Seran перевод на английский
64 параллельный перевод
Sence onu aşağıya seranın içinden taşıdı...
You think he carried him down through the greenhouse...
Seranın dış kapısından gitmiş olabilir.
He could get out of the greenhouse through the outside door.
Bu şey seranın dışında.
That thing's out of the greenhouse.
Seranın sıcaklığı 15 derece düştü.
The greenhouse temperature is down by 15 degrees.
- Evet. Seranın içinde. Aklıma gelen tek kelime "parlama".
- The entire greenhouse... the only word I can think of is glowed.
Ve senin boğa seran var, bayan.
And you've got a hothouse bull, madam.
Ah, birinin girmesiyle, ah, seranıza girmesiyle ilgili.
Uh, it had to do with somebody breaking into the, uh... into the greenhouse here.
- Seranın da kocana ait olduğunu sanmıştım.
- I thought I was about to faint.
Seranın oralarda belki.
Maybe in the greenhouse.
Dilithium kristal odacığı Seran T-1'de... yıldız tarihi 40052'de tasarlandı.
The dilithium-crystal chamber was designed at Outpost Seran T-One,..... stardate 40052.
Üstelik seran gerçekten muhteşemdi.
And that greenhouse, I'm so jealous!
Seranı görmeden hiçbir yere gidemem.
Now g0. I can? g0 until I've seen the greenhouse.
Kendi seranı yapmak istiyorsun.
You want to build your own greenhouse.
Senin seran da bunun gibi mi olacak?
Is your greenhouse going to be something like this one?
Bu sayede hava da girecek ve seranın içi çok sıcak olmayacak.
And this lets the air in so it doesn't get too hot in the greenhouse.
- Bence serayı da o yapmıştı! Seranın camlarını benim için ayarlamıştı!
I think she rigged the greenhouse for me!
Dişi kelebeği seranın karşı köşesine götüreceğim.
I'll carry her to the other end of the conservatory.
Seranın ne olduğunu biliyor musunuz?
Do you know what a greenhouse is?
Grace, seran uzay gemisi gibi parlıyor.
Your greenhouse lights up like a space ship.
Diğer üç mahkûmun durumları nasıl, Keller, Seran ve Ahmad'in?
What's the status of the other three inmates, Keller, Seran and Ahmad?
Seran ve Ahmad'in yaraları yüzeysel.
Seran and Ahmad had superficial wounds.
Alüminyum seranızda mı?
In your aluminum hot house?
Daha sonra Serano'yu mikro-makinelerin üretimine ölümcül bir virüs sokmakla tehdit etti. tehditler kesildi.
Mr.Serano with deadly computer viruses on the micro machines. Seran Inc.'s main product, a micro... Machine related to pharmaceutics, went out of stock, as a result the companies stock itself went down.
Seranın içinde kumar oynuyorlar.
They're gambling inside the greenhouse
Burası seranın sorunlarını tartışabileceğimiz bir yer değil. - Ne sorunu?
This is not the proper forum to discuss the problem with your greenhouse.
Sen seranın ne derdi var onu söyle.
Just tell me what's up with the greenhouse.
Az önce seranın çatısındaydım.
I've just been up on the conservatory roof.
Seni bu akşam, yemekten sonra seranın oraya getirmemi ve her şeyi orada açıklayacaklarını söylediler.
They said that I should bring you by the greenhouse tonight after supper and that they would explain everything.
Ben gitmediğimde ne kadar mutsuz olduğunu da hatırlıyorum. Ve sanıyorum bu kadar yolu Seranın fikrini değiştirmek için geldin. Fakat bu konuda inatçı.
i remember how unhappy you were when i didn't go, and i imagine you came all this way to change serena's mind, but she is intractable on this.
- Frank Curtis hiç seranızı ziyaret etmiş miydi?
- Frank Curtis ever visit your hothouse?
Bir bu eksikti. Hayvanın biri gizlice seranın içine girmiş.
That's the last thing I need, some animal chewing it's way in here.
Aşağıda, seranın girişinde.
Um, she's down the hallway in the greenhouse.
Jayem Seran, efendim.
Jayem Seran, sir.
Seranın olduğu kısma.
In the greenhouse.
Adada seranın altındaki Orkide İstasyonu'nda.
On the island. In the Orchid station, below the greenhouse.
Bu sabah seranın yanındayken, niçin canının sıkıldığını söyleyecektin bana.
Earlier, dear, when we were near the glasshouse, you tried to tell me what was troubling you.
Seranın orada eşekarısı yuvası var.
There's a wasp nest, by the... by the greenhouse.
Senin seran yok.
You haven't got a conservatory.
Botanik bahçedeki bahçıvan seranın dışında alfa ve omega bulmuş.
A gardener at the botanical gardens found an alpha and an omega outside the greenhouse.
Tam buradaydı, seranın içinde saatler sonra tıpkı şüpheli gibi giyinmişti.
He was here, in the greenhouse, after hours, dressed as the suspect. He saw me and he tried to run.
Bunları seranın yağmur sistemine bağlarsak...
If we connect this to the sprinkler system with the rest of the greenhouse...
Düşündüm de tatlı büfesini seranın önüne koyacağımıza çimin üzerinde olmamasını yeğleriz.
I thought we might set the dessert buffet here in the conservatory rather than out on the lawn.
Pardon ama Amsterdam'daki seranın 450 kişilik..... Hollandalı kapasitesi vardı.
Excuse me, the Hot House in Amsterdam has a capacity of 450 Dutch people, and that is a lot of...
Muhtemelen senin seranın çatısı üzerinde ne yaptığımı merak ediyorsun.
Um... You're probably wondering what I'm doing on the roof of your greenhouse.
Rahatsız ettiğim için kusura bakma seranın anahtarlarını yanlışlıkla minibüste bırakmışım.
- Hey, I'm sorry to bother you but I accidentally left my greenhouse keys in the van.
Colin'in bulunduğu seranın etrafında bu ağaçtan pek fazla yok.
It's rare enough that there aren't any trees near the greenhouse where Colin was found.
Seranın aşağısında kız kardeşini bir adamla gördüm.
I saw your sister with a man, down at the greenhouse.
- Seranın temeline çarpacak.
He's just gonna hit the foundation.
Seranın bahçesindeki çalılıktan geldiler.
They're from that bush in the yard by the greenhouse.
Kumarhane, para, esirler, hepsi senin olacak.
El casino, el dinero, los cautivos... serán para ti.
Artık herşey farklı Macy
serán things different now Macy.