Slow перевод на английский
21,019 параллельный перевод
Güzel ve yavaş.
Nice and slow.
Son birkaç gündür Valerie'yle birlikte kaçıyorum ve o bitkiler olmadan da yavaşlayamam.
I've been on the run with Valerie for the last few days and without those herbs, I'm not going to be able to slow down.
Onları yavaşlatmak için fighterları gönderin.
Launch fighters to slow them down.
- Yavaş ol!
Slow down!
- Yavaş.
- Slow. Slow.
Yavaş.
Slow.
Ne, yavaş mı kaldın?
What, you slow or something?
Hayır, yavaş filan değilim, dostum.
Nah, I ain't slow, bro.
# Perşembe hiç ilerlemiyor #
♪ Thursday goes too slow ♪
Yavaş başla.
Start slow.
Yavaşla.
Slow down.
Yavaş ol, çok iyidir.
Go slow, it's good.
O kadar yavaş ki.
It's slow as shit.
Kimse bir yere gitmeyecek.
Come on, slow your roll, bro. No one's going anywhere.
Sen ve diğerlerinin üzerinde çalıştığı kedi fare oyunu işe yaramadı.
Look, this whole, slow roll that you and the rest of us have been working up, it didn't work.
Ben, neler oluyor yavaşça söyle.
Whoa, Ben, Ben, slow down and tell me what's going on.
Bu, işleri biraz yavaşlatacak.
You bitch. That'll slow things down just a little bit.
Onları yavaşlat.
Slow them down.
Bu zor Morty, seni bu çöken ve yavaş yavaş yok olan evliliğin içinde bırakmak.
It hits hard, Morty, then it slow fades, leaving you stranded in a failing marriage.
Bu onu öldürmez ama yavaşlatır.
It won't kill her, but it'll slow her down.
Biraz yavaşlasak iyi olacak gibi.
I think we better slow down a little bit.
- Yavaş git bakalım, küçük şeytan.
- He's crawling! - Slow down, speed demon.
Yavaşla.
- Slow down.
Yavaşla.
Slow down. No.
Wave, sakin ol.
Wave, slow down.
Yavaşlamak istiyorum.
I want to slow down.
- Yavaşlasan iyi olacak.
Better slow down.
- Birinin başı belada.
Someone's in trouble. Slow down!
Hayır, ağır ol bakalım.
No, no, no. Slow down.
Madem teknesine doğru sürüyor o zaman arabasında onu yavaşlatacak ya da dikkatleri üstüne çekecek bir sorun çıkmasını istemez.
So if he is driving down to his boat, he doesn't want to have car troubles that could slow him down or draw attention to him.
Cabe, artık yavaşlayacağım.
HAPPY : Uh, Cabe, I'm gonna slow down now.
Serttir, yavaş iç.
Uh, these are strong, you should slow down.
Önce hızlı sonra yavaş nefes alıp veriyorsun, şöyle yani...
You know, you breathe fast and then slow, you know, like...
- Sakin ol, hayatım.
- Slow down, my dear.
Yavaşça ver.
Slow it down.
General Walker, lütfen yavaşlayın.
General Walker, please slow down.
Yavaşlarsanız size tekerlekli sandalye getirebilirim...
If you can slow down so I can get you a wheelchair...
İşi yavaş yaptığım için kusura bakma.
Sorry I'm moving kinda slow this morning.
- Tamam, orada dur, yavaşla.
- Okay, hold up, slow down.
Nefes alışını yavaşlatmak zorunda.
She needs to slow down her breathing.
Sadece nefes alışını yavaşlat, bitirmek üzereyiz.
Just slow down your breathing, we're almost done here.
İtiraf edeyim işler ağır gidiyordu.
I'll admit business has been slow.
İsrail'in, şuan gerçekleşmekte olan,... İran nükleer programını yavaşlatmak istediğini biliyorum.
I knew that Israel is trying to slow down
Dönmekte olan bir topaç hayal edin. Dönüş hızı yavaşladıkça yalpalamaya başlayacaktır.
You can imagine a toy top that you spin and as the top begins to slow down, it begins to wobble.
Siber ortamda faal olan güçler,... bu konuya bir düzenleme getirilmesini yavaşlatmaya çalışıyorlar.
Those who excel in cyber are trying to slow down the process of creating regulation.
Liz, dur bir dakika, yavaş konuş.
Liz... Liz, whoa, whoa, whoa. Slow down.
Yavaş konuş biraz.
Slow down.
Yavaşla, tekrar değerlendirme yap, sonra da rotanı değiştir.
Just slow down, reassess, then change course.
- Yavaşlayamam.
- Cannot afford to slow down.
Ben zaten yavaşlamayı tercih ediyorum.
But I'd rather slow down.
Yavaş yiyin.
Take it slow.