Soğuktu перевод на английский
777 параллельный перевод
Bunları bulana kadar ne kadar soğuktu hayal bile edemezsin.
You can't imagine how cold I was until I found them.
Salon deli gibi soğuktu George.
That theater's awfully cold, George.
Bir kulübemiz vardı.Kıştı ve çok soğuktu.
It was winter and very cold.
Çok soğuktu ama hoş bir duyguydu.
It was very cold, but a lovely feeling.
Öpücüğü soğuktu.
His kiss was cold.
Su soğuktu ama eğlenceliydi.
The water was cold, but it was fun.
Plüton'a gidemezlerdi, çünkü o kadar soğuktu ki, atmosferi dahi donuk tabaka olarak yüzeyini kaplıyordu.
They could not go to Pluto, so cold that its atmosphere lies frozen on its surface.
"Elleri soğuktu."
- She offered.
Cennet niye bu kadar soğuktu?
How did it get so cold up there?
Şimdi hatırlıyorum, su soğuktu, değil mi?
As I remember now, the water was cold, wasn't it?
O üstünde kalsın. Su soğuktu. Ben bu berbat fıçının içindeyken ne cesaretle içeri giriyorsun?
How dare you come in when I'm in this miserable barrel?
Buz deposu çok soğuktu.
Man, it was cold in that ice house.
Dışarısı soğuktu.
It was cold outside.
Çok soğuktu, ölmüş olabileceğini düşündüm.
She was so cold, I thought she was dead.
Bir sonbahar akşamıydı, dolunay vardı ve hava soğuktu.
It was one autumn evening, the moon was full and the air cold.
Ve o nehir soğuktu, Bay Penell. Yılın bu zamanı çok daha soğuk.
FAR TOO COLD FOR THIS TIME OF THE YEAR.
Bunun buhar ısısı olduğunu söylüyorsun kendine ama biliyorsun ki kalorifer tüm gece boyu soğuktu.
You tell yourself it's the steam heat but you know the radiator has been cold all night.
Biraz soğuktu, yağmur yağıyordu.
It was a little cold, it rained.
Hava muhtemelen soğuktu.
It was probably cold.
Yağmur yağıyordu, hava soğuktu, insanlar açtı ama her pencerenin arkasında elinde tüfeğiyle bekleyen bir adam vardı.
In the rain, cold and hungry, but behind each window, there is one man and a rifle.
Soğuktu ve bizi karda yürüttüklerini hatırlıyorum.
I remember it was cold, and they marched us in the snow.
Mahkeme salonu soğuktu.
It was cold in that court house.
Tuhaf. Hemen hemen soğuktu hep. Arkadaş olduğumuz, başlangıç zamanları hariç.
Funny, it's nearly always been cold, except at the beginning when we were friends.
Dün çok soğuktu ve bir arkadaşım uzun don almaya gitti.
The other day when it was so cold, a friend of mine went to buy some long underwear.
Elime damladı, soğuktu.
It was cold when it spilled on my hand.
Bundan daha soğuktu.
It was much colder than this.
Maria Gavrilovna soğuktu, ancak çevresi hala hayranlarla çevriliydi.
Maria Gavrilovna was cold, but still surrounded by admirers.
Bu ara hava çok soğuktu, morarmışlar.
It's been so cold lately, they turned blue.
Sınıf çok soğuktu.
The classroom's so cold.
Fena sayılmazdı, ama çok soğuktu.
Not bad, but very cold.
Soğuktu.
It was cold.
Ve hava çok şiddetli soğuktu, iddiaya girerim ki öyleydi, değil mi?
And it must have been terribly cold too. I bet it was, wasn't it?
Biraz soğuktu ama kuşlar şarkı söylüyordu ve bir de şu koku...
It was cold a bit, but the birds were singing and this smell...
Soğuktu.
Cold.
Ne kadar soğuktu? Fırtına mı, ayaz mı?
A gale, or a breeze, or what?
Hava o kadar soğuktu ki, her şey donmuştu.
It was so cold, everything was frozen.
Soğuktu!
That was cold!
Çok soğuktu!
That was terribly cold!
Ancak içine girdikleri orman acı verecek kadar soğuktu.
But the woods through which they traveled were still bitterly cold.
- Kış soğuktu.
Cold winter.
Neredeyse açlıktan ölüyorduk. Ertesi gün hava çok soğuktu.
We almost died of starvation and cold the next day.
Hava soğuktu.
How cold it was.
Vücudu soğuktu ama dudakları ateş gibi yanıyordu.
His body was cold, but his lips burned like fire.
Çok soğuktu.
Very frigid.
Soğuktu.
They were cold.
Zavallı Edie'nin yumurta ile rezaletini çektiğimiz gün...... hava dondurucu soğuktu.
In was freezing cold... the day we filmed poor Edie's egg humiliation.
Bizimkilerse kıpırdayamıyor ve ateş açamıyordu. Çünkü hava çok soğuktu.
Our proper tanks they did not obtain to move itself, they did not obtain to go off, because he was too much cold.
Dün gece kuzey kutbundan daha soğuktu.
Colder than the North Pole last night.
Yukarı çıktım, orası... soğuktu.
I went up, there they were... cold.
- Set soğuktu
It was cold on the set.
Hay hay, ama o oldukça soğuktu.
Aye, but it was most likely cold.