Solitude перевод на английский
857 параллельный перевод
Ben ise yalnızlığı severim.
But I like solitude.
Yalnızlığım zaman geçtikçe daha bir koymaya başladı.
A humming which, from now on will mark my hours of solitude.
"Sevgili Kontes'im, çünkü burası huzurlu, barış dolu ve ıssız..."
"My dear Countess, for the quietness..., the peace..., the solitude..."
Ellen, sık sık, kum tepelerinin ıssızlığında denizi seyrediyordu.
Ellen was often spotted on the beach in the solitude of the dunes.
Antisosyaldir, davetsiz kişileri, kendi yalnızlığı için kovar.
Antisocial, it ejects the intruder on its solitude.
Ama bazı hayallerin tek başınalık gerektirdiğini düşünüyorum.
But I feel that some dreams require solitude
Biz Kazaklar yalnızlıktan ilham alırız.
We Cossacks find our inspiration in solitude.
- Ve biraz sükunet.
- And reasonable solitude.
Lütfen, ayrılığımızın seni hayata soğutmasına izin verme.
Please don't let our separation condemn you to a life of solitude.
Yalnız bir hayat mı yaşarsınız?
Do you keep solitude?
Zaten tek başına yaşamaya inanmadığınız bana söylenmişti, Bay Dean.
I have already been told, Mr. Dean, that you do not believe in solitude.
Bunun tek mantıklı açıklaması burdaki yalnızlık yüzünden aklını oynattığın.
The only charitable explanation is that the solitude has preyed on your mind.
ruhlarınızı taşıyabileceğime,... sizi tiksindirici yalnızlığınızdan kurtarmabileceğime, inanacak kadar aptal biriymişim.
I was a fool to believe I could move your souls, that I could let you out of your repulsive solitude.
Yaşlılık ve yalnızlık, her ikisi de verilmesi gereken zorlu sınavlar. İkimiz de gelecekle ilgili büyük planlar yaparak avunuyoruz. "
And even old age and solitude have their charm... when you are part of the great plan.
Benim korktuğum şiddet değil, yalnızlık, sefalet.
It is not violence I fear for him, but solitude, poverty.
Aynı yalnızlık, aynı sessizlik. Ama şimdi, yıkılan engellerin içinde hiç umut yok.
The same solitude, same silence, but this time, no hope in breaking through the obstacle.
" Sevgili Peder, oğlumun kötü hatırası... beni korkunç bir yalnızlığın içinde, her şeyden uzaklaştırdı. Ve öyle görünüyor ki, başka bir çocuk beni girdaptan dışarı çıkardı.
" Dear Father, the hopeless memory of one young child had me isolated from everything in a terrifying solitude, and it seems as if another child has drawn me out of it.
Yalnız bir adam, zengin veya itibarlı biri bile olsa, yalnızlığın ızdırabını çeker.
A lonely man, even if he is rich or influential, suffers in his solitude.
İngiltere'de kimse sıradışı bir yaratık görmüşmüydü? Veya 18 yıldır yalnız olan birsini ( ben ). Her ikisi de onları korkuturdu.
Had anyone in England met such an odd creature as I was in my 18th year of solitude it must either have frightened them or cause a great deal of laughter.
Seni endişelendiren o bencil yalnızlığın. Bu yüzden annelik duygularımdan ve merhametimden medet umuyorsun.
You're worried about your selfish solitude and so you try to appeal to my motherliness and my compassion.
Kederini hiç kimseyle paylaşamamanın ne kadar acı verici olabileceğini bilirim.
I know how tragic solitude can be... when one has nobody with whom to share his grief,
Ses geçirmez bir yerde başbaşa. Bilimsel yalnızlıkta son söz.
Soundproof privacy and the last word in scientific solitude.
Bu kahrolası yalnızlıkta yapacak hiçbir şey yoktu, akıbetimizi bekleyen yüzlerce insandık.
Nothing to do, no news, living in terrifying solitude, we were a hundred or so awaiting our fate.
Derler ki ; yalnızlık, hafızayı canlı tutar!
And they say solitude helps the memory!
Herkes kendi vicdanından,... herkes kendinden sorumludur.
Each to his own conscience. Each to his own solitude.
Daha önce hiç bu kadar yalnız kalmamıştım.
THIS IS SOLITUDE. I'VE NEVER HAD MUCH SOLITUDE.
biz çok ilkel gibi gözükebiliriz. çünkü burada yalnızlık içinde yaşıyoruz, uzaktaki sizin bildiğiniz sözde gerçek dünyadan.
You consider us to be primitive because we live here in solitude, away from the so-called "real world."
Ve bir şey insan nefsini zayıflattığında ahlak bozukluğu, açgözlülük, nefret, yalnızlık özellikle dolunay zamanında şeytani güçlerin, en kuvvetli oldukları zamanlarda...
And whatever weakens the human soul... vice, greed, hatred, solitude... especially during the cycle of the full moon... when the forces of evil are at their strongest.
Yalnızlık özgürce düşünebilmemi ve bağımsız hareket edebilmemi sağlıyor.
Solitude gives me freedom of mind and independence of action.
Peki yalnızlığınızı bölmek için neden özellikle bu zamanı seçtiniz?
Why have you picked this particular time to interrupt this solitude?
Yalnızlık beni bencil biri yaptı.
Solitude has made me selfish.
... yalnızlık, iletişim eksikliği...
solitude, failure to communicate and...
Bomboş evde yapayalnız bir hayat sürdü... ama kimileri evin aslında boş olmadığını... yaşlı Bayan Abby öldü öleli hiç boş kalmadığını söyler.
She lived a life of complete solitude in the empty house... though some say that the house was not empty... and never has been since the night old Miss Abby died.
Yalnızlığa ihtiyacım vardı ; yalnızlığa ve özgürlüğe.
I need solitude - solitude and freedom.
Yalnızlığı seviyorum.
I love the solitude.
Bizim gibi kurbanların yalnızlık içinde yaşamaktan başka seçeneği yok.
Victims like us have no choice but to live in solitude.
Canlanan anıların dehşet veren yalnızlığının ne demek olduğunu sen de biliyorsun.
You know the fright of solitude... of returning memory...
Fakat sen, onun kederini, yalnızlığını gidermelisin.
But you must wrest her from her grief, her solitude.
Erkeğin kalbinde yalnızlık vardır
In the heart of man is solitude
Daimi yalnızlık, normal durumumuz haline gelir.
Constant solitude would become our normal condition.
Eve git ve tek başına yaz.
Go on home and write in solitude.
Yalnız olmak güzeldir.
Solitude is good.
Ama kadınlar- -
I enjoy solitude. But for a woman- -
Yoksa birbirimizin arasında gizli bir şey bir nesneden diğerine mi akıyor, bu şekilde mi hayatına devam ediyor ama sosyal ilişkiler en baştan beridir belirsizdir fikirler ayrılıklara yol açabildiği gibi birleştirici de olabilirken kelimeler anlamlarına ve ya yorumlarına göre farklıyken bilinç dünyamı bir sürü boşluğa ayırabilirken nesnel gerçekliğimin, beni diğerlerine temsil etmesi üstelik hem kendimden pişman olurken hem de kendimi masum gibi görmem günlük yaşantımı etkileyen her olay iletişim kurmamı engellerken yaptığım her hata yalnızlığımın farkında olmama neden olurken...
Perhaps it is a link enabling us to pass from one subject to another, therefore to live together But since social relations are always ambiguous since thought divides as much as it unites since words unite or isolate by what they express or omit since an immense gulf separates my subjective awareness from the objective truth I represent for others since I constantly blame myself, though I feel innocent since every event transforms my daily life since I constantly fail to communicate since each failure makes me aware of solitude since...
İhtiyatsız coşkum yalnızlığınızın sırrını lekeliyorsa, gücenmeyin.
Don't be hurt if my zeal breaks the secret of your solitude.
Tıpkı Daniel gibi, o da yalnızlığımın bir parçası olabilirdi.
Like Daniel, she would be part of my solitude.
Bu minik saklambaç oyunu kalbimde yaşattığım yalnızlığımı bir kenara iterek içime biraz drama biraz da şüphe tohumları serpmişti.
But this little game of hide-and-seek, far from protecting my cherished solitude, introduced an element of drama and uncertainty into it.
Aradığım huzuru ve yalnızlığı nihayet bulmuştum.
peace and solitude were at last mine for the taking.
# Yalnızlığımda kendime şarkı söylüyorum # Nehri dinliyorum
In my solitude I sing to myself listening to the river.
Samurayınkinden daha büyük bir yalnızlık yoktur, belki ormandaki kaplanınki hariç...
There is no greater solitude than the samurai's, unless perhaps it be that of the tiger in the jungle.
Yalnızlık ruha iyi gelir.
Solitude is good for the soul.