Solan перевод на английский
123 параллельный перевод
# Solan ağaç #
# And fading tree #
Her birinin kor halinde ya da solan pırıltısı var.
Each has a glimmer that glows and fades.
Kuruyup solan her bir gülün yerine, Bir yenisi gonca verir
For ev'ry rose that withers and dies, Another blooms in its stead
Bu yüzden solanın ardından hemen yeni bir çiçek açar.
That's why it should be appreciated immediately.
"Beyaz akasya, solan çiçek..."
" The wilting flower Of the white acacia
Sen bu solan ota gül ağacı mı diyorsun?
You call this dying weed a rosebush?
Ve onun bir milyoner olmasını Seattle'da tam 3 yıl bekleyen günden güne sararıp solan George'un nişanlısına. Jenny Lamont'a!
And here's to George's fiance, who's been pining'away in Seattle for three years waitin'for him to become a millionaire - Jenny Lamont!
Solan çiçekmis, Düsünmesi bile güldürüyor,
A fallen flower. Chokes me up to think about it.
Solan kol ve bacakların zayıflar.
Your withering arms and legs Grow weak
Anthony Solan isimli bir adamdan geliyor.
It comes from a man named Anthony Solan.
Olay şu ki, Anthony Solan'la ünlü biri arasında, çok özel bir bağlantı bulunuyor ; Gilbert Cole adındaki ünlü bir avukatla.
What isn't as well known is the very special relationship... that exists between Anthony Solan... and a well-known attorney by the name of Gilbert Cole.
Onun Solan'la olan bağlantısını biliyoruz ama bunu kanıtlayamadık.
We know of the connection between him and Solan, but we haven't been able to prove it.
Diğer işleri dışında, onun Anthony Solan'ın bir iş ortağı olması.
Well, amongst other things, that he's a business partner of Anthony Solan.
Bu ortaklığa en büyük katkısıysa, Solan'ın parasını aklaması.
His primary contribution to that partnership is laundering Solan's money.
- Anthony Solan.
- Anthony Solan.
Solan, Cole'un esas yenilgisinin, perde arkasındaki baş rol oyuncusuymuş.
Well, Solan was also a principal... behind the scenes in Cole's other major defeat.
Solan.
Solan.
Anthony Solan.
Anthony Solan.
"Tarlada solan bir gül gibi, seçilmiş biriyim."
"Like wilting rose in field, I am the chosen one."
" Savaş, teslim olma solan ışığa.
" Rage, rage against the dying of the light.
Teslim olma solan ışığa! "
Rage against the dying of the light! "
Veya, sadece insan hayatlarının solan ışıklarıdır.
Or maybe it is the fading lights of human lives.
"Hayatın damalarındaki gençlik azaldığı zaman solan bir çiçek değildir."
"'Tis not a blossom shed when youth drops from life's stem. "
Dokuz yıldır, Solan benim oğlum oldu.
For nine years, Solon has been my son.
Ve o şekilde iki insanın Solan gibi güzel bir çocuğu yapmış olduğunu düşün.
And to think that two people like that made a beautiful child like Solon.
Demek ki bunca zamandır renkleri solan notaların sebebi bu.
That's why you'll notice some of the keys are still a little discolored.
Gölgede büyüyenin ama güneşte solanın sarmaşığa ait olmadığına inanırım.
I believe that which grows in shadow but withers in the light of day does not belong on the vine.
Ve Solan bize bir şans daha vermek için bizi Illusia'ya aldı.
But Solon, he took us to Illusia to give us one more chance.
Solan.
Solon?
Solan, seni kirli sıçan!
Solon, you dirty rat!
- Selam, Solan.
- Hi, Solon.
Solan, seninle köyün kenarına kadar yarışacağım.
Solon, I'll race you to the edge of the village.
Buraya Solan'ı istemek için geri gelmedim.
I didn't come back here to claim Solon.
Callisto Solan'ı biliyor. - Ama nasıl?
Callisto knows about Solon.
sonuç olarak Solan'ı korumamız lazım.
- Doesn't matter. Bottom line is protecting Solon.
Solan'ı Ixion mağaralarında saklamaya ne dersin?
What about hiding Solon in the Ixion caves?
Solan öldüğü zaman tam olarak hissedeceği şey de bu... bıçaklanmış, kalbinden bıçaklanmış.
And that's exactly how she'll feel too when Solon dies Stabbed, stabbed through the heart.
Kaleipus, sakıncası yoksa Solan'la yalnız konuşabilir miyim?
Kaleipus, do you mind if I talk to Solon alone?
Senin değerli küçük oğlunla tanışmaya geldim. Solan, değil mi?
I came to meet your precious little son Solon, isn't it?
Solan.
Solon.
Solan, tatlım.
Solon, dear.
Solan?
Solon?
Solan nerede? - Solan nerede?
Where is Solon?
- Solan, ben sanmıyo... - Lütfen.
- Solon, I don't think...
Solan için gelirken beni yakaladı.
He caught me coming for Solon.
Bu da demek oluyor ki Solan benim.
Which means, Solon is mine.
Solan?
Solon...
Hey, Solan.
Hey, Solon...
Solan.
Solon...
Solan, lütfen.
Solon... Please.
- Solan?
- Solon?