Sanıyorum перевод на английский
11,765 параллельный перевод
- Başka seçeneğimiz yok sanıyorum.
- I suppose we have no choice.
Onlarla olduğunu sanıyorum.
I presume he's with them.
Sanıyorum ki Fedor kimi öldürdüğünü bile bilmiyordu.
I don't think Fedor even knew the man he killed.
Sanıyorum şu an hiçbiri bir anlam ifade etmiyor.
I suppose none of that matters now.
Sanıyorum ki bu kişinin ismini biliyorsun?
I suppose you got a name.
En sonunda, öyle sanıyorum.
Eventually, I guess.
Ama şimdi şimdi anladığımı sanıyorum.
But, uh, I think I get it now.
Vatana ihanetten tutuklanmamın an meselesi olduğunu sanıyorum.
I'm guessing it's only a matter of hours before I'm arrested for treason.
Ben atıldıktan sonra çok şey olmuş sanıyorum.
I guess a lot happened after I got thrown out.
Sanıyorum tek oğlunuz
I think he is only son
Sanıyorum beni biriyle karıştırdınız.
I think you have me confused for somebody else.
- Sanıyorum resimleri çekmişsindir. - Yeniden değerlendirip başka yol bulmalıyız.
- _ - _
Sadakat yemini ettiği için artık tek yüzlü olacağını sanıyorum.
And I believe he will keep but one face, now that he has sworn allegiance.
Duyduğunu sanıyorum.
I see you've heard of this one.
- Her telefon çalışında Kevin sanıyorum.
Every time the phone rings, I think it's Kevin.
Bunun bir lavanta partisi olduğunu söylediğini sanıyorum.
I thought you said it was a lavender party, anyway.
Sanıyorum bana bir şey soracaksın Stuart.
And I suppose you have something to ask me, Stuart?
- Sanıyorum bu'baş'nedime canım.
I believe it's'matron'of honour, dear.
- Sanıyorum.
- I don't think so.
- Öyleyse sanıyorum Dedektif Bell, Bay Song'un içki içtiği iddiasını teyit etmeye uğraşmıştır.
So, I'm assuming that Detective Bell tried to corroborate Mr. Song's claim that he'd been drinking.
Seni sorgu odasından çıkardığımız için üzgünüm ama hemen Aziz Leo Hastanesi'ne gitmek isteyeceğini sanıyorum. - Neden?
Uh, sorry to have pulled you out of the, uh, interview room, but I think you're gonna want to get to St. Leo's Hospital immediately.
Sanıyorum burada olduğumu biliyorlar.
I assume they know I'm here.
- Sanıyorum Ike Gibson arkadaşınızdı.
And I believe Ike Gibson was a friend of yours.
Dmitry Petrovich olarak tanıyorsunuz sanıyorum.
I believe you know him as Dmitry Petrovich.
En azından söylemek istediğinin bu olduğunu sanıyorum.
At least I think that's what she's saying. Hm.
Biliyorsun, Davina ben Versailles meclisine yaptıklarından memnun değildim ama sanıyorum ki sen de memnun değildin.
You know, Davina, I... I wasn't ok with what you had me do to the Versailles coven...
- Ben de öyle sanıyorum.
It is also my case.
Sanıyorum ki onun eroin bağımlılığı kamuya duyurulmuş değil.
Well, I-it occurs to me that his heroin addiction may not have been a matter of public record.
Sanıyorum ki Squanch gezegenine - - Galaksi boyu 6,000 ışık yılı ileride
I assume planet Squanch - - 6,000 light years across the galaxy.
Sanıyorum görürseniz daha iyi olur.
I thought you'd better see it.
Hay aksi, sanıyorum...
Gosh, I wanna say...
Sanıyorum tüm kötülüklerin kökünü kazıdık.
I believe all vicious weeds have been uprooted.
Hâlâ bir şansımız var sanıyorum.
Assuming we're still on.
Lübnan'da yaşadığın maceraları anlatırsın sanıyorum.
I imagine to discuss your recent adventures in Lebanon.
Sanırım bunu insanlara ben yaptırtıyorum.
I think I tend to bring that out in people.
Sanırım hâlâ kendi sesimi duymaktan zevk alıyorum.
I'm afraid I do still rather enjoy the sound of my own voice.
Sanırım ben bununla ilgili bazı kokular alıyorum.
I think I might have got a whiff of that shit.
Quantico'dan ayrılıyordun sanıyordum. Ayrılıyorum.
I thought you were leaving Quantico.
Sanırım ceketleri ben alıyorum?
Guess I'm getting coats?
Çocukken duyduğumu hatırlıyorum sanırım.
I think I remember hearing it as a kid.
Sanırım bunu yapabilecek birini tanıyorum.
I think I know someone who can.
Sanırım ondan cidden hoşlanıyorum Violet.
I think I really like her, Violet.
Sanırım anlıyorum.
I think I do.
Sanırım şimdi sizinle çalışıyorum.
I guess I'm working for you now.
Öyle sanıyorum.
Or it could be.
Senin gibi bir kötüyle çalışmaktan zevk mi alıyorum sanıyorsun?
You think I want to be working with a villain like you?
Ne üzerinde çalışıyorum sanıyorsun?
What do you think I'm working on?
Onu tanıyorum, çalışan dosyasında belgeleri vardı.
I recognize her from the personnel files. Emily Kates.
Evet, sanırım bu duruma gittikçe alışıyorum.
Yeah, well, I'm getting pretty used to that.
Ancak, aynı zamanda oldukça bulaşıcı bir hastalık da taşıyorum. Sanırım sizin dediğiniz gibi "uzay AIDS'i" de diyebilirsiniz buna.
However, I am also carrying a highly infectious disease that I suppose you could call "space AIDS" as you put it.
Sanırım İngiliz mutfağı hakkında söylediklerimi geri alıyorum.
Oh, whee! I guess I take back what I said about British cuisine.