Sarıl перевод на английский
9,325 параллельный перевод
Sarılı Adam'ın kaçmasına kesinlikle imkan yok.
There's absolutely no reason that the Man in Yellow should have escaped.
İkisini yan yana görürsek, kendisinin Sarılı Adam olmadığını kanıtlamış olurdu.
He figured if we saw both of them together it would prove that he wasn't the Man in Yellow.
Tatlım, Sarılı Adam'ın neler yapabildiğini biliyorsun.
Sweetheart, you know what The Man in Yellow is capable of.
İlk önce Eddie, Sarılı Adam tarafından kaçırılıyor. Şimdiyse babam -
First Eddie gets taken by The Man in Yellow, and now my dad...
- En başta ben de böyle dedim ama kendisi Sarılı Adam.
- That's what I thought at first. He's the Man in Yellow, the Reverse-Flash.
Sarılı Adam diye şüpheleneceğimiz son kişi bacaklarını kullanamayan bir adam olurdu.
I mean, the last person we'd suspect to be the Man in Yellow is someone who lost the use of their legs.
Ama hayatlarımız birbirine sarılı, seninki ve benimki.
But our lives have been intertwined, yours and mine.
Kollarımı kaldırdım çünkü keşke ona sarılıyor olsaydım.
I've got my arms out because I wish I were holding him.
Ama bunları sarılı olması çok hoş.
But putting it inside a straw is nice.
İki taraftan da insanlar birbirine sarılıyor.
I mean, people from both sides are hugging.
Çok kolay.İmza kokteyli, üç çeşit meze jambona sarılı kuşkonmaz, hindi köftesi belkide yanında küçük çay bardağı ile hamursuz ekmek topu çorbası yapabiliriz.
It's easy. We have one signature cocktail, three passed appetizers, prosciutto-wrapped asparagus, turkey meatballs, maybe those little tea cups with the matzo ball soup.
Gel bir sarıl bana. Bu konuda ustayımdır.
Come here, give me a hug, I'm an expert at it.
Çocuklar küçükken hep bana sarılırlardı o yüzden hiç fark etmemişim ama şimdi apaçık ortada.
When the kids were younger, they hugged me all the time, so I didn't really notice, but now it's very clear.
O zaman sarıl bana.
Hug me, then.
Beş yıl önce çekip giden ve Philadelphia'da ortaya çıkarak bize karşı silaha sarılmayacağına dair yemin eden ancak daha sonra tamamen geriye dönüp hizmetini düşmana satan bir adam düşünün.
Consider a man five years gone, appears in Philadelphia and swears not to take up arms against us. And then turns around and sells his services to the enemy.
Sonra sarılırız.
We'll hug later.
Haydi ama, bir sonraki kırmızı ışıkta otobüsü durdurursun kapıyı açarsın, ben çıkarım yolun kalanını yürürüm, normal bir evlat gibi gider babama sarılırım.
Come on, just stop the bus at the next light, open the lever, I'll get out, I'll walk the rest of the way and give my dad a hug... like a normal son.
Max, paparazziciliği bırakıp, gelip sarılır mısın bana?
( Haddie ) Max, can you come give me a hug and not be a weird paparazzi?
- Sarıl bakalım.
- Hi, Mom.
Onları birbirlerinin boğazına sarılı tutunca parmaklarını bizimkine sarmalarını önleriz.
Keeping them at each other's throats prevents them from wrapping their fingers around ours.
Daha büyük bir doz, güzelce sarılıp Winston Churchill'e gönderilmiş.
A larger dose, nicely wrapped and shipped to Winston Churchill!
Bana sarıl.
Give me a hug.
Babana bir sarıl bakalım.
Give your daddy a hug.
Burada etrafım keşlerle sarılı halde olmayı istiyor muyum sanıyorsun?
Think I want to be here, surrounded by junkies and decay?
İyi ki sevgili değiliz çünkü "sarılık" ölümcül bir hastalık.
Thank God we're not together, because that is a deadly liver condition.
Sonra Ryan Seacrest sana sarılıp yollar.
And then Ryan Seacrest gives you that sad hug, and off you go.
Ve bunu da sana son kez sarılışım olarak gör.
And you know what? Consider this the last time I ever give you a hug.
Bebekliğinden bu yana bütün hayatını etrafın kadınlarla sarılı halde geçirdin.
You've spent your entire life since you were a baby surrounded by beautiful women.
Daha önce sarıldığın kızıl saçlı çocuk.. ... o senin favorin mi?
The boy with the red hair who hugged you earlier... is heyour favorite?
Ama denize düşen... Ama denize... Ama denize düşen, Dekan'a sarılır.
But desperate deans hm, but desperates, but des, but desperate deans call for Deansperate measures.
Nasıl çıktın dışarı?
How did you get out?
- Oradan nasıl dışarı çıktı o?
How do you think she got out of there?
Pekâlâ tatlım, dışarıda ki durum nasıl?
So, Sweetheart, how is life out on the street?
Dışarı çıkın, aşağılık korkaklar!
Come out, lowly cowards!
Şirket'le, ve dışarıda benim veya buradaki insanların kılına dokunursan seni öldürmeyi bekleyen bir ekip var.
The Company, and there's a squad waiting to end you if you touch a hair on me, or any of these people.
Canavarları tıkmak için hapishaneler inşa ettik, ama asıl endişelendiklerim dışarıdakiler.
[electronic buzzing] We build prisons to keep the monsters inside, but it's the ones out there I'm worried about.
Sarı spor ayakkabılı biri.
Someone with yellow sneakers...
Ben de çocukken sürekli bir içeri bir dışarı atılırdım.
I was in and out of the system, too, as a kid.
Yaklaşık 200 yıl boyunca sarıhumma Amerika'daki şehirlere yayılarak, yüz binlerce insanın ölmesine yol açtı. Hastalık kontrol altına alınamıyordu.
- For over 200 years, yellow fever ravaged American cities, killing hundreds of thousands of people.
Asıl katil hâlâ dışarıda ve bizim elimiz kolumuz bağlı.
The real killer's still out there, and there's nothing we can do.
Genellikle dışarıda bir yerde yapılır. Güneş ışığı alma vakti gerçekten harikadır. Günlük ışık dozunu sağlıklı bir şekilde...
_ [shouts]
Dışarıda olanlar her tarafa yayılıyor.
What's going on out there is pervasive.
- Dışarıda durumlar nasıl?
- How is it in there? - It's fine.
Sarıl bana.
Give me a hug.
Onu nasıl dışarı atarız?
How do we lock him out?
" Olayın dolabın kapısından kaynaklanmadığının farkına vardım, çünkü içeri değil dışarı açılıyordu.
"I realize the shock wasn't caused by the closet door " because that door opens out, not in.
Bana sarılır mısın?
Will you hold me?
Bir kızılderili beyaz adamın adalet sistemine takılır.. ve yeniden dışarı çıkar.
Ain't often an Indian goes into the white man's justice system and comes out again.
Bilirsin, bir kaç yıl sonra iş dışarı gitti.
You know, they went out of business a couple years later.
Neden böyle bir erkekle birlikte dışarı asılı olurdu?
Why would she be hanging out with a guy like that?
"Dün maviydi ama bugün sarı ve nasıl olduğunu bilmiyorum."
"Yesterday, it was more blue, but today, it's more yellow, and I don't even know how it got there."