Surreal перевод на английский
300 параллельный перевод
Gerçeküstü, ilkel, izlenimci, her neyse.
Surreal, primitive, impressionistic, whatever.
Neredeyse sürreal.
It's almost surreal.
Gerçeküstü oluyor!
Surreal!
Gerçek üstü?
Surreal?
Demek istediğim... Biraz gerçeküstü olmaya başladılar.
I MEAN, THEY'RE GETTING A LITTLE SURREAL.
Bu da bir başarı.
There was a certain surreal quality to it.
Gerçek dışı gözüküyor, değil mi?
It seems so... surreal, doesn't it?
Her şey o kadar gerçeküstü ki.
This is so surreal.
Uzun zamandır seninle konuşmak istiyordum.
I've wanted to talk to you for so long that now- - It's just surreal, you know?
Gerçeküstü ama hoş.
Kind of surreal, but nice.
Şey, Beanie harika oldu.
Well, Beanie, it's been..... surreal.
Gerçeküstü.
It's almost surreal.
Hayır, doktorların ofis gerçeküstüydü.
No, the doctors'office was surreal.
Almanya, gerçeküstü düşvari bir sahneye dönüşmüştü.
Germany had been transformed into a dreamscape of the surreal.
Bu gerçeküstüydü.
That was surreal.
Dünyamız gerçeküstüne ulaşmak için bir tur daha attı!
The world has taken a turn for the surreal.
Bunun sizden gelmesi gerçeğe aykırı neredeyse.
This is so surreal coming from you of all people.
Gerçeküstü bir durumdu.
I'm sorry. It was surreal, you know.
Ve sonra, yukarı baktım ve... ve yüzünü gördüm.
It was surreal, you know. And then I looked up and I saw his face.
Gerçeküstü fakat güzeldi.
Surreal but, um - but nice.
"Gerçeküstü fakat güzeldi." Ne diyorum ben ya?
"Surreal but nice"? What was I thinking?
"Gerçeküstü fakat güzeldi" yorumum için özür dilerim.
I'm very sorry about the "surreal but nice" comment.
Gerçeküstü fakat güzel.
Surreal... but nice.
Seni çıplak görmüş bir insan olma fikri beni heyecanlandırıyor.
It does strike me as, well, surreal that I'm allowed to see you naked.
Yani bu rüya gibi.
I mean, it's so surreal.
20'li yıllarda toplu bir hareket vardı. Buna hayal deniyordu.
There's an entire movement in the'20s. it's called surreal.
Bir sürü korku fantezi ve kara komedi ürünü.
"Film is a surreal mixture of horror, fantasy and black comedy"
- Başrol oyuncularından biri artık yokken bir filmi montajlamak gerçeküstü bir deneyim olmalı.
- It must be a sort of surreal experience editing a movie in which one of your leading ladies is no longer.
Ama "bonfile, hamburger" diye saçmalıyordu. Gerçek üstüydü.
But he was raving, "prime rib, hamburger," it was surreal.
Şey gibi...
it was surreal.
Olağandışı ve rahatsız edici bir durumdu.
Which is surreal and was extremely disturbing.
Bu iş fazla sürreel.
This is too surreal.
Sonradan olanlar gerçeküstü.
What happened next was surreal.
Gerçeküstü bir film gibi.
It's like this surreal episode.
Eskizlerimiz "Gerçeküstü Top Listesi" TV gösterisine dönüştü.
Our sketches became the "Surreal Top List" TV show.
Maalesef gerçek bizim "Gerçeküstü Top Listesi" nde gösterdiğimizden çok daha acıydı.
Sadly, reality was always worse than what we showed on "Surreal Top List."
Hayal gibi geliyor. Böyle şeyler asla benim başıma gelmez.
Well, it's just so surreal. I mean, stuff like this doesn't happen to me.
Yani çok derin ve orijinaldi. İnanılmaz benzetmeler kullanmış.
It had this really surreal quality to it which, all the same, it was very deep and totally original but really great imagery that she used.
Biraz büyülü, biraz gerçek üstü birşey istediğini söylemiştin.
You told me you wanted something a little bit magic, a bit surreal.
Gerçek, gerçeküstü, anlaşılmaz.
Truth, surreal, incomprehensible
Ona karşı bir sürü insan vardı.
It's surreal, but I thought the incident would soon be over. So I said :
Malzeme odalarında dolaşan bir kaçık gibi konuşmak doğru olmaz.
You don't want to come off sounding like some surreal cupboard loitering lunatic.
Kendimi sürekli gerçek üstü durumlar içinde buluyorum ve her seferinde beynimin arka taraflarında küçük bir ses "Joey beni görse ne düşünürdü?" diyor.
I mean, more and more I find myself in these incredibly surreal situations and every time I always, kind of, in the back of my head just think : "What would Joey think if she could see me right now?"
Tanrım, gerçek üstü gibiydi.
God, it was just surreal.
Bu o kadar gerçeküstü geliyor ki.
This is so surreal.
Gerçek üstüydü, ama hastanenin dışında saldırıya uğradığını gördüm.
It was totally surreal, but I dreamed she was attacked outside of the hospital.
Ve onunla çalışma imkanı bulmamız aslında gerçek üstü bir durumdu.
And it was really sort of surreal to find ourselves actually able to get her.
Görünüşü... o gerçeküstü gülümsemesi...
Her look... That almost surreal smile.
Şey, bu gerçekdışı.
Well, this is surreal.
Bu çok gerçeküstü.
This is so surreal.
" Şevkatli ve acımasız, Gerçek ve hayali, Korkunç ve komik,
" Tender and cruel... real and surreal... terrifying and funny... nocturnal and diurnal... usual and unusual... handsome as anything.