Seas перевод на английский
1,483 параллельный перевод
Yedi denizde dolaşırken daha güçlü rakipler gördüm sen sadece basit bir düşmansın.
I have traveled the seven seas and conquered far greater foes than this mere contender.
Sen, Howard Drexler Doyle Marylin'i yaşam yolculuğunda... ve sakin denizlerde yoldaşın olarak kabul ediyor musun?
Do you, Howard Drexler Doyle, take Marylin to be your shipmate on this journey through life, through gale and doldrum, seas choppy, wild, and calm?
- Uygun rüzgarlar, sakin denizler.
Fair winds, calm seas.
Denizlerde dolaştı, ve aşık oldu.
She sailed the seas, and she fell in love.
Çin Denizine kadar.
- Mm-hmm. - Through the China Seas.
Savaşın ilk gününde, Alman Açıkdeniz Filosu Kuzey Denizinde güçlü İngiliz Donanması tarafından tuzağa düşürüldü.
The first day of war found Germany's High Seas Fleet trapped by the mighty British Navy in the North Sea.
Denizleri dolaşarak elimden gelen tüm zararı vermek zorundayım.
I must plough the seas of the world doing as much mischief as I can.
Scharnhorst ve Gneienau'ya derhal tam gaz yola devam etmelerini emrettim 15 dakika boyunca, 20 knot hızda dalgalı denizle boğuştum ve onunla paralel pozisyona geldim.
I immediately ordered Scharnhorst and Gneisenau to go full steam ahead, and within 15 minutes SPEE : I was racing against heavy seas at 20 knots and came to lie parallel with him.
Savaş, denizleri geçmeme ve burada yaşamama sebep olan bir felaket.
The war is a calamity on three worlds, and has caused me to cross the seas and live here.
Havanın yağışlı, denizin akıntılı olmasından dolayı güverte kapakları çoğu zaman kapalıydı. Dizel motorlar sıcak nemli havayı denizaltının her yerine pompalıyorlardı.
Because of the wet weather and the high running seas, the deck hatches were closed most of the time, and the diesel engines pumped hot humid air throughout the boat.
31 Mayıs'ta Alman Açık Deniz filosu Kraliyet donanmasıyla savaşmak için Wilhelmshaven'dan çıktı.
On the 31st of May, Germany's High Seas Fleet steamed out of Wilhelmshaven, hoping to engage the Royal Navy's battle cruisers.
Burada, Denizler Kralı Neptün, deniz kızlarının getirdiği yiyeceklerin U-Botların batırdığı İngiliz gemilerinden denize düştüğünü öğreniyor.
Here, Neptune, king of the seas, learns that the feast his mermaids bring him, has floated down from British ships sunk by U-boats.
Almanya'nın kanal limanlarını istila etmesi demek İngiltere'nin denizlerdeki kontrolünün tehlikeye girmesi demekti.
If Germany overran the Channel ports, Britain's control of the seas would be under threat.
Mercan resifleri adalıların evleri ve şiddetli dalgaların arasında kalarak hemen hemen tüm tropikal sahilleri korur.
coral reefs protect nearly all tropical coast standing between islander's homes and violent seas
Okyanusun içinden çıktınız.
Out there on the high seas?
Gecenin köründe 6 metrelik bir botta olduğum için korkmuştum.
I was scared to go driving a boat out in 20-foot seas in the middle of the night.
Savaşı Güney denizlerine taşıyor.
As you said, Mr Allen, she is taking the war to the South Seas.
Haydi güney denizlerine gidelim.
Let's go to the south seas.
1954'te Hollywood Bulvarı'nda küçük bir sosisçi arabası varmış. Seven Seas Lokantası'nın tam önünde.
By 1954 he's got a little hotdog cart on Hollywood Boulevard, right outside the Seven Seas restaurant.
Seven Seas'ten ve iki başka yerden gelen parayla yolunu bulmuş.
Now, he parlays the money that he gets from the Seven Seas into two more places. They take the fuck off.
* Ejder uçmuş 7 okyanusta, Kardeşlik sözü kalmış bağlılıkla. *
The Dragon soars the seven seas Keeping the loyalty in the Brotherhood
* Ejder uçmuş 7 okyanusta, Kardeşlik sözü kalmış bağlılıkla. *
The Dragon soars the seven seas Keeping the loyalty in the Brotherhood
Katırlar ölür, öküzler ölür, denizler kurur,
Mules die, an ox dies seas dry up,
denizler ölür.
seas die.
Sanırım, güney denizlerinde bir noel gezisi heyecanlı olacak.
I think this is exciting, a Christmas vacation in the South Seas.
Denizi, nehirleri ve gölleri zehirledi.
Poisoned the seas the rivers and the lakes.
Ga-Koro'nun parlak denizlerinden, meydan okuyanlar. Hahli ve Macku!
From the shining seas of Ga-Koro, the challengers, Hahli and Macku!
Agharta'da da Dünya'dakine çok benzer gökyüzü, bulutlar ve denizler var. Yine de bana kalırsa tamamen farklılar aslında.
Agharta has sky, clouds, and seas which are very similar to Earth's, but I think these are completely different after all.
Açık denizdeki daha fazla merak uyandıran olay ise... yerel yat kulübündeki ayrımcılığı protesto eden yerel korsanların tutuklanmasıydı.
More intrigue on the high seas tonight... as dozens of local pirates were arrested... for protesting the yacht club's discriminatory policies.
Evet, açık denizlere çıkıyorsun ve... yelkenlide balık tutup, kızartıyorsun.
You just hit the high seas and catch fish off the side of the boat, grill them right there.
Ancak açlık başka memelilerin çok daha büyük ve tehlikeli sularda yüzmelerine neden oldu ; denizlerde.
Hunger has led other mammals to swim in much bigger and more hazardous waters... the seas.
Antarktika etrafındaki donmuş denizler diğer kıtalardan o kadar uzaktadır ki, anneyle yavrusunu tehdit edecek hiçbir kara hayvanı yoktur.
The frozen seas around Antarctica are so far from any other continent that there are no terrestrial hunters here to threaten a mother and her young.
Çoğu zaman yarı sarhoş geziyorsun zaten.
You're obviously half-seas over most of the time anyways, so fair enough.
Ardından, kaynaşan kayalar soğur ve gökyüzünün buharı tufan gibi dünyaya dökülür.
Now the molten rock had cooled and the vapors from the sky rained down fooding the earth to create the seas
Yani, daha anamın karnında iken kısmen balık, kısmen kurbağaydım. Boynumda solungaçlar, böğrümde yüzgeçlerle. Yumuşak ve şişkin akvaryumumda iki su arasında yüzüyordum.
And so I was part fish and part frog while still living in my mother's womb with gills in my throat and fins on my sides swimming between two seas in my round, elastic aquarium
Biliyorsun, kendine karşı dürüst olmalısın Ama kıçtan pruvayı kestirmen açık denizlere hazır olduğun anlamına gelmiyor.
You know, you got to be true to yourself. But just because you know the bow from the stern doesn't mean you're ready for the high seas.
Amiral, açık denizlerden döndünüz.
So, Admiral, out on the high seas.
- Orada deniz çok sert.
- It's rough seas out there.
Ben denizin üstünde uyurken rahatsız olmuyorum, kardeşim.
I have no trouble sleeping on the seas, brother.
Bir zamanlar biz yokken sahili o kontrol ediyordu.
Once we're out of the way, he controls the seas.
Kıyısına kendi memleketinin gezmeyi özlersiniz yapayalnız denizlerin üstünde
"On desperate seas long wont to roam " Thy hyacinth hair. Thy classic face.
Güneyde Mısır ve Etiyopya`dan kuzeydeki iki iç deniz ve Caucasus`a kadar...
From Ethiopia and Egypt in the south to Caucasus and the two inland seas in the north...
Bırakın Kolombus Hindistan'ı bulmak için denizleri dolaşsın.
Let columbus scour the seas to find India.
Nedenin, bir haftadır burada bekleyen Yedi Deniz Gezgini.
The Seven Seas Navigator docking here for a solid week.
Her ne kadar Napolyon Elması'na dokunulmadıysa da kimliği belirsiz davetsiz konuk Yedi Deniz Gezgini'nin bakım görevlisini bayıltıp, onun giysisiyle gemiye girmiş.
Although the famed Napoleon Diamond was undisturbed. The unknown intruder knocked out a Seven Seas Navigator maintenance worker. Stole his uniform.
* Muhteşem dağları, denizlerinden
* Magnificent her mountains and seas
Dün Fransız bir denizciyle konuştum. İngiltere'yle Fransa'yı ayıran dar geçitte, İngiltere'ye ait bir yük gemisinin battığını söyledi.
I reasoned with a Frenchman yesterday who told me, in the narrow seas that part the French and English there miscarried a vessel of our country richly fraught.
- Duyduğuma göre Antonio'nun içi kargo dolu gemisi boğazı geçerken batmış. Sanırım yerin adı Goodwins imiş. Çok tehlikeli bir kayalık olduğunu söylediler.
- Why, yet it lives there unchecked that Antonio hath a ship of rich lading wrecked on the narrow seas - the Goodwins, I think they call the place, a very dangerous flat and fatal - where the carcasses of many a tall ship lie buried.
Hem açık denizde, hem sahil çıkarmasında kullanılıyor.
One for the high seas and the other for soft landings on a beach.
Tümen komutanları havayı, denizi, mühimmatı deniz desteğini, DeGaulle'ü, siyaseti hesaba katamıyorlar.
Divisional commanders can't factor in weather and the seas supplies, naval support, DeGaulle, the politics.
Burasıyla Normandiya arasındaki deniz sahasında çok sayıda tehlikeli bölge var.
The seas between here and Normandy are rife with danger.