, but that Dr Lorenz was using it as part of his research.
O sadece bir araştırma.
That's just research.
Uh, orada bu konuyla ilgili araştırmandan başka bir şey var mı?
Uh, is-is there anything else on there other than research?
- Uh, araştırmam.
- Uh, research.
Beni asla araştırmalarımdan vazgeçiremeyeceksiniz.
You'll never trick me into giving up my research.
Araştırma yapıp, hesaplamaları kontrol edeceksin.
You'll write research, proof calculations, so forth.
Biraz araştırma yapmışsın.
You've done some research.
Güzel.
Partnering with a desalination research team...