Squid перевод на английский
771 параллельный перевод
2 şişe soju, kurutulmuş kalamar, kurutulmuş balık.
Two bottles of soju, one dried squid, and one dried cuttlefish.
Kalamarı kızarttırmışsın hem de.
You even had the squid grilled?
Beni takip ediyorsun çünkü ben morina bulurken... senin tek bulduğun azıcık berbat kalamar.
You're trailing me'cause I can find cod where you can't find half a pound of sick squid.
Hangi korkak yaptı bunu?
What chicken-livered squid done this?
Yakala! Orada mürekkep balığı var!
There's a squid out there!
Ama bazı kadınlar denizin dibinde. Yeşil suların altında. Ölü bir gemide yapayalnızlar.
But some woman is down there... under 10 fathoms of green water... all alone in a dead ship... where the shark and the giant squid swim through the dark shadows.
- Nerede?
- Squid? Where?
Sanırım o mürekkep balığı onu biraz yormuş.
Is he badly hurt? Looks like that squid tore him up a bit.
Merry, seni salak, beni duyuyor musun?
Merry, you blundering squid. Can you hear me?
- Bu kalamarı çiğnemek zor.
- This squid is kinda hard to chew.
O da, su fışkırtan bir tür midyenin yağında pişirilmiş, altın balığı göğsüdür.
That is brisket of blowfish with sea squid dressing, basted in barnacles.
Dev bir mürekkep balığı efendim!
Giant squid astern, sir!
Ben seyir defteri tutmam, ve açıkçası, dev mürekkep balığıyla ilgili yazdıklarınızı merak ettim, özellikle de kurtarılmam kısmını.
I keep no log on The Nautilus, and I was frankly curious to read your account of the giant squid - - in particular, my narrow escape and rescue.
Köpekbalıklarıyla savaşırdım.
And fight sharks and squid.
Hey, şu kurutulmuş mürekkep balığını al.
Hey, take this dried squid.
Bir mürekkep balığı gibi siyah mürekkep kusuyorsun.
You vomit black ink like a squid.
Mürekkepbalığı sudan çıkamaz.
A squid can't come out of the water.
Balığa çıkmıştı.
He was out catching squid.
Kurutulmuş kalamar yemeliydi bunlar kulak yerine.
That's not a piece of dried squid!
- Bu kurutulmuş kalamar, Çavuş.
- It's a dried squid, Sergeant.
Kafadanbacaklılar baş-ayak çok değişmiştir ve kalamarlardaki gibi dokunaçlar oluşturur.
Whereas in others, viz cephalopods The head-foot is greatly modified And forms tentacles, viz the squid.
O hergelenin canına okuyacağım.
I'm gonna fix that squid.
18 Aralık'tan itibaren trilobitler deniz tabanında beslenerek çok aşırı miktarlarda çoğaldılar, ve kabukları rengârenk mürekkep balığına benzeyen canlılar da heryerde bol olarak bulunuyorlardı.
By December 18, there were vast herds of trilobites foraging on the ocean bottom and squid-like creatures with multicolored shells were everywhere.
- Istakoz yok.
No lobster. How about squid?
- Kalamar iyi.
Squid is fine.
Gözlen aranmaya başladı ve ben daha ne olduğunu anlayamadan bir mürekkep balığı keşfinde genç bir öğrenciyle beraber oldu.
His eye began to wander. The first thing I knew, he'd taken up with a student on a squid expedition.
Bir ekip al ve şu evi ara!
Take a squid up to that house, and search it!
Git aptallarla arkadaşlık et.
Go mate with a squid.
Hiç daha önce Kaptan Nemo oldun mu Dev bir ahtapot sana saldırırken denizaltında mahsur kaldın mı?
Have you ever been Captain Nemo trapped inside your submarine while the giant squid is attacking you?
- Bir çaylağa göre hiç fena değilsin.
- Not bad for a "squid".
Kalamar çubuğu!
He's a squid stick!
Kalamar, sen ve Boscoe bu yaz büyük annene gidecek misiniz?
Squid, you and old Boscoe going to visit Grandma this summer?
Geçecek.
Squid, it's okay.
Şuna bak!
Squid! Look at that.
Ringo, Calamar, anahtarlar.
Ringo, Squid. Keys.
Calamar!
Squid!
John Morrow, bize yeni kalamar ve erik suyu rejimini anlatacak.
John Morrow, who will talk to us all about his new squid and prune juice diet.
Başına kauçuk eldiven takıp mağazada çırılçıplak koşarken "ben bir kalamarım" diye bağırsa bile umurumda değil.
He can put a rubber glove on his head and run naked in the store yelling : "Hi, I'm a squid!"
Kalamar!
Squid!
Mürekkep balığı da çocuklarını sever.
Even squid love their young.
Seni seviyorum Kalamar Surat.
I love you, Squid Face.
Dev bir kalamar.
It's a giant squid!
Kalamar. Kalamar lazımdı!
Squid. I need squid.
Beni ve Ben'i kalamar dolusu bir odaya kilitledi.
He locked me and Ben in a room of squid.
Hitler deniz tarağı, Mussolini kalamar severdi.
Hitler liked clams. And Mussolini liked squid.
- Seni pislik.
- You piece of squid shit.
Bir babanın, kızıyla yatması gibi, köpekler ve kalamarlardaki gibi.
Incest, like when a father bangs his daughter, like with dogs and squid.
Balık olma, Walsh.
Don't be a squid, Walsh.
Bu gece seçimim, mürekkepbalığı tabağı, Ew.
This evening I shall go for the... - squid platter, - Ew.
Biz söylersek fazla sorun olmaz, ama bir supya söylerse, yani denizci O zaman dövüş şehri gibi olur.
It's okay if we say it, but if a squid says it, a sailor then it's fist city.
Dev bir mürekkep balığı var.
There's ink coming up from the hatches! - That there's from a giant squid.