State перевод на английский
32,964 параллельный перевод
Tüm eyaletin karanlığa boğulduğunu fark eden oldu mu?
( FOOTSTEPS APPROACH ) Uh, anyone notice the whole state's gone dark?
Ve Sendika'nın durumunu aktarmak için buradayım. Dürüst olalım.
And I'm here to report the State of the Union.
Bu kişilerin çoğu eyalet kanunları uyarınca hapiste, ama federal hukuk bir eğilim belirledi.
And most of these people are in prison under state law, but the federal law set a trend.
Bütün devlet aygıtı bana karşıydı ve sırf ibret olsun diye beni ölüme göndermek istiyorlardı.
The whole apparatus of the state was set up against me, and they really meant to send me to the death chamber in order to make a point.
Kabaca dört yasa koyucudan biri buna üye.
Roughly one in four state legislators are members.
Örnek teşkil eden Elektrik Özgürlüğü yasa tasarıları bir noktada şöyle diyor, "Bu nedenle, adı geçen eyalet, yenilenebilir enerji zorunluluğunu feshetmiştir."
Here's their model Electricity Freedom bill, which at one point says, "Be it therefore enacted, that the State of ( insert state ) repeals the renewable energy mandate."
Eyaletinizin adını hatırlayıp heceleyebildiğiniz sürece yasaları yürürlüğe sokabiliyorsunuz.
So, as long as you can remember and spell the name of your state, you can introduce legislation.
ALEC kanun koyucularla şirketler ve iş camiasındaki liderler arasında benzersiz bir ortaklık kurmuş.
[Reagan] ALEC has forged a unique partnership between state legislators and leaders from the corporate and business community.
Koch Industries, State Farm Insurance ve eczacılık endüstrisinin lobi grubu PhRMA da var.
Koch Industries, State Farm Insurance, PhRMA, which is the lobbying group for the pharmaceutical industry.
Bugün devlet cezaevleri ağzına kadar dolu, tutuklularla dolup taşıyor.
Today, our state penitentiaries are filled to the brim and overflowing with inmates.
Hapishanelerde aileye ve arkadaşlara açılan telefonlar epey para tutuyor.
Those calls to family and friends are costing a pretty penny in state prisons.
Birden fazla eyalette sundukları yemeğin içinden kurt çıktığı için şikâyet aldılar.
In more than one state, they have been accused of having maggots in the food that they've served.
Bir suçtan hüküm giydiğinizde devletin kölesi hâline gelirsiniz.
So once you've been convicted of a crime, you are in essence a slave of the state.
Dolayısıyla insanlar başkaldırdılar, çünkü kendilerinin de devlet düşmanı olduklarını, devlet düşmanı olarak görüldüklerini anladılar.
And so people rose up because they understood that they were also enemies of the state, seen as enemies of the state.
Tarihimizde hiçbir zaman devletin kanun ve nizam anlayışının siyah toplumun özgürlüklerine, haklarına, seçeneklerine ve seçimlerine karşı işlemediği bir dönem olmamış.
There has never been a period in our history where the law and order branch of the state has not operated against the freedoms, the liberties, the options, the choices that have been available for the black community, generally speaking.
Bu ırksal mirası ve bağlamı görmezden gelmek siyahlarla polisin bugünkü ilişkisi hakkında verilere dayalı bir tartışmaya giremeyeceğiniz anlamına gelir. Bu durum yok yere ortaya çıkmadı.
And to ignore that racial heritage, to ignore that historical context, means that you can't have an informed debate about the current state of blacks and police relationship today,'cause this didn't just appear out of nothing.
Devletin elinde öldürülen çocukları düşündüğümüzde on iki yaşındaki Tamir Rice'ın...
When we think about the children who were killed at the hands of the state, I think about Tamir Rice at 12 years old, and the way that he was killed, you know, it hits my heart.
Devletin dava dosyası üzerinde çalışıyordum, ve senin polis ifadeni okudum.
I was going through the state's case file, and I read your police report.
Altı yıl önce bunun gerçekleşmesi lazımdı, ama sonra eyalet, öğretmen emekli fonunu William Sutter'a yatırım yapmaya karar verdi.
That was supposed to be six years ago, but then the state teacher's pension fund decided to invest its money with william Sutter
- Bulamamasının sebebi ise kendi güvenliği için eyaletin buna izin vermemesi.
The only reason he couldn't get it is if the state is denying access to those records for her own safety. Exactly.
New Jersey'de bir tanığı bulmamı engelleyen bir gizlilik yasası var.
There's a privacy statute in the state of New Jersey that's preventing me from finding a witness.
Kıza o kadar şiddetli saldırdı ki kızda psikolojik bozulma yarattı.
He... he... He attacked her so violently he triggered a dissociative state.
Chico State'te okuyor.
She's in school now...
Okul masraflarını Raymond karşılıyor.
Chico State. Raymond pays her tuition.
Bazilari Mack'in fiziken en yetenekli arka defans olduguna inansa da saha disinda problem yasayacaginiz bir takim istemezsiniz. Çünkü Ohio State'in Joey Bosa'si gibi hücumcularla dolu.
While some believe Mack is the most physically gifted linebacker, this is not the draft class you want to have off-the-field issues, because it's loaded with edge rushers, like Ohio State's Joey Bosa.
Ohio'daki Scarlet-Gray maçı.
Scarlet and Gray game at Ohio State.
Kuzey Carolina ormanlarının derinliklerinde, Roanoke nehrinin kıyısında bir arazi parçası buldu ve orayı satın aldı.
He found a plot of land deep in the North Carolina woods on Roanoke River's edge and bought it from the state.
Bu evdeki sanat eserleri eyaletteki her tütün tarlasından daha değerli.
The artworks in this house are worth more than every tobacco farm in the state put together.
Onlara devletin ödeyebileceğinden daha iyi ödeme yaptık.
We pay'em better than the state ever could.
Gerçek üstü kâbuslar, adrenal sisteminin aşırı yüklenmesini sağlayıp onu yoğun bir savaş ya da kaç durumuna sokuyor.
Vivid waking nightmares that are sending her adrenal system into overdrive, putting her in a state of extreme fight-or-flight.
Bariz olan bir şey var.
I'm gonna state the obvious.
Ya kameradan kaçınıyorlar ya da halitus hâllerine döndüler.
So they're either avoiding the cameras or they've reverted to a halituous state.
Sonra çözüldü ve nicem hâline geldi.
And then it gets broken down and stored in a quantum state.
Patlama bir şekilde bizi değiştirmiş olmalı.
The blast must have altered our state somehow.
Patlama bir şekilde durumumuzu değiştirmiş olmalı.
The blast must have altered our state somehow.
Doğal durumuna.
Its natural state...
Bu Socks. masumiyeti seni aldatmasın.
Don't let his decrepit state fool you.
Elbise giyip katılabileceğin partileri bir araştırdım da şansımıza devlet yemeği denk geldi.
I looked for a party you can attend wearing a dress. Luckily, I got invited to a state dinner.
- Devlet yemeği mi?
A state dinner?
Bu arada devlet yemeği de ne oluyor ki?
Gosh. What is a state dinner by the way?
- Devlet yemeğine davet edilmek nasıl bir his?
How do you feel to be invited to the state dinner?
Hastaneden alınan bilgiye göre Başkan Kang Chul iki ameliyat geçirdi, şimdi ise durumu stabil.
According to the hospital, President Kang, who was... attacked by an unknown man is now recovering... in a stable state.
SON DAKİKA HABERİ OSAKA'DA OLAĞANÜSTÜ HAL
NEWSFLASH OSAKA IS IN A STATE OF EMERGENCY
- OSAKA'DA OLAĞANÜSTÜ HAL VAR.
- OSAKA'S IN A STATE OF EMERGENCY.
- Birimini bildir.
- State your unit.
- Senin o züppe gözetim devletinde yaşamaktan sıkıldım artık.
- I'm sick of living underneath your highfalutin surveillance state.
Kimse iklim değişikliği hakkında konuşmak istemiyor. Bilhassa Florida senatörümüz Marco Rubio. Kendisi iklim değişikliğine inanmıyor ve bu konuda eyalete yardımcı olmakla ilgilenmiyor.
No one really wants to talk about climate change, especially our senator from Florida, Marco Rubio, who doesn't believe that we have climate change and is not interested in assisting our state.
Dışişleri bakanlığında ve başka yerlerde kuraklığın Suriye'deki iç savaşı nasıl tetiklediği hakkında birçok makale yayınlandı. Evet. Darfur ve Sudan gibi su eksikliği ve kıtlıkla boğuşan yerlerde gerilim artıyor.
And there's a lot of papers written in the State Department and elsewhere, how that sustained drought has helped fuel the conflict of the Syrian civil war, Darfur, Sudan, all these places that are short of water, short of food.
Aman Tanrım. Peki memleketim California?
Oh my God, and what about my home state of California here?
Teşkilat'a 2006'da, katılmış, birkaç sene önce devlet sırlarını satarken yakalanmasına kadar... özel görevler icra ediyormuş.
He joined the agency in 2006, served with distinction until a few years ago when he was caught selling state secrets.
Ama buralardaki yaşamaya çalışan tek yalnız ben değilim.
But I'm not only loner trying to get a toe hold. In this state.