Ruhsuz перевод на английский
518 параллельный перевод
Onu şimdi de uyandırabilirim, ama benim isteğimle hareket eden, ruhsuz bir şey olur.
I could raise it now. But it would be a mere thing that moved at my will, without a soul.
Düşünceleri ruhsuz.
No blood in his thinking.
Gülüşleriyle o ruhsuz Kızılderililere bile bilet satıyorlardı.
Their smiles would've sold tickets to wooden Indians.
Yaptıklarını 6 aydır gözlüyorum, çok zekice, ama ruhsuz.
I've watched your work for six months. It's brilliant but lifeless.
Her korku ve yıkım insanları beyinsiz, ruhsuz robotlar sürüsüne çevirme girişimlerinden gelmiştir.
Every horror and destruction came from attempts to force men into a herd of brainless, soulless robots.
Babam beni çok ruhsuz buluyor.
Father, he finds me so dull.
İsminin itibarını düşüren ruhsuz bir kıza sahip olmak onu çok şaşırtacak.
It would surprise him to have such a dull girl disgrace his name.
Ama ruhsuz kabuğu altında büyük bir kişilik eksikliği var.
But underneath its flabby exterior is an enormous lack of character.
- Ruhsuz, beceriksiz, yapmacık
- Quite. She's wooden, gauche, artificial.
İçeri girdiğinde ruhsuz gibi görünen eşleri var.
Their own wives look sort of dull when she walks into a room.
Ruhsuz, doyumsuz, sıradan benliğini düşünmekten bıkmadın mı sen?
Don't you ever get tired of thinking about your dull, greedy, small self?
Lut Gölü Yazmaları'ndan daha ruhsuz.
~ Is deader than the Dead Sea Scrolls ~
Ben kalpsiz... ruhsuz... ve olağanüstü zeki adamları severim.
I'd like a man with no heart at all, no soul, just an enormous brain.
Omzunun üzerinden, ölü ve ruhsuz gökte asılı olan güneşe bak.
AND TELLING YOU THAT IT WAS LATER THAN YOU THINK. YOU SCRABBLE UP ROCK HILLS
Kumarbazlar ruhsuz, açgözlü insanlardır İnsan gibi yaşamasını bilmezler.
Gamblers are so cold-blooded and greedy, you Wouldn't think they'd have paternal feelings.
Görünüşü çok güzel... ama ruhsuz olduğunu söyleyebilirim.
A great-looking specimen, but I can tell she has no soul.
Bu kadar ruhsuz olma.
Don't be so crude.
Ruhsuz olmaktan sıkıldınız mı?
Tired of a dull existence?
Gençliğine gelecek olursak... yani şu solmuş çiçeğe... ilahi kitabının sayfaları arasında ezilmiş olan çiçeğe. 12 yaşından beri, ruhsuz, çürük ve kötü... kokuyor o çiçek. Tek bir damla gözyaşı bile dökmeden elveda diyebilirsin.
And as for your youth, that withered flower pressed between the pages of a hymn book since you were 12 years old with its watery blood and stale insipid scent, you can bid farewell to that without a tear.
Şehvet ruhsuz ; ama aşk kardeşçe olmalı.
Carnality without soul ; but love should be brotherly.
Tabiat'tan nefret ediyorum ben nefret ediyorum o ruhsuz seyirciden, o her şeye dayanabilen ve asla yumuşamayan buzdağı suratlıdan. Gittikçe büyüyen eylemlere itiyor o bizi.
I hate Nature this passionless spectator, this unbreakable iceberg-face that can bear everything this goads us to greater and greater acts.
Ruhsuz adam!
Relic! Wet blanket!
Yürüyorum ve bu cılız, ruhsuz, karamsar insanları görüyorum.
I walk and see these skinny, apathetic, depressed people.
İnsanoğlu sadece ekmekle yaşamaz, seni ruhsuz yaratık, özgürlükten güç alır.
Human beings do not survive on bread alone, you poor soulless creature, but on the nourishments of liberty.
- Ama ruhsuz.
- But no soul.
Bende, "hiç bir şey hissedememenin tek sebebi evvela ruhsuz olmandır" dedim.
Well, I said, the only reason he couldn't feel it was he was numb to begin with.
O kadar ruhsuz bir adamdır ki.
He's as dull as dishwater.
Her şövalyenin bir hanımı olması elzemdir. Hanımı olmayan bir şövalye ruhsuz bir beden gibidir.
It is imperative each knight has a lady... for a knight without a lady... is a body without a soul.
Almanya'daki yalnızlık marketlere, eğlence mekânlarına uğrayan yaya geçitleri ve spor salonları bütün bu ruhsuz yüzler tarafından maskelendiği için var.
That's why loneliness in Germany is masked by all those revealing soulless faces that haunt supermarkets, recreational areas pedestrian zones and fitness centres.
Bu ne ruhsuz bir misafir.
Oh, Boy, what a dull guest,
Ruhsuz, ayağım. Neden bu genç adam tüm zamanların en büyüklerinden biri.
Dull, my foot, Why, that young man is one of the all-time greats,
Sanki ruhsuz gibisin.
It's like you're removed.
İşte "ruhsuz" dediğim buydu!
That's what I call removed!
Bu yüzden mi müzik bu kadar ruhsuz ve ilahilerin bu kadar bayat?
It that why you music is dull, and your hymns trite...
Devlet serseri, kayış tiz, dikit yasa, statü manevra oğlan enik küçük çocuk, bebek, yavru şerit, çatlak, hassas, cezalı yırtıcı, vahşi, öfkeli evcil bukolik, idilik arkadyen, pastoral otlak pastörizasyon sınırdışı, ayırma yok etme masturbasyon özlem, abartılı.. ... ruhsuz, donuk baba babalık, büyük baba babadan kalma, aile reisi himaye elektron, nötron, sigorta lamba, radyo lambası... çeşitli elektronik parçaların içine vakumlanarak yerleştirildiği camdan yapılmış bir tüptür.
State stray, strap strident, stalagmite statute, status ploy boy yearling infant, babe, baby welt, chapped, sore, rapous rapacious, wild, agrestic domestic bucolic, idyllic Arcadian, pastoral pastures pasteurization deportation, separation annihilation masturbation craving, turgid languid, lurid father fatherly, godfather paternal, patriarch patronize electron, neutron, fuse tube, the radio tube... is made up of a glass container inside of which the component parts are placed in a vacuum.
Zalim, ruhsuz bir şehir!
The monstrous, soulless city!
Ruhsuz ve mantıksızlar.
You can't reason with them.
Zayıf, sıkıcı, ruhsuz, mükemmel bir insan için.
A skinny, boring, nondescript, perfectly good person.
Paulie'nin bir kez daha karanlık, ruhsuz bir yerde olmasına dayanamadım.
I just couldn't bear to see Paulie clatter around yet another bleak place. I just couldn't.
Stil ruhsuz veya tehlikeli şeylere yeni bir yaklaşımdır.
A fresh way to approach a dull or dangerous thing.
Tehlikeli bir şeyi stilden yoksun yapmaktansa ruhsuz bir şeyi stille yapmayı tercih ederim.
To do a dull thing with style is preferable to doing a dangerous thing without style.
Adam çok ruhsuz dursa da, gözleri çok canlı.
Even he is quite a character, his eyes are very much alive.
O berbat bir sürüngen, ruhsuz, kalpsiz... Yeter...
He's a filthy bloodsucker without soul, without... ( clears throat ) That's enough.
Kalk da, bana yardım et, seni ruhsuz, kalpsiz sürüngen!
Come on, give me a hand, you filthy bloodsucker.
Babam kadar ruhsuz anlatıyorsun.
You sound as corny as Dad does.
Elbette, Chu Tu ruhsuz herifin teki.
Of course, Chu Tu's a ruthless man.
Aynı yumuşak ve ruhsuz lapa gibi!
Soft and spiritless as porridge!
Ruhsuz koca bir silah deposu olduğunda ne yapacaksınız?
What will you do when you are just a big soulless arsenal?
Şu erkek kılıklı ruhsuz et parçaları.
Those bunch of male-type organs.
İngiltere Kralının kafasını vuracak kadar, böylesine tamamıyla kalpsiz ve ruhsuz, böylesine alçak ve hain bir adamı nasıl oldu da buldular acaba?
Where on earth did they find a man so utterly without heart and soul, so low and degraded as to accept the job of beheading the King of England?
- Ruhsuz bir toplum.
This is a soulless society, captain.