Restaurant перевод на английский
13,012 параллельный перевод
Bundan önce bir köri lokantası mıydı burası?
So I assume it was a curry restaurant a week ago.
Erkek kardeşim burada bir köri lokantası işletiyordu ama birdenbire yurtdışına gitmesi gerekti.
My brother used to run a curry restaurant here, but he had to go abroad abruptly.
- Köri lokantasının bir resmi var mı sizde?
Do you have pictures of the curry restaurant?
Dün ziyaret ettiğinizi söylediğiniz köri lokantası görünüşe göre kapanmış ve yerine ayakkabı mağazası açılmış.
The curry restaurant you said you visited yesterday closed a week ago. It's a shoe store now.
Ayrıca restoranınızın iş yapmasını istiyorsanız orada daha çok vakit geçirin!
And if you want your restaurant to do well, spend more time in it!
Cumartesi gecesi burada restorandaydım.
Saturday night... I was here at the restaurant.
Restorana geri geldiğimde saat gece 11 : 50 civarıydı.
I came back to the restaurant at 11 : 50 p.m.
Sen restorandaki adamsın.
You're that guy from the restaurant.
Bu restoran enfes, frank.
This restaurant is exquisite, frank.
Orada en iyi restoranda beş yıl leziz bir yerdeydim.
I was a saucier there for five years at the best restaurant.
Kendi restoranına ihtiyacın var.
You need your own restaurant.
Planlıyorum restoran küçük değil, Ve görünürlük çok olacak.
The restaurant I am planning is not small, and there will be a lot of visibility.
Burası benim restoranım.
This is my restaurant.
Geçenlerde çalıştığım restoranta ki gibi hissetmeye başladım.
It's starting to feel like the restaurant I worked at.
- Hep böyle söylüyorsun, ama şimdi başlamazsan, asla kendi lokantana sahip olamayacaksın üzerinde günün yemeğinin ve yemekle ilgili "İhtiyar Tavuklara Yer Yok" gibi kelime oyunlarının yazığı büyük güzel siyah tahtana.
You say that, but if you don't start now, you're never gonna have your own restaurant with a nice big blackboard with all your specials for the day and some nice food-based puns like "no country for old hens."
- Onlar da şık bir restoranda değiller.
So they're not at a fancy restaurant out there?
Evet ve bunun sonunda birimizi LA'de yeni açtığı restoranda kendi aşçı yardımcısı olması için seçecek.
And the end of it, he's gonna select one of us to be his sous-chef at a new restaurant that he's opening up in L.A.
- Gerçekten mi? - Restoran da bu hafta açılıyor.
- And the restaurant opens this weekend.
Özel bir restoranda size yer ayırttım.
I booked you a table at a very special restaurant.
Restorandayız.
We're in a restaurant.
Tamam, şey, hangi restorandasın?
Okay, well, what restaurant are you at?
Çarşıda yıllarca ufak bir restoranı olduğu için harika yumurtalı sandviç yapar.
She makes a great egg sandwich after years of owning a small restaurant downtown.
- Git... seninle bir restoranda.
- Go. ... in a restaurant with you.
O zaman bu restoranı nasıl karşılıyorsun lan?
Then how the fuck can you afford this restaurant?
Restorandaki adamlarla bir şeyler içmek için dışarı çıktım. Meraklanmanı istemedim.
I popped out for a drink with those guys from the restaurant and I just didn't want you to worry.
Restoranda başka kimse yoktu.
There was no one else in the restaurant.
Adamınız yolun sonundaki bir İtalyan restoranından aşırdığı et bıçağıyla iki çete tetikçisini öldürüyor.
Your guy takes out two mob enforcers with a steak knife he lifted off an Italian restaurant down the street.
Ayrıca yönetmen annemin restoranında yemek yedi, Ve o en iyi kaburgayı sever.
Plus the director dines in my mom's restaurant, and he loves the prime rib.
Herhangi bir bisikletli, ya da, restorandaki garson...
On a bicycle or a waiter at a restaurant.
- Lokantam ne durumda?
How's my restaurant?
Ya bir lokantaysa?
What if it's a restaurant?
Şurası bir lokanta mı?
Is that a restaurant?
- Orası lokanta değil dostum.
Ah ha, mate. It's not a restaurant.
Geçen akşam bir Hint lokantasında yemek yedim, anlatmış mıydım?
Did I tell you that I ate at a Indian restaurant the other night?
Jeff, burası bir yılan lokantası.
Yes, Jeff. It's a snake restaurant.
Stacey Chung'la yemekteler.
They're at a restaurant with Stacey Chung.
Tim, şu anda restorandayız.
Hey, Tim. We're in the restaurant right now.
Niye normal biri gibi futbol maçı ya da restoranda filan teklif edemedin?
Why couldn't you be like a normal guy and just propose to me at like a football game or a restaurant?
Home Depot'un iki katı fiyatı ücret alan eski bir eşya dükkanı var. Garson olarak çıngıraklı yılan çalıştıran bir restoran var.
Got an old hardware store that charges twice what Home Depot does, one restaurant with a rattlesnake for a waitress.
Pope'un piyangodan kazandığı parayla aldığı restorana bak.
Look where Pope done bought him that restaurant off of numbers.
Adam kendi restoranını açtı.
Man built him that restaurant down there.
Önce piyango, sonra adamın restoranını işletme şekli, yetmedi bir de Cory.
First, it's the numbers, then it's the way the man run his restaurant, then you done got on Cory.
Bu restoran Asil Rozet sahipleri içindir.
This restaurant's for Premier Badge holders.
Burası bir restoran.
This is a restaurant.
Çünkü Intercontinental restoranında yiyebiliriz.
'Cause we can eat at the restaurant in the Intercontinental.
Durup lokantaya mı girelim diyorsun?
You mean like stop at a restaurant?
Michael Corleone'nun iki kişi babasını öldürmeye kalkışırken restoranın kaşısında oturuyorken, onları soğuk kanlı bir şekilde öldürüp öldüremeyeceğiyle ilgili bilinciyle mücadele ettiği hep tartışılır.
But when Michael corleone was sitting in the restaurant across from the two man who attempted to kill his father, many argued that he was wrestling with his conscious to whether or not he could kill them in cold blood.
Altımızda Çin restoranı mı vardı?
Were we above a Chinese restaurant? Give me that!
- Restoranın olduğu
- That the restaurant
Bir restorana götürürüm.
I'll take them to a restaurant. No.
Şu restoran.
The restaurant.