Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ S ] / Snap

Snap перевод на английский

4,208 параллельный перевод
Ama top atılmadan önce dışarı doğru dönüyordu.
Kept resetting to the outside right before the snap.
Ağzını, yüzünü... Ecdadını... Sıska bedenini senin...
I'll sock you in thejaw and snap that skinny body in two...
Boynumu tekrar kırmaya mı geldin?
Gonna snap my neck again?
İtekleme, vur şuna!
Don't fucking push it, snap it.
Bir şeyler güzel kokuyor ve bezelye değil.
Something smells good, and it's not the sugar snap peas.
Bill, kendine gel.
Bill, snap out of it.
Bıngıldak, Şıngırdak'ı kıskanıp durdu.
Snap's been jealous of Crackle all day.
Yaklaşıp onun boynunu, Kendi ellerimle kırabildiğim sürece 133 00 : 06 : 46,979 - - 00 : 06 : 52,750 büyüye ihtiyacım olmayacak. Kararlı olduğunu görebiliyorum.
I won't need magic, as long as I can get close enough to snap her neck with my bare hands.
Bazı şeyler olur, şıklatırsınız.
Things happen, you snap.
- Hadi be.
Oh, snap.
Direk boynunu kır tamam mı?
Just snap her neck, all right?
Bu siktiğimin şeyi beni ikiye ayırabilirdi.
This motherfucker could snap me in two.
Küçük bir balık vurunca kapanıyor.
If and when it hits a tiny fish, it'll snap shut.
Biri bunu parmağını şıklatsa hallederdi!
Which somebody could make go away with a snap of her bony fingers!
Koptu geliyor.
Fourth and goal. There's the snap.
Neden kendime gelmem için beni tokatlamıyorsun?
Why aren't you slapping me to snap me out of this?
Karşındaki insan için hemen önemli oluyorsun çünkü zaten öylesin.
You snap back to being important to each other because you still are.
Lanet, bu da neydi?
Oh, snap, what was that?
Çok aşık oldum. O ana kapıldım. Ama hayatını bir kız yüzünden bir anda fırlatıp atamazsın.
Head over heels, heat of the moment, but you cannot just throw away your life in a snap second because of a girl, okay?
Diğer yanda Axl uzun bir fırtınanın tam ortasındaydı.
Axl, on the other hand, was in the middle of a long cold snap.
Grup tedavisi toplantısı var.
I - I got my SNAP meeting.
Başbakan Hesselboe'nun beklenenden bir buçuk yıl önce seçim çağrısı yapması, hükümet hariç Parlamentodaki tüm partiler tarafından şaşkınlıkla karşılandı.
Everybody was taken aback by the snap election Lars Hesselboe has called well over a year earlier than expected.
birçok muhalefet partisini hazırlıksız yakaladı.
The snap election caught the opposition with its pants down.
İşte oldu. - Buldum.
Oh, snap.
Epey patırtı yapıyor.
IT'S A PRETTY LARGE SNAP HERE.
- Panda kes şunu.
- Panda, snap out of it.
Onu koparırsan iki gözün de elyaf şarapnellerle dolar.
Snap it, you'll both be covered by fiber shrapnel in your eyes.
Kahretsin.
Oh, snap.
Evet ama şimdi yoldan çıkmasına ne neden oldu?
Yeah, but what made him snap now?
- Müziğinin etkili olmadığını gör!
- See that your string doesn't snap!
Bir daha ona dokunursan ince boynunu kopartırım.
You ever touch her again, I will snap your pencil neck.
Şu fotoğrafla bir karşılaştıralım.
Give us a shufti at that snap a minute.
Öpüştükleri zaman foroğraf çekerim, sonra eve gidebiliriz.
As soon as they kiss, I'll snap a picture, and we can go home.
[anahtarlar şıngırdar]
[keys snap]
Benzine bulanmış hâldeyken sigara içmeye çalışıp üzerine bir de dirseğini sakatlamayı başarmış.
He managed to snap his elbow after lighting himself on fire when he wanted a smoke while covered in gasoline.
Onlardan birinin başına bela olacağını söyledim.
I told her, one of them could snap.
Pişti!
- Snap! - Don't do that.
Ben de seni bekliyordum.
I've been waiting for you. ( Gloves snap )
Parmağımı şıklatıp, bir ölüm belgesi ortaya koyamam.
I can't just snap my fingers and produce a death certificate.
Sürpriz.
Oh, snap.
- Pişti oynayarak servet kazanamazdı. - Ben kazanırdım!
You can't lose a fortune playing snap.
- Pişti!
- Oh, snap!
Böyle devam et ben de tek parmak şıklatmamla işini bitireyim.
Keep going like this, I will snap my fingers and you're done.
Hetty'nin öyle patladığını hiç görmemiştim.
Can't say I've ever seen Hetty snap like that.
- Nerede kaldık?
I didn't mean to snap.
Biz ani kararlar veririz. II. Dünya Savaşı'ndan beri 70 hükümet değiştirdik.
We make snap decisions, we've had, like, 70 governments since world war ii.
Her zaman sessiz olanlar gürültü çıkaranlara karşı gelmiştir.
It's always the quiet ones that snap the loudest.
Lensi kırdığımdan falan değil ama Bonnie'yle beni de çeksene.
Hey, not like I break the lens or anything. Snap a couple with me and Bonnie.
İlk önce fotoğrafımı şöyle çek.
Snap one like this first.
Bundan kurtulman gerek.
You need to snap out of it!
Bu ne sürpriz.
Oh, snap.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]