Soul перевод на английский
22,011 параллельный перевод
Bir günahkârın ruhu sonsuz ateşte yanar günah çıkarıp kalpten tövbe etmezse.
And a mortal sinner's soul burns in everlasting fire unless he confesses and truly repents!
14 kardeşin en büyüğü benim ve zavallı annem........ ruhu şad olsun..
I'm the oldest of 14 children, and my poor mother... God rest her soul, lost a few too.
İtiraf edip....... ruhunu kurtarabilirsin belki.
Confess and your soul may be saved.
Kurbanın ruhunu sonsuz bir acıda bırakıp ölümden sonraki hayata asla geçememeleri için.
To leave the victim's soul in eternal peril, never allowing it to pass into the afterlife.
- Tamam, hayır, hayır. Dur.
Your soul.
Ben kim oluyorum da ruh eşlerini ayırayım?
Who am I to separate soul mates?
# Ruhumun derinliklerinde #
♪ Deep in my soul ♪
# Tutku ateşi ruhunu cezbetse dahi #
♪ Though passion's fires are in thy soul ♪
Acımı paylaştığıma ve hassas ruhumu önünüze serdiğime inanamıyorum. Bay Chin Ho Kelly ise ağzımıza bir parmak bal çalıyor.
I can't believe I shared my pain and bared my vulnerable soul, and Mr. Chin Ho Kelly can't even tease us with a little tidbit.
Senin o cesur, ufak ruhunu darmadağın edeceğiz dostum.
We should break that brave, little soul of yours, homey.
Ama Hades anlaşmada bir açık nokta buldu ve ben, ruhumu kararttım, Rumple. Seni kurtarmak için.
But he found a loophole, and I darkened my soul, Rumple, just... just to save you.
Böyle bir kalbe ihtiyacı olan birinin olup olmadığını bulmak için fazla vaktimiz yok.
We don't have much time to see if there's even another living soul out there who needs a heart like this.
Repliğini okurken, onlara o muhteşem ruhunu... ve muhteşem dişlerini göster.
- So, when you say your line, show you them your beautiful soul and your beautiful teeth.
Sır saklamak zor bir şeydir. İnsanın ruhunu kemirir.
Keeping a secret like this is tough - - eats away at a man's soul.
Babana bir ders vermeye mi yoksa ruhunu paramparça etmeye mi çalışıyorsun?
Are you trying to teach your father a lesson or crush his soul?
Ruhumu kirletiyorsun.
You have corrupted my soul.
Kekelemesi ve yumuşak kalpliliği hatırladığım gibi.
His stuttering and softhearted soul are just like I remember.
Senin ruhun bedeninden ayrılmadı.
Your soul never left your body.
Ruhun geri dönebilse bile ikinizin de kokuya dayanabileceğinizi sanmıyorum.
Even if your soul could return to it, I doubt either of you could stomach the smell.
Arkadaşımız Howard'a kadeh kaldırmak istiyorum. Onun kocaman kalbine, saf ruhuna...
I'd like to propose a toast to our friend, Howard- - his, um, his big heart, his beautiful soul...
Ruh... kim bilir, var olabilir...
Soul... who knows, it may exist...
Bu ruh meselesi yalan...
This soul business is a lie...
Aklın, bedenin ve ruhun.
Of the mind, the body and the soul.
- Buraya gelmek için ruhunun enerjisini mi kullandın?
He used the power of his soul to get here?
Onun ruhuna dokundun değil mi?
You touched his soul. Right?
Ruhumu kullan.
Use my soul.
Sırf nazikçe sorduğun için ruhuna dokunacağım.
I will touch your soul, just because you ask with knack.
- Ruhum.
My soul.
Ruhunu sattın değil mi?
You sold your soul, didn't you?
Ruh Emici bir eve yerleşir, yerleştikten sonra eski deyişlerde dediğine göre bunu bir yuvaya çevirir.
A Soul Eater moves into a house, and once it does, it makes what the lore refers to as a Nest.
Bu yuva Ruh Emici'nin girdiği eve benzer.
The Nest looks and feels like whatever house the Soul Eater is in.
Yani yuvadaydı. Ruh Emiciler her yere gidemiyor ama yeteri kadar güç topladıklarında kurbanlarının ruhlarını bu dünyadan çekip yuvaya aktarabiliyorlar.
The Soul Eaters aren't really here or there, but apparently they can muster enough strength t-to yank their vics'souls out of this world and into their Nest.
Görünüşe göre yuva kurbanın beyni ile oynuyor ve sevdiklerini gösterip ruhun acı çekmesini sağlıyor.
Apparently, The Nest messes with their victim's head, shows them things they love, parts of their soul in distress.
Bu kurbanın ruhunu savunmasız bırakıyor.
It keeps the victim's soul vulnerable.
Sonra Ruh Emici yuvayı kapatıp başka bir eve gidiyor.
And the Soul Eater... closes up The Nest and moves on to the next house.
Güçsüzleşmeye başlıyor ama Ruh Emici ile kaldığı için onu ileride beslenmek için saklıyor.
Well, they wither, too, but they stay with the Soul Eater, keeping it fed in lean times, sort of like a cud.
Sanırım daha önce bir Ruh Emici ile karşılaşmıştım.
I think I've faced one of these Soul Eaters before.
Yani gerçekten bir Ruh Emici'yi hapsettin mi?
So, uh, you actually trapped a Soul Eater?
Bobby ve Rufus mührü yapıp Ruh Emici'yi yuvasına hapsetmişler.
Bobby and Rufus put up their sigil and trapped the Soul Eater in its Nest.
Evet bu Ruh Emici'yi serbest bıraktı.
Right, which set the Soul Eater free.
Şuna bir bak. Görünüşe göre Harflerin Adamları Ruh Emicileri öldürmenin yolunu bulmuşlar.
Looks like the Men of Letters found a way to kill Soul Eaters.
Belki önceden söylediğim gibi Bobby ve Rufus'un mührü ruhları yuvadan çıkmaya zorladı ve Ruh Emici'de bana bazı şeyler gösterdi.
Maybe it's like - - like you said before, that Bobby and Rufus'trap sigil forced their souls out of The Nest back then and that the Soul Eater was just making me see things.
Önce Tennessee'de durup Bobby'nin eski Ruh Emici olayına bakmalıyız.
First, we got to stop in Tennessee, though - - Bobby's old Soul Eater case.
Ruh Emici'nin sana bir şeyler gösterdiğini söyledin. Yani birden fazla.
Hey, you said the Soul Eater made you see "things," plural.
Sonra "İyi geceler, arabalar!" derdim sanki dünyadaki her şeyin bir kalbi ve ruhu varmış gibi.
And then I would say, "good night, cars," like everything in the world had a heart and a soul.
# Ruhumdaki parmaklıklar # # Ve şartlı tahliye de yok #
♪ Steels bars on my soul ♪
Aşkla çalmıyorsun.
Your playing has no soul.
Cennet diye bir yer varsa o oradadır şimdi.
She's in heaven now, if any soul is.
Hapisin bir insanın ruhuna neler yapabileceğini hayal bile edemediğimi biliyorum.
I know I can't imagine what prison must do to one's soul.
Bu köyden ve içinde yaşayan herkesten nefret ettiğini söylemiştin.
I remember you saying that you hated this village and every soul in it.
Bir Ruh Emici mi?
A Soul Eater?