Sticky перевод на английский
1,618 параллельный перевод
Salyalı dilinle yapış yapış ettin beni.
You've made me sticky with your slug tongue.
... bu onun için dehşetin ta kendisiydi. Badem gözleri ve altın sarısı saçlarıyla orada yaşayan güneş yüzlü kıza, çocuklar :
Where the alligators romp and the frogs grow fat and orange the field mouse sings to the owl kings with a voice like a squeaky door hinge there lived a girl who's sunny sweet and the children call her Sticky Feet.
Artık yeter Yapışkan Ayak.
That's quite enough of you, Sticky Feet.
Şey, Bianca'nın çenesindeki yapışkan şeyin gress yağı olduğunu bulduk.
Well, we figured out the sticky stuff on Bianca's neck was creosote.
Ve, karakter herhangi bir çamur döküm değil, siz yapışkan parmak sorunun tür bilinir.
And, not to cast any aspersions on your character, you guys are known for the kind of sticky-finger problem.
Cidden, Richardson, sen böğürtlen ve yemek ararken, yapışkan dilinle böceklere vuruyorsun.
Candidly, Richardson, as I imagine you foraging for berries and grubs, and flicking at insects with your sticky tongue,
Çünkü şekerlenmiştir.
You know coz she is sticky.
Burada bir halı varmış Yer hala yapış yapış
There was a rug right here. It's still sticky.
Nasıl yani, Yapışkan (?
What do you mean, like, sticky?
Beni çift taraflı bant almaya yolladılar.
They sent me to fetch sticky tape.
Bundan sonra rahim sıvısı yerine iğrenç yapışkan diyeceğiz.
From now on, cervical mucus will be referred to as "icky sticky."
- İğrenç yapışkan.
Icky sticky.
- Biraz yapış yapışlar.
It's a little sticky...
Yeterince iyi yapışmadı diye de sonra üstüne kitap koydum.
And I put books on top of the tape in case it wasn't sticky enough.
Sigarayı bırakırken kullanılan bantlardan.
It's one of those little sticky thingies you use when trying to quit smoking.
Hala biraz yapışkan.
Still a little sticky.
Dün gece seni zor durumda bıraktıysam, özür dilerim.
Sorry if I brought up a sticky subject last night.
Ya bir felaket olursa... çok büyük pis kokan ve iğrenç 30 günden az sürede temizleyemiyeceğimiz türden büyük bir felaket...
I mean, what if there was a mess... a mess that was so big and sticky and disgusting, that it was impossible to clean up in less than 30 days?
Çünkü Senatör Kent'in tasarısına hiç oy verilmemesi, onları göz ardı etmek anlamına gelecektir.
Do you not like kids? Because a no-vote on Senator Kent's bill is like ripping the textbooks out of their sticky little fingers.
Yapışkan, vıcık vıcık... iğrençti!
Sticky, gooey... disgusting!
Yapışkan, sıcak, berbat, pis kan.
No sticky, hot, messy, awful blood.
Otobüs bok gibi kokuyordu, sinema salonu yapış yupuştu... ve Renee Zellweger'in yapabileceği en iyi şey hoş bir arkadaş olmaktır.
The bus smells like crap, the movie theater is sticky, and Renee Zellweger should only be the cute friend at best.
Kötü, ezik, terli, kokmuş, manyak, rezalet, iğrenç, yabancı, spastik, acayip birisinden hoşlanıyorum.
I like a bad, poor, sweaty, sticky, crazy, ridiculous, sick, foreign, spazoid, weirdo.
Böcekler karşı konulmaz bir şekilde ışığın kaynağına çekiliyor ve yapışkan iplerin tuzağına düşüyor.
Insects seem irresistibly drawn towards the source and then get trapped by the sticky lines.
Benden uzak dur yapışkan adam.
You stay away from me, sticky man.
Tutuklama yok, tutuklu haklarına uymak yok.
No arrest, none of that sticky due process.
Ama sorun şu ki, salatalığı her sıvazlayışımızda her yer istenmeyen yapışkan beyaz maddeye bulanıyor, değil mi?
Problem now is... everytime we jerk the gherkin, we end up with a lot of unwanted sticky white stuff everywhere, right?
Bu yüzden tüfek yapış yapıştı.
That's why he had that sticky musket.
Hâlâ yapış yapış.
Still sticky.
O yapışkan şey alkol ve şekerle karışmış mukus oluyor.
The sticky is mucous mixed with alcohol and sugars.
Ayrıca şoför kapısının yanında kırmızı, yapışkan bir madde bulduk.
We also found a red sticky substance on the driver's side door.
Bütün bu yapışkanlı notlar çöpe gitti.
All of these sticky notes wasted.
Tutkalın nem ve sıcak yüzünden gevşediğini gösterir.
Which would indicate that the glue got sticky as a result of humidity and heat.
Sakın hiçbir şeyi yazıya dökme, çünkü küçük yapışkanlı bir kağıt bile olsa, işe yarıyor.
Word to the wise, don't ever put anything in writing,'cause even when it's on fluorescent-colored sticky paper, it's still binding.
Yapş yapış eden bir yaz, sahile ardı arkasına vuran dalgalar.
Sticky summer, the waves crashing against the shore.
Evet ama dışarısı çok sıcak.
Yeah, but it's sticky outside.
Bazen akıcı, bazen yumuşak ama bazen de yapışkan olabiliyor.
Sometimes it's smooth, sometimes it's soft... But other times, it can be sticky.
- Yapışkan mı?
- Sticky?
Evli değiliz. İkimiz de kariyerimize odaklanmışız. Bebeklerin zor olduğu bilinir.
We're not married, we're both totally focused on our careers, babies are known to be sticky, and the average cost of raising a child is four-hundred-thousand dollars.
Günlerdir bu koku var!
This sticky smell has last for days.
- Karamelli çörek de söyledik.
We also ordered sticky buns.
Yapış yapış.
It's sticky.
Bu kullanacağın zarar vermeden iş görecek mi?
Is that the stuff that preserves the sticky side of the tape?
Yapışkanlı tahtadan senin heykelini yaptım!
Out of sticky orange wood.
Parmaklarımı biraz acıtsalar da.
Even if it did get my fingers a little sticky.
- Bu çok güç bir dava.
- It's a very sticky case.
Hiç profesyonelce değildir ve sıcakta koltuğa yapışırsın.
It's not professional and all that heat and those sticky vinyl seats...
# Yapışkan şeyler bunlar... #
# The sticky stuff... #
- # Yapışkan şeyler bunlar # - # Ooh #
- # The sticky stuff # - # Ooh #
# Yapışkan şeyler bunlar #
# Oh, the sticky stuff #
Tam olarak bilmiyorum ama 50'lerin sonu 60'ların başında gibi.
Whatever, I'm hopping in the shower. Feel sticky.