Smashing перевод на английский
1,079 параллельный перевод
Akşam yemeği partiniz gerçekten olağanüstü geçti.
Your dinner party has been a smashing success.
Jean, bu kesinlikle olağanüstü!
Oh, Jean, it's absolutely smashing!
Neyse, hoş bir oyunculuğun sergilendiği ve Kral Arthur'un içinde..... kırlangıçlar olmayan can alıcı bir ipucu bulduğu..... mükemmel bir sahne olan 24. sahnede- -
Anyway, on to scene 24, a smashing scene with lovely acting... in which Arthur discovers a vital clue... in which there are no swallows, although I think- -
Harika gösteri.
Smashing show.
Komiser, muhteşem görünüyorsun.
Lieutenant, you look simply smashing.
Malıma zarar veriyorsun!
You're smashing my property!
Arkadaki resim de bir harika.
Smashing picture on the back too.
Arabaların birbirine çarpması ve birbirine dolanmış cesetler...
Those cars smashing into each other... and all those mangled corpses...
Psikiyatristim, babamdan nefretettiğim için olduğunu söylüyor. Tuşlara her basışımda onun dişlerini un ufak ediyormuşum.
Well, my psychiatrist would say it's because I hated my father so when I bash the keys, it's like smashing his teeth.
Kalabalık onların aklanışını kabul etmeyecektir.
They're dragging Piso's statues to the Tiber and smashing them.
İki milyon dolar isteyerek şehre şantaj yapmaya çalışan terörist grubunu ele geçirmedeki katkından dolayı veriyoruz.
Specifically, it's for your part in smashing the group of terrorists who were trying to blackmail the city out of two million dollars.
- Kırılan kemik sesi farklıdır.
- Smashing bone is different...
( camın parçalanması )
( smashing glass )
Bi şeyler yapsan iyi olur, seni gerzek, çünkü 10 dk. içinde... Merkez İstasyona çarpıp geçerek Marshall Fields'e doğru giden... 200 tonluk bir lokomotifiniz olacak!
You better do something, you idiot, because in 10 minutes... you're gonna have 200 tons of locomotive smashing through Central Station... on its way to Marshall Fields!
Arnhem Köprüsü'ne şimşek gibi hücumumuz... kesinlikle muhteşem bir başarı.
Well, our lightning-like assault on Arnhem Bridge is certainly a smashing success.
Bayanlar baylar, hoş düz cam penceresi olan güzel bir banliyö evine kıra döke giriyorum.
Ladies and gentlemen. I'm smashing through a beautiful suburban home with a lovely plate-glass window which is not slowing me down in the least.
Muhteşem!
Smashing!
Kurşun dik bir açıyla girip yüz kemiğini parçalayarak... buradan çıkmış.
The bullet fragmented as it passed through at an upward angle... literally smashing the bone structure of the face.
O nokta demir yumurta, hayati önem taşıyor.
This is the iron egg smashing into the soft egg
Mükemmel!
Smashing!
Dennis anne ve babasını isimleri ile çağırıyor, bence çok hoş bir şey.
Dennis calls his parents by their names. It's smashing.
Sade mi Yok canım Arkadaşım dik ve ben sana çarpıcı derdik
You're not plain at all. The and my friend Dick would say you're smashing.
O seni çarpıcı bulmuş
He thinks you're smashing.
Ondan hoşlandım, çok yakışıklı.
There was Marine Gregg and her husband Oh, I liked him. I think he's smashing.
Bir top güllesi, havada uçan bir mayın yoluna çıkan her şeyi parçalıyor, bir kenara atıyor.
It is a cannonball, a mine flying through the air, smashing through anything in its path, thrusting it aside.
Parçaladığın fincanlar benim.
They're my cups you're smashing.
Harikaydı!
Smashing!
Parçalatıp süpürür
Brushing and Smashing
Hissettiğiniz sarsıntılar, gemiye çarpan göktaşlarından kaynaklanıyor.
The bumps you feel are asteroids smashing into the hull of the ship.
Bir avuç otuzbircinin arabaları çarpıştırmasını kim izlemek ister ki?
Who wants to watch a bunch of wankers smashing up cars?
Burasını yeterince kırıp döktüysen... neden çekip gitmiyorsun!
If you're through smashing up this place, why don't you take a walk!
Filme çektigim adam için – hayranlik uyandiran bir enerjiyle hiyerarsiye patlatip dururken - oyunun pek de alegorik olmadigi, aklinda tam olarak kendi üstlerinin bulundugu, hissi uyandi bende.
The guy I filmed — who was smashing up the hierarchy with an enviable energy — confided in me that for him the game was not at all allegorical, that he was thinking very precisely of his superiors.
- Ezici üstünlükte Q.
- Smashing, Q.
- Harika.
- Smashing.
Hatta, harika.
Smashing, in fact.
Özür dilerim, yüzüm cama çarptığı zaman çok eğlenirim.
Well, I'm sorry. I usually enjoy... smashing the glass with my face.
- Eziyor ağayı.
- He is smashing Agha.
Gördüğün gibi, bir tefeci problemi için, yalnız ve zararsız bir dul yardımımızı istedi.
See, a lonely, defenseless widow asked our help, in smashing a loan-shark operation.
Çekçekçi çocuk aniden tökezledi, çekçeğin lambaları paramparça oldu.
The rickshaw boy suddenly stumbled smashing the rickshaw light.
Bir polis komiserinin, ve adamlarının yaptığını söyleyen bir görgü tanığı var.
An eyewitness saw a security police captain and some of his men smashing the place up.
- Ben de seni gördüğüme.
- Absolutely smashing to see you.
Harika.
Smashing.
- Çok iyiyiz.
- Smashing.
- Çok iyi hem de.
- Aw, smashing.
Bu, duvarları çatlatmaya başladı.
It started smashing the walls.
Öyle olmalı, kafasına vurmaya başlamadan önce bile donuk donuk duruyordu.
He must have because he was numb even before I started smashing his skull in.
İyi vakit geçiriyorum.
I'm having a smashing time.
Filmlerinden daha yakışıklıdır.
He's even more smashing than in the movies.
Mükemmel.
Smashing.
Olağanüstü.
Smashing.
- Çok güzel.
- Smashing.