Schedule перевод на английский
8,068 параллельный перевод
Tom, herkesin günlük programını mı ezberledin sen?
Tom, do you have everyone's daily schedule memorized?
Son görüştüğümüzde dediğim gibi CAT taraması için program yapacağım böylece karaciğerindeki tümörlerin ne kadar ilerlediğini göreceğiz.
As I told you the last time we met, I'll schedule you for a CAT scan, to see how far those new tumors on the liver have gone.
Ve CAT taramasını Cuma gününe ayarlıyorum?
And I'll schedule the CAT scan for Friday?
Onca işinizin arasında zaman ayırıp geldiğiniz için çok teşekkürler.
Thank you for taking time out of your busy schedule to come.
Tüm imzaların noter huzurunda atılması lazım. Noterden 2 farklı randevu almak için didinmeye hiç niyetim yok.
And all signatures need to be notarized, and I really don't want to have to schedule two different notary appointments.
Eskisi kadar görüşemediğimizi kabul ediyorum. Benim meşguliyetim kadar senin arkadaşlık sürdürmeye yönelik ilgisizliğinin de katkısı var.
You and I see each other less, admittedly, due to my busy schedule and your utter lack of interest in maintaining adult friendships.
Seçim çalışmaları takvimimizin üstüne konuşmamız lazım.
We need to go over the schedule leading up to the primary.
Bugün seçim çalışmaları takviminiz açıklandı. Anlaşılan karınız turtadaya katılmayacakmış.
Your campaign released a schedule, and it looks like your wife is skipping the Pie-mary.
Düğün. Program. Yemin.
"flowers," "schedule," "vows,"
Bir işim var.
I'm on a schedule.
Joe, yazılı ulusal yiyecek menüsünü uyguluyor musunuz?
Hey, Joe, are you guys on the codified national meal schedule?
Senin planlarını kaldırdım.
I cleared your schedule.
Hâlâ programa ayak uydurmaya çalışıyorum. Nakliye için minibüsteydim.
You know, I'm still getting the hang of the schedule around here, and I was on van runs.
Sizinle ve öğrencilerle konuşmak için bir randevu daha ayarlayacaklar.
They're gonna schedule time to talk to you and the students.
Çok meşguldüm.
Schedule was crazy.
Ben de zaman çizelgesi ve gelişimi üzerinde çalışayım.
And I'll work out schedule and goals with him.
Genelde aylık olarak ödeme alıyorum ama sana uygun şekilde de bunu ayarlayabiliriz.
We usually bill monthly, but we can schedule it however works for you.
İlk gün, unutma, haftalık plan başlığı altında.
First day, remember, under the "Weekly Schedule" tab.
- Faaliyetlerini fazla biliyor, bu arada.
She knows way too much about your schedule, by the way.
Kötü haber ise ; programın gerisindeyiz.
The bad news is that we are behind schedule.
Motorlu araçlar departmanından arıyorum. Direksiyon sınavının tarihini söyleyeceğim.
This is the Department of Motor Vehicles calling to schedule your driver's test.
- 21. madde B fıkrası da dâhil olmak üzere 2 ile 5. bendler arası.
It's title 21, schedule II through schedule V, including part "B."
Ancak haberleri sunmak bir görevdi.
They made their money elsewhere on the schedule. But reporting the news was a duty.
Programım çok yoğun.
My schedule is insane.
Temel atma törenimiz planlandı ve muhakkak bağışçıların ilgisini çekecektir.
Our groundbreaking ceremony is still on schedule and will certainly attract donors'attention.
Programını temizlesen iyi olur çünkü seninle biraz- -
Well, clear your schedule. Because you and I are...
Programım şu an o kadar yoğun ki yani...
My schedule is just... It's just chock-full right now.
Nancy, programımı boşalt.
Nancy, wipe the schedule clean.
Yoğun bir program, geri dönene kadar konuşamayabiliriz
It's a tight schedule, so we may not be able to speak until the flight back.
Bugün vardiyan yok.
You're not on the schedule today.
Programımı ayarlarım.
I can change my schedule.
Gelecek haftanın programını yapıyorum.
Filling out next week's schedule.
Yok, programımı hazırlıyorum sadece.
No, just organizing my schedule.
Gail benim programımı mı vermedi mi sana?
Didn't Gail give you my schedule?
Zaten çok yoğun olan iş temponu sıkıştırıyorsun sonra.
It throws off a very busy schedule.
Programını bulun.
Get her schedule.
Sekreterine ilgili programı verdim. Zamanlaması çakışan tüm randevularını tekrar ayarladı.
I've given your secretary the itinerary, and she's freed your schedule for the corresponding times.
- Zamanlama programına tam olarak uymalıyız.
- We just need to keep the semen schedule.
Aynen programdaki gibi. Hatırladın mı?
just like the schedule says, remember?
Duruşmaya bile çıkmadan davanın düşmesini değerlendirmek içim hakimden acil bir oturum istedim.
So I've asked the judge to schedule an immediate hearing to decide if the case should be dismissed before ever going to trial.
Gördüğümüz ufak şeye bakarak ancak tahmin edebiliriz ama mümkün olan en kısa zamanda ameliyat tarihi ayarlayacağım.
Well, we can only guess from what little we can see, but I'll schedule surgery as soon as possible.
Çalışanları hızlandırdım ve çok yakında programımıza döneceğimize inanıyorum.
I've sped up the crews and I believe we'll soon be back on schedule.
Hemşireye ameliyat tarihini ayarlamasını söyleyeceğim ve daha daimi bir şeyle değiştireceğiz.
I'll get the admitting nurse to schedule the surgery and I'll replace it with something more permanent.
Neden takvimimi boşalttığını öğrenmek istiyorum.
I want to know why you cleared my schedule.
1. derece uyuşturucu ama bu yaşlı Art'ı rahatsız etmemiş anlaşılan.
Schedule-A narcotics. But that didn't seem to bother old Art. No.
Beni programa koymamışlar.
I'm not on the schedule.
Önemli bir misafirimiz geldiği için çok yoğunuz.
We're on a very tight schedule as we have an important guest arriving.
Tessa'nın programı biraz daha karışık olmasına rağmen istediğinde bebeğe bakma konusunda yardımcı oluyor, o yüzden ısrar edin.
Tessa's schedule is a bit more complicated, although she can be very helpful with the baby when she wants to be, so insist that she pitch in.
- Programının onayladım.
I confirmed his schedule.
Bakanı görmemiz gerekiyor.
Sir is on a tight schedule.
Bakanı görmem gerekiyor!
Sir is on a very tight schedule.