Rustic перевод на английский
244 параллельный перевод
- Basit ve öncülük eden bir yer, değil mi?
- Kind of rustic and pioneering, isn't it?
Anlaşılan kır tatilin için bir oyun arkadaşı bulmuşsun. Yüzünden okunuyor.
No one has to tell me you've found a playmate for this rustic holiday of yours, it's in your face.
- Genç bayan... Siz ya görgü ve terbiyenin olmadığı, çok kaba taşralıların arasında yetiştirildiniz ya da sırf bir kadın olmanın sizi uygar düzenin kurallarına uymaktan muaf tutacağına inandığınız genel kadınsı saplantıdan muzdaripsiniz.
- Young woman... either you have been raised in some incredibly rustic community... where good manners are unknown... or you suffer from the common feminine delusion... that the mere fact ofbeing a woman... exempts you from the rules of civilized conduct.
Karısı ise taşraya özgü bir kıyafet giymişti ve tavuğa benziyordu.
His wife wore a rustic outfit and looked like a hen
Köy manzaraları burada büyük bir duyarlılıkla hayata geçirilmiştir.
The homely, rustic scene is brought to life here with great sensitivity.
Kaba işaretlerle barakalarına gönderdiler.
Rustic signs direct everyone home.
Bildiğiniz gibi, dün gece boyunca ve bugün ayaktakımı kalabalık, kâh şakıyıp, kâh böğüren patavatsız Mesihlerini dinlemek için köy yollarından adeta akıyor.
As you know, for all last night and today the legion of the unwashed and holy have been rivering out of the rustic backways to listen to their plump messiah coo and bellow.
Normandy'nin bir köyünde ya da başka bir yerde bir gün uyanırsam hiç şaşırmam doğrusu.
Ι never know if Ι'm going to wake up in rustic Normandy or somewhere eΙse.
Elimde tam size göre bir şey var, çok güzel rüstik bir gardırop.
Ι've got the very thing, a beautifuΙ rustic wardrobe.
Bakın, düşünüyorum da açıkçası... bir köylüden bahsediyoruz.
Look, I think it's obvious... that we're talking about a rustic person.
Kırsal monoloğum ne olacak?
What about my rustic monologue?
Şu rustik ekose perdelerden nefret ediyorum.
I hate these rustic checkered curtains.
Senin gibi parlak bir şehirlinin böyle köylük yerde ne işi var?
What's a dazzling urbanite like you doing in a rustic setting like this?
Şuna baksana. Kabalığı, köylü özellikleri...
Just look at him with his coarse, rustic features!
Lambert, bahar nezlesi olan bir gece-kuşudur. Yontulmamışlar kulübünün de onursal başkanıdır.
Lambert is a night-owl with hay-fever, a pillar of the rustic establishment.
Bir süre garip bir köylüye ait bisiklet tamirhanesinde çalıştım.
Worked for a while in a cycle repair shop run by an eccentric rustic.
Güçlü Righetto, bir saat boyunca hayvansı dürtülerine maruz kalacak kişi olarak beni seçer misin?
My robust Righetto, will you accept me as the woman, who, for one hour, will receive the impulses of your rustic loins?
Çok sade bir kokusu var.
It's kind of a rustic perfume.
Seni görmek güzel, Doc, seni küçük şeytan seni.
It's good to see you. Doc. you little rustic devil. you.
Altın Göl'deki yaşamla ilgili kırsal bir portre çizmek istemiştim.
I like to paint a rather rustic picture of life on Golden Pond.
- Gerçekten de kırsaldır.
- It's rustic, all right.
Bir baston ; çok yalın taşraya özgü.
Simple and rustic
Otantik.
RUSTIC.
Beyaz ekmek üstünde yerfıstığı tereyağı... benim favori açık hava köylü yemeğim.
Peanut butter on white bread - - my favorite rustic outdoor food.
Yollarda, yüzlerinden sıhhat fışkıran insanlarla da taşra sefalarını sürdükçe gülüp eğlenen kız ve oğlan çocuklarıyla da karşılaşılıyor.
On the roads, one meets people glowing with health and boys and girls laughing, as they enjoy their rustic pleasures.
çok nostaljik.
It's so rustic.
Yol üstünde güzel bir köy dükkanından geçmiştik Şu üstsüz adamların odun kestiği yerde.
We passed a nice little rustic store on the way up here, where the men were chopping wood with their shirts off.
Atmosfer fazla kırsal ve servis de aşırı özenli.
- The atmosphere was rustic, the service was oversolicitous.
Sade bir yer, sadece biraz bakıma ihtiyacı var.
It's rustic, kind of a fixer.
O meşhur köylü yumruğu, değil mi?
The old rustic sucker punch, huh?
Annenizin deyimiyle bu pislikler onun zevki ve mutluluğu için rustik mobilyalara dönüşecek.
This filth, as your mother calls it will become rustic furniture for her enjoyment and pleasure.
"Rustik" mi?
"Rustic"?
Kırlarda bir av kulübesi son avladığım hayvan, ateşte kızarıyor. ... ve benim küçük karım, ayaklarıma masaj yapıyor. Bu sırada, ufaklıklar yerde köpeklerle oynuyor.
A rustic hunting lodge my latest kill roasting on the fire and my little wife, massaging my feet while the little ones play on the floor with the dogs.
Düşündüğümden biraz daha sadeymiş.
This is a little more rustic than I expected.
Köylü, burun karıştıran, doğuştan kırolar!
You rustic, nose-picking, inbred yokels!
- Basit ve doğal, ama şirin.
- It's rustic and bucolic, but cute.
Bazı eksiklikleri olabilir ama büyüleyici bir kırsallığı var.
May lack a few mod cons, but plenty of rustic charm.
Kırsal Sınır Oteli'ne hoş geldiniz.
Welcome to the rustic Border Hotel.
Bu çok kaba, parmaklarınla temizlenmiş gibi.
It's rustic, cleaned with your fingers.
Ben senin yontulmamış olduğunu düşünmemiştim!
I didn't think you were that rustic!
Bıçağıyla o rüstik bir isş çi
His knife see rustic labor dight
Köylü işçiler, tuvaleti tütsü odasına çevirdiler.
Rustic workmen have turned the Sanijohn into a smokehouse.
İtiraf etmeliyim ki, dramatik köy hayatı beni sıkıyor.
I confess, the plight of the everyday rustic bores me.
Çok sade bir yer değil mi?
It's more rustic here, no?
Tam kırsal işi.
- It's definitely rustic.
Kırsal?
Rustic?
Nüfusu 361. Eski ve çekici bir yer. Fakat asıl önemlisi gizemli, geceye özgü olayların merkezi olması.
By all accounts very rustic and charming, but as of late, the locus for a series of nocturnal exsanguinations.
Köpeklere bak. Verdiğim her yiyeceğe minnettar oluyorlar.
At least the dogs appreciate Anisia's rustic cooking.
Onda şu... köylü cazibesi var.
It's got that rustic appeal.
Ben de sade Şükran Günü kutlamamızı iptal edeyim.
- I'd better cancel our rustic Thanksgiving.
- Köy evi.
- Rustic.