Sandalye перевод на английский
3,865 параллельный перевод
Tabak, peçete, sandalye, yemek.
Uh, napkins, plates, chairs, food.
Hanımlar, sanırım bu sandalye boş.
Ladies, I presume this seat's not taken.
Peder Joe Delouise bir sandalye çekti ve sunağın yanına sesizce oturdu.
Joe Delouise, the psychic, pulled up a chair and sat to the side of the altar quietly.
Yani eski bir sandalye, televizyon, video oyunları, eskimiş ve pis havlularım var.
I mean, all I had was an old chair, a TV, video games... my towels were old and ratty.
Ve belkide hiç artık 4 farklı sex pozisyonu bildiğimi ve birinin sandalye içerdiği gerçeğini paylaşamayacağım.
And maybe I never got to share the fact that I now know four different sexual positions, one of which involves a chair.
Jelibon sandalye?
Gummy chairs?
Tekerlekli sandalye yerine yürütece binmesi lazım aslında.
I mean, forget the wheelchair, he should be in a stroller.
Bu sandalye bir başkasına ayrıldı.
This seat is reserved for someone else.
- Daqi, Bao bu sandalye sizin için.
Daqi, Bao has saved this seat for you.
Manzarayi degistirmek için dijital projektörleri kullaniyorum. Bunun haricinde dokunabilecegi sandalye, masa gibi seyler de var.
I got digital projectors to change the landscapes, plus stuff he can touch, like chairs, tables, anything like that.
Sahnedeki tekerlekli sandalye rampasına 8000 dolar harcamışlar.
They just spent eight grand on that wheelchair ramp up to the stage.
Ya topallarsın ya da tekerlekli sandalye, hangisini seçiyorsun?
A limp or a wheelchair- - what is it?
- İyi bir sandalye.
- It's a nice chair. :
Hep söylediğim şeyleri söylüyorum ve bu ekrana tapan sandalye tembelleri benim gergin olduğumu düşünüyor.
I say what I always say, and these screen-worshiping chair potatoes think I'm edgy.
Geçtiğimiz günlerde bir sandalye yaptım.
Recently, I made a chair.
Bitirdiğimde, onun güzel bir sandalye olduğunu düşündüm.
When I was finished, I thought it was a good chair.
Şu tuhaf tipi de şuraya tekerlekli sandalye görevine verdim.
I also put the weirdo over there on wheelchair duty.
Dinle, yorulacak ve ağrısı olacak ama yakınlarda görmediği takdirde tekerlekli sandalye istemez.
Now listen, she'll be tired and in pain but she won't ask for it unless she sees it's close by.
Benimle elektrikli sandalye arasında duran tek şey, bu adam.
He's the only thing standing between me and the electric chair.
- Çek bir sandalye.
Pull up a chair.
Bu sandalye, eşitliği sağlayacak.
This chair is the great equalizer.
Demek, Scott'ın benden kaçma sebebi sandalye değildi.
So Scott wasn't avoiding me because I was in the chair.
Öfkesinin geçmesi ve seni kabul etmesi için tek yolun sandalye olduğuna inanman gerekiyordu.
You had to believe that was the only way she could get past her anger and accept you.
Aileni kandırmak için beni kullandın. Zavallı annene tekerlekli sandalye konusunda yalan söylettin bana.
You used me to manipulate your parents, you made me lie to your poor mother about being in a wheelchair- -
Aslında bana da bebek arabası, örtü veya sallanan sandalye seçmede yardımcı olmuyor.
You know what? He wouldn't help me pick up a stroller or a blanket or a bouncy chair.
Nihayet, pencere tarafında bir sandalye buldum.
I finally got a chair by the window.
Ne güzel bir masa var ne de bir sandalye.
There's no fancy tables or pretty chairs.
Düşmüştüm ve bir sandalye sırtıma vurmuştu
I fell and bumped into a chair.
- Sandalye mi?
273 ) } – A chair?
Yeterince sandalye olduğuna emin misin?
Are you sure we have enough chairs?
Noel Baba'nın oturması için şirin bir sandalye aldım.
I'm after getting a lovely chair for Santa Claus to sit in.
Delikli bir sandalye alayım mı?
Should I buy you another hole (? ) Chair?
- Delikli sandalye mi?
Hole chair?
Birkaç sandalye alıp hemen döneceğim.
I'm just gonna get some chairs, I'll be right back.
Şuraya iki sandalye getir de millet oturabilsin, olmaz mı?
Get some chairs, why don't you, so somebody can sit down!
Aslında, sabah erken gitmeyi düşünüyorum veya benim için gidip bir sandalye tutabilecek, dayanma gücü olan genç çalışma arkadaşlarımı göndereceğim.
Actually, I'm thinking of going early in the morning, or I'll send my young colleagues, who have more stamina to sit and occupy a chair for me.
- Bu sandalye dolu mu?
- This seat taken?
Kap bi'sandalye.
Grab a seat.
Sen... Bu bir sandalye değil ki.
You gotta... it's not like a chair.
- Sandalye mi bu?
- Please shut up. - It's not like a chair.
Yani camında dev gibi tekerlekli sandalye var.
I mean, it's got a big-ass wheelchair in it.
Ya da elektrikle idam edilseydi, sandalye önünde diz çökecektik.
Or- - or if He've been electrocuted we will be genuflecting in front of a chair.
Konfor arayışıyla değişmeli olan evdeki çökmeyen tek sandalye bu.
It is the only chair in the house that doesn't sag should you shift in search of comfort.
Sandalye kılıfları nerede?
Where are the chair covers?
Masa ve sandalye nerede?
Where's the table and chair?
Tamam, bana bir sandalye, bir de bir şişe viski getirin.
All right, get me a chair and a big glass of whiskey.
- Davey kendine şuradan bir sandalye çek.
Davey, get yourself a chair from over there.
Biz çocukken bize geldiklerini ön bahçeye bir sandalye çıkarıp her akşam yolu izlediğini hatırlıyor musun?
Remember when they came out to visit when we were kids, and he'd take a chair out in the front yard every evening to watch the road?
Biraz sandalye kullanmalısın
You could use some chairs.
Sana sandalye getireceğim.
I'll get you some chairs.
Elektrikli sandalye.
Electric chair.