Sweet перевод на английский
37,355 параллельный перевод
Bence dediğini direk yapman gerçekten çok hoş.
I think it's really sweet that you followed through, honestly.
Bunun bir kaza olduğundan emin misin? Annecik geliyor, tatlı bezelyem.
Are you sure it was an accident? Shh! Mommy's coming, sweet pea.
Çok şirin ve minnak.
It's just so sweet and teensy.
- Tahani çok kibarsın.
Tahani, you're too sweet.
Eleanor merhaba nasılsın canım biricik arkadaşım?
Eleanor, hello. How are you, my dear, sweet bestie?
Ve o güzel zamanlarını labaratuvarda bize DNA sonuçlarını vermek için harcayacaklar.
And the lab are taking their sweet time in getting us any fetal DNA results.
Linley'nin karısı onun görgü tanıklığından vazgeçmedi, Hoş, genç kızlardan bahsettiğimde.
Linley's wife never dropped his alibi, even when I dropped the sweet young things in her lap.
Oyalanmışsın.
You took your own sweet time.
Çok iyi.
That's sweet.
Çok düşüncelisin Roman.
You're so sweet, Roman.
Şu güzel yeniçağ teknolojisinden ben de faydalansam?
How about hooking me up with some of that sweet nano tech?
Çok tatlısın.
Oh, that is so sweet.
Aman Tanrım! Bugün tamir sırasında onu görmeliydin. O çok tatlı biri.
I thought he was gonna be, like, all abs and attitude, but he's so sweet.
Tessa, çok tatlı biri ama bu kadar önemli olan şey ne?
Tessa, I mean she's sweet, but what's the big deal?
Tamam Leonard, bu konuda heyecanlı olman çok şeker ama bir kişinin bile imzamı istemesi bir mucize olur.
Okay. Leonard, it's sweet you're excited about this, but it'll be a miracle if one person asks for my autograph.
Sessiz ve tatlı bir kız olduğun zamanları daha çok seviyorum.
I liked it better when you were just quiet and sweet.
Bir tanecik tatlı oğlum!
Oh, my sweet boy!
Çünkü ince düşündüm küçük tatlı evladım.
Because I'm considerate, my sweet little boy.
- Ne güzel.
That's sweet.
Bu tatlı ama... Hayır.
Oh, that's sweet, but not...
Güzel Priscilla.
Sweet Priscilla.
Bana bu gerçekten tatlı klasik kurdele Mic...
Got me this really sweet vintage ribbon Mic...
Tatlı martin.
Sweet Martin.
- Şirin.
- Aww, that's sweet.
Bize hayatın tatlı bir öpücük olduğunu ve neşeye dönüştüğünü hatırlatsın.
Remind us that life is one sweet kiss and then turn off the bliss.
Devren kiralık, tatlı... Merhaba.
Sublet, sweet sub- - Hello.
Aloha, tatlı bebek.
Aloha, sweet baby.
Geçen hafta maça gelmiş tatlı, özürlü bir büyükanneyi buradan çıkardık...
For a ball game last week, we pushed a sweet, crippled grandmother...
Tatlı Kenneth.
Sweet Kenneth.
- Şekerimi geri alabilir miyim o zaman?
- Can I have my sweet back then? - [chuckles] Yeah.
* Tatlı mı tatlı, ötenazi!
Sweet, sweet euthanasia!
Çok tatlı.
Very sweet.
İki gün, on maç 700 mil ve güzel bir karışık kaset.
Two days, ten games, 700 miles and one sweet mixtape.
Milwaukee çok tatlı olurdu dostum.
Oh, man, Milwaukee would've been so sweet.
Şimdi intikam zamanı.
Time for revenge most sweet.
Buraya kadar gelmen çok hoş.
It's sweet of you to come all the way over.
Çok tatlı.
That's very sweet.
Helen, bugün ne gördüm Tatlı bir çocuktu... Kim kendini aşırıya kaçırıyor, Cenazede duygusal olma Yakın bir aile dostu.
Helen, what I saw today was a sweet boy... who's been overexerting himself, becoming emotional at the funeral of a close family friend.
Kim bizim her şeyimizdi. Tatlıydı, kibardı.
Kim was our everything- - she was sweet, kind.
Birileri çılgın bir tatil yapacak sanırım.
Sounds like somebody's gonna have a sweet vay-cay.
İsa aşkın, bu Sketchy McClaine.
Sweet Zombie Jesus, it's Sketchy McClaine.
Tatlı özgürlük ülkesi Hapsedilmiş memleket
♪ Sweet land of liberty Incarcerated country ♪
- Çok tatlı gözüküyorlar.
They look really sweet.
Dinle, çok tatlı bir yaşlı adamla tanıştım adam genişlemeyi düşünen birkaç yatırım uzmanıyla çalışıyor. Hepsi de 1000 yaşında falan.
Listen, I found this sweet old man who runs a bunch of friendly money managers looking to expand, and they're all, like, 1,000 years old.
# Erik suyu, erik suyu sen ne kadar da tatlısın #
♪ Prune juice, prune juice you are so sweet ♪
Louis bu gerçekten çok tatlı.
Louis, that's actually really sweet.
Tatlı bir haz dolar kalbimize.
A sweet delight fills our hearts.
Süper.
Oh, sweet.
Kibar, hoş biridir ; ona öyle davranmasan iyi olur.
He's gentle, and he is sweet, and you better treat him that way.
Güzel!
Oh, sweet!
- Güzel.
Sweet.