Shop перевод на английский
17,771 параллельный перевод
- Dükkanımın tam altında içki imalathanesi var, tüm koku da...
Because my shop, right, is just above a rum house, so all the...
Şimdi, sen "Vezir" Sokağında "piyon" dükkanında ( tefeci ) çalışıyorsun.
Now, here, you work at a pawn shop on Queens Avenue.
Sandviçci bir bina yan taraf yürüyün gidin bir tane daha alın. - Yürümek mi?
- Guys, guys, look, just walk to the sub shop- - it's a block away- - and get a second sandwich.
Tamam ama gitmeden önce mağazadan araba kokusu alabilir miyiz?
Okay, but before we go, can we just choose a nice air freshener from the gift shop?
El işi dersinde çatalımı ateşe verdiğim içindi.
It was for setting my crotch on fire in shop class.
Ryan'ı Hebden'in oradaki dükkanda görmüş ve onunla konuşmuş. "Ben senin babaannenim." demiş.
She'd seen Ryan outside t'shop down Hebden, and she spoke to him, she said, "I'm your granny."
Havenden'in oradaki dükkana gitmişti. Oraya gelmişler. Adamı itip kakmışlar.
He went into the shop down Havenden, they started pushing him around.
En yakın hayvan dükkânı, 2.7 km ileride.
Nearest pet shop, 1. 7 miles.
Sanırım senin dükkânına taşınıyorum.
Guess I'm moving into your shop.
Ayrıca, güneş gözlüğü dükkânında çalışmaya başlamadan önce bu kasabadan çıkmanız gerekiyor.
Also, you need to get out of this town before you start working at a sunglasses shop.
William'ın babası, Cleveland'daki bir tamirhaneyi yönetmişti.
William's dad managed an auto repair shop in Cleveland.
Albümü dağıtırlar, eğer satarsa, satıcı yarısını alır.
Cut the record, it sells in stores, shop gets half.
Dükkândaki işlerle çok meşguldüm de.
I got busy with work in the shop.
Onu arayıp emekli olamayacağını söyleyin çünkü ben emekli oldum. Ve ona, eve giderken hayır kurumuna uğrayacağımı söyleyin çünkü artık alışveriş falan yapamayacağız.
- and tell him he can't retire - because I have been retired and tell him I'm gonna stop by the thrift store on the way home since we can't shop at the mall anymore?
Tam emin değilim ama altı ay önce burada yalnız başıma dükkanı kapatıyordum.
I don't know. About six months ago, I'm here all alone, closing up shop.
Dükkana git, dergi seç, sonra parasını ver.
Go into a shop, pick up a magazine, then you've gotta pay for it.
Alışveriş aşkından ve.. .. faturaları çoşturmasından nefret ediyorum..
I hate that she loves to shop and runs up the bills.
Aradığın şeyi Memphis havaalanı hediyelik eşya dükkanında bulabileceğinden emin değilim, Mac.
I'm not sure you're gonna find what you're looking for in a Memphis airport gift shop, Mac.
Hamburg'daki telefon satış dükkanından alınan görüntüler.
This is the surveillance video from the phone shop in Hamburg.
Sokağın köşesinde bir dövmeci vardı.
There was, erm... a tattoo shop, on the corner of the street.
Aslında tüm şehri yakıp kül eden fırıncıdaki küçük kıvılcım gibi olacaksınız.
In fact, you will be the little fire in the baker's shop... that burns the whole city down.
Psychic Rockets biletleri, Tiny'nin Rehin Dükkanında mı?
Psychic Rockets tickets at Tiny's Pawn Shop?
Pekala çocuklar, rehin dükkanını bulacağız. Trey'i alıp en kısa sürede eve döneceğiz.
Okay, guys, we find this pawn shop, get Trey, and get home as fast as possible.
Rehin dükkanından.
Uh, in the pawn shop.
Rehin dükkanındaki adamlar neden peşimizde ki?
Why are the pawn shop guys after us?
Parçalayacak çocukların kibarca davranacağı sözünü verebilirim.
I'll make sure the boys at the chop shop are real gentle with her.
Nereye gittin? Sabaha kadar açık kırtasiyelerden birine mi?
Where'd you go... some all-night copy shop?
Ayın 18'inde, takribi sabaha karşı, bu kişi buradaymış, doğru mu?
Um, on or about the morning of the 18th, this person was here in this shop... is that correct?
Bir fotokopi merkezinde baygınlık geçirmiş, çalışanlardan biri görmüş.
He had a syncopal episode at a print shop, witnessed by an employee.
Ernesto, o fotokopicide ne kadar süre baygın kaldım?
Ernesto, how long was I unconscious in that print shop? I'm not sure.
Evraklarla oynadım fotokopicideki çocuğa yalan söylemesi için para verdim.
I doctored the copies. I paid the kid at the shop to lie for me.
- Yine de dükkânınızda satıyorsunuz.
- Yet you sell it in your shop.
- Dükkânımda bulunduruyorum.
- I have it in my shop.
Kanıta, dükkânından geriye kalanlara göz attım ve aradığım bitkiyi acı barut ağacını buldum.
I looked through the evidence, the remnants from his shop and found the herb I was looking for. Bitter cascara.
Bana dükkânında göstermiş olduğu el çabukluğu gibi şaşırtıcı marifetlerinden bir başkasıydı.
It was another amazing feat, a sleight of hand like the one he'd shown me in his shop.
Zamanında, Avondale Road'da kime Kuzey İngiltere'deki en iyi elbiseleri nerede bulabileceğini sorsan Rackham adındaki adamın dükkanını gösterirlerdi.
Time was if a man on the Avondale Road asked where he might find the finest clothes in northern England, he was pointed toward the shop of a man named Rackham.
- Hepimiz gittiğimizde donotçuya git ve orada bekle.
I want you to go over to the doughnut shop. All right?
Loman donut dükkanın karşısındaki tiyatronun güvenlik kamerasında bir şey olabileceğini düşünüyor.
- I'm on it, I'm on it. Loman's at the doughnut shop. He thinks the theater across the street might have some security footage.
Evet, hala donat dükkanında bekliyor.
Oh, yeah. Eyes still peeled at the doughnut shop.
Hayır, en güvenli yerin donat dükkanı olduğunu düşündük Loman.
No, I think the one place we know is secure is the doughnut shop, Loman.
Övünmek gibi olmasın ama biz oldukça büyük bir işletmeyiz.
Not to brag, but we're a pretty big shop.
Anı eşyaları satan harika bir dükkân buldum.
I found this amazing memorabilia shop.
Eskiden etrafa gülücükler ve neşe saçarak dolaşırdı. Şimdiyse diken üstünde.
She used to walk around the shop caroling and spreading cheer, but now she's so on edge.
Niye biftek sandviç satan yerlerde çalışmıyorsun?
Why don't you work at the roast beef sandwich shop?
Kamyon hapishanedeydi, Çavuş.
The truck was in the shop, Sarge.
Mağaza ürünü gibi.
Shop class.
Eğer bana 10 yıl sonra bir sanat enstitüsünde atölye yöneticisi olarak çalışacağımı, bir adama bağlanacağımı söyleseydin...
If you'd told me then that a decade later, I'd be working at the Art Institute as a shop manager and getting hitched to a man, I...
O yer, bu dükkanı hayalet şehrine çevirdi.
That place is turning this shop into a ghost town.
Tamirhaneden bir çük kapıp gözlerinin arasını mı sıkıştırıverdin?
Did you just grab a cock from the body shop and jam it between his eyes?
Rüya görüyorsa aşağıdaki tamirhanede dikkatsiz salaklar onu yeniden onarır.
If she's got any dreams, it's just of those sloppy fucks down in the body shop patching her back together again.
Adama yediririm lan.
Somebody comes into my shop with some paste like this, usually what I make them do, right, is fucking swallow it.