Suki перевод на английский
320 параллельный перевод
" Suki yaki hot saki Sue
" Suki yaki hot saki Sue
" Suki yaki hot saki Sue Sen bana saki söyle, ben de sana saki söyleyeyim
" Suki yaki hot saki Sue You saki to me, I saki to you
"Suki yaki hot saki Sue"
"Suki yaki hot saki Sue"
11 Haziran sabahı 10.45'te Jennifer Downing'in Suki's'te 3. odadan kaçırıldığı anlaşıldı. Kuzey Rodeo Yolu 1225 numara.
At 10 : 45, on the morning of June 11, it was discovered that Jennifer Downing was abducted from Room 3 at Suki's 1225 North Rodeo Drive.
Yavrulara bakın.
Suki Suki Now.
ALBAY SUKI
COLONEL SUKI
Suki, kölelerin etkisindesin değil mi?
Suki, you are in charge of the slaves right?
Suki Yamaguchi.
Suki Yamaguchi.
KPFW'den Suki Sanchez.
This is Suki Sanchez for KPFW.
buda suki... ayakkabimin üzerindeki sakiz veya güvercin pisligi mi?
Is that... gum or pigeon crap on my sneaker?
Şansımız varmış!
Suki, suki!
Marina ve Küçük Suki eski moda bir kavganın içindeler.
Marina and Little Suki are having themselves an old-fashioned throwdown.
Marina'ya onu sevdiğini söyledi ve bir sonraki hafta Küçük Suki ile etrafta takılıyordu.
He told Marina that he loved her, and the next week he was cattin'around with Little Suki on the side.
Dün sektör 10'daki bir teslimatta imza almayı unutmuşsunuz.
With Alec out and Marina and Little Suki gone, we're short three men so to speak. You neglected to get a signature on that delivery sector ten yesterday.
Alec çalışmıyor, Marina ve küçük Suki gittiler, çalışacak üç kişi eksik. - Bu Alec'in hatasıydı.
- That's Alec's fault.
- Selam, Suki.
- What's up, Suki?
Vitesimi ne zaman kullanacaksın Suki?
Damn, Suki, when are you going to pop my clutch?
Bullitt ve Suki köprüyü geçti.
Bullitt and Suki sprayed the bridge.
Nasıl gidiyor, Suki?
- What's going on? - What's up?
Suki ikimizi de borçlu olduğunu söylüyor, tamam mı?
Suki says you owe us, all right?
Suki inanılmaz.
It's just, Suki is amazing.
Hayır, ama birisi soracak olursa, sen suki'sin
- No. But if anyone asks, you're Suki.
Amerika'dan Suki Sanchez burada.
Suki Sanchez here from the USA.
Suki Denali.
Suki Denali.
Suki kantinde bir iş olduğunu söyledi.
Suki said they had jobs going in the canteen.
Evet. Teşekkürler, Suki.
Yes, thank you, Suki.
Bağlantını kopardın, Suki. İşimiz bitmemişti daha.
Come off it, Suki, I wasn't even halfway!
Suki Macrae Cantrell.
Suki Macrae Cantrell.
Adım Suki Macrae Cantrell.
'My name is Suki Macrae Cantrell.
Suki Macrae Cantrell'i yakaladığımızda bu adam da oradaydı.
That man was there when we found Suki Macrae Cantrell.
Suki.
Suki...
Suki!
Suki!
Suki de.
Yeah, rather. and suki.
Sadece şuki beni incitmekten hoşlandığını gördüğüm zamanlar vardı.
It's just that there were times when she seemed to enjoy hurting me.
Fakat işverenleri hakkında varacağınız ahlaki yargıların önemi yok, Gerçek şuki Beckett AIDS'li olduğu için kovuldu... Buda yasaları çiğnediler demek.
But no matter what moral judgement you make upon his employers, the fact that Beckett was fired because he had AIDS... means they broke the law.
Beyler, dicem şuki... Karşımızda normal bir durum yok... tıbbın çözemeyeceği bir durum bu.
Gentlemen, what I am about to say... will shake the very foundation... of every medical precept you hold dear.
Aslında problem şuki Taksi şöförlüğü benim gerçek işim değil.
But the thing is, being a taxi driver isn't my real job.
Asıl mesele şuki, Ben Eight-track istemiyorum.
The point is, I don't want an eight-track tape player.
Sorun şuki, biz "kestane çizmek" ne demek bilmiyoruz
The trouble is, we don't know what "knobbing" means.
Olay şuki, daha iyi bir zaman seçemezdin.
Fact is, you couldn't have picked a better time of year.
Konu ile ilgili daha fazla bilgi geldi. Buradan olan herkesin bildiği... hakim gelir ve gerçekleri okur. Gerçek şuki suçlular daha çocuk.
And more details aboutthe case had come out like the fact thatthe perpetrators themselves were kids.
Problem şuki, oyun oynayacak vaktim yok.
The problem is, I don't have time for games.
Gerçek şuki hiçbirinin şansı yok.
The fact is, none of them have a chance.
Önemli olan şuki benim için önemli olan hiçbir şeye değer vermiyorsun. Gerçekten önemli olsaydı önem verirdim hayatım.
Who are you to decide what's important?
İşin tuhaf yanı şuki, bir sonucu olarak bu tüm yaşayan şeyler üzerinde... nörolojik hasar yapar.
Oddly enough, one result is that it wreaks neurological havoc on all living things!
Konu şuki, eğer onların ne yapmak istediklerine izin verirsek Aslında bunu yapmak istemediklerinin farkına varıcaklar.
Well, the point is if we let them do what they want... they'll realize they don't wanna do it.
Bak, olay şuki, şimdi ona sahip değilsin, ve ben hala onu istiyorum.
See, the thing is, is now you don't have her... and I still want her.
Ve gerçek şuki eğer bundan aklanamazsan...
And the truth is if you hadn't come clean like this...
Konu şuki Booke yoluna devam etmek istiyor.
The point is Booker just wants to plow ahead.
Merhaba Suki.
Uh... hey, Suki.
Soru şuki Senatör, hanginiz çocuğun babasısınız?
The only question, Senator, is which one of you is the father.