Spagetti перевод на английский
1,000 параллельный перевод
Valencia'nın fotoğrafları, çikolatalı pasta kızarmış tavuk, köfteli spagetti.
Valencia's photos... chocolate cake... fried chicken... Spaghetti with meatballs.
- İki spagetti ve kahve.
- Spaghetti and coffee for two.
Ocakta senin için spagetti var.
I have some spaghetti for you on the stove.
Spagetti yiyen adamı görüyor musunuz?
You see that man eating spaghetti?
Spagetti yerken de ses çıkarıyor.
He makes noise when he eats spaghetti too.
Defolun kızlar, spagetti sağlıklı değil size.
Beat it. Scram, sisters, spaghetti ain't good for you.
Onlara bir spagetti daha getir.
Bring these people another order of spaghetti.
Ama yiyebileceğim kadar spagetti yedim ben.
But I've eaten all the spaghetti that I can take.
Mareşal, en son Roma'da bulunduğunuz zamanı hatırlıyor musunuz, spagetti -
Mr Field Marshall, do remember the last time you were in Rome, did you taste the spagh...?
Ama spagetti beyinliyi alacak değilim.
But I'm not taking on a load of spaghetti.
Rahattır. - Herkes spagetti mi alıyor?
You'll be fine.
Seni Tony anlıyor. Hemşo spagetti kız çocuğu yemek fusillini savaş...
Paisan... spaghetti... bambina... mangiare... fusillini... c'est la guerre...
Spagetti.
Spaghetti.
- Arkadaşlarım spagetti sevmiyor. - Öyle mi?
- My friends don't happen to like spaghetti.
Sakın bana yine spagetti yapmaya çalıştığını söyleme.
Don't tell me you tried cooking spaghetti again.
- Spagetti yaptım ve tek başıma yedim!
- Break it up down there. - I made that spaghetti and ate it myself.
Pencereden onları görebiliyordum. Adam gaz ocağında spagetti pişiriyordu.
I could see them through the studio window as he cooked spaghetti over a gas range.
Meğer o spagetti akşamı bir tür vedalaşmaymış.
Apparently, their spaghetti evening had been a sort of a fond farewell.
- Ne olmuş? Ya polislere, karını Chelsea'deki stüdyoya kadar izlediğini spagetti pişirmelerini gözetlediğini falan anlatırsam?
- Suppose I tell them how you followed her to that studio in Chelsea and watched them cooking spaghetti and all that rubbish.
40 metre yükseklikte spagetti yiyecek.
He'll eat spaghetti standing in a forty meter height!
Az önce spagetti yedik.
We just had spaghetti at the other place.
- Spagetti.
- Spaghetti.
Kuzey bölgesindeki spagetti dükkanı.
Spaghetti joint on the north side.
Spagetti de olabilir?
Why not spaghetti?
Hayır, bu taraftan, spagetti!
No, this way, Spaghetti!
Kuçu kuçu iki özel spagetti istediğini söylüyor.
Butch-a, he says he wants-a two spaghetti speciale.
Fetuçinili spagetti...
Spaghetti al fettuccini...
- Her zamanki, köfte ve spagetti.
- The usual, meatballs and spaghetti.
Sadece köfte ve spagetti var ama ablamla tanışmanı çok istiyorum.
Lts only spaghetti and meatballs... but Id really like to have you meet my sister.
O spagetti sepetine bir yumruk vurarak seni bitirdi.
One punch in that spaghetti basket of yours and... you're through.
Gerçekten onun evine gidip spagetti mi yiyeceksin? Tabii ki!
You really want to go to her place to eat spaghetti?
Benimle spagetti bolonez yemek istiyor, tamam mı?
Yes, yes, he wants to eat spaghetti Bolognese with me.
İçeri gelip spagetti yemez misiniz?
Won't you come in and have some spaghetti?
Lazanya ve spagetti var.
And some lasagne and spaghetti.
Herkese spagetti ve birer şişe Rufiino.
Spaghetti for everybody, and a bottle of Rufiino.
"Ben çıkıyorum, spagetti ve domuz kaburgası alacağım!" demişti.
"I'm leaving to buy spaghetti and pork"
Spagetti, sade ve soslu.
Spaghetti, plain and with sauce.
Yanında biraz spagetti getirebilirdi, küçük fahişe!
She could have brought some spaghetti, the bitch!
İki adet spagetti.
Two homestyle spaghettis.
İşte başlıyoruz - iki adet spagetti.
Here we go - two homestyle spaghettis.
"Spagetti" çünkü uzun boyluyum.
"Spaghetti," because I am long.
Sen o zamana kadar kendine bir iki sanat tarihi kitabı al ve bir kutu da spagetti.
In the meantime, get yourself a couple of art books... and a box of spaghetti.
Şehrin İtalyanlar'a ait kısmında ailem var.İyi spagetti yaparlar.
I have family in the Italian part of town. They make good spaghetti.
Bir tabak spagetti, bir bardak şarap ve bir şarkı hakkınız var.
You're entitled to one plate of spaghetti, one glass of wine, one song.
Televizyon karşısında bir şeyler atıştırırız. Spagetti, makarna ya da pizza.
Frozen stiff TV dinners on trays, spaghetti, macaroni or pizza.
Spagetti yapabilirim. Baba'nın purolarını içmene izin veririm.
I'II cook you spaghetti, I'II let you smoke daddy's cigars...
Spagetti yemeyecek miyiz, yoksa bu sadece konuşma mıydı?
Aren't we gonna have a spaghetti dinner, or was that just talk?
Spagetti için cidden hazırım.
I'm really ready for spaghetti.
İyi bir spagetti sosu üç saat kadar kaynamalıdır.
A good spaghetti sauce should simmer for about three hours.
İşte spagetti!
Oh, yes, the spaghetti!
Haydi gidip spagetti yiyelim!
Shall we go eat some spaghetti?