Söylüyorum перевод на английский
27,759 параллельный перевод
Ama kayıtlara geçsin diye söylüyorum şu teorik evlilik şeysi var ya...
Oh, and, um, for the record, that theoretical marriage thing?
Bil diye söylüyorum, jakuzi asla temizlenmedi yani et yiyenlere ve antibiyotiğe dirençli stafilokok enfeksiyonuna yakalanabiliriz.
Just so you know, this hot tub never gets cleaned, so we'll probably both get some flesh-eating, antibiotic-resistant staph infection.
Tamam, seni haklı çıkarmıyorum ya, sadece söylüyorum.
Okay, I'm not justifying it, I'm just saying...
Ben sadece oğlumla konuşmayacağını söylüyorum sana.
I'm just letting you know ; don't talk to my son.
İkinize de söylüyorum.
Both of you.
Ben sadece söylüyorum.
Just sayin'.
Şarkı söylüyorum burada amcık!
I am singing, you son of a bitch!
Kendi bileceği iş ama ben doğruyu söylüyorum.
That's his prerogative, but I told the truth.
Tüm saygımla söylüyorum, bir yolunu bulabiliriz...
With respect, we can find a way...
Bir asker olarak söylüyorum, bize güvenin.
From one military man to another, trust us.
Kendim de bir kız olarak söylüyorum.
Speaking as a daughter,
Bil diye söylüyorum, bir dahaki sefere seni haklayacağım.
I'm just saying, next time, I'm gonna get you.
Bil diye söylüyorum, seni iki kere hakladım bile.
I'm just saying, I beat you twice. - The first time was a tie.
Tekrar söylüyorum, Julian, benim teorim değil bu ve meta da eldiven takmış olabilir.
Again, Julian, not my theory, and the meta could've been wearing gloves.
Sadece söylüyorum, eğer olaylar daha kaldırılamaz bir hal alırsa burada olduğumu biliyorsun değil mi?
I mean, I'm... I'm... I'm just saying if things ever get less easy, you know I'm here for you, right?
Bence kendine biraz sert davranıyorsun. Bu da biraz rahatsız edici çünkü bu genelde benim ve Felicity'nin işidir. Ancak Oliver, resmi yetkime dayanarak söylüyorum ki...
I think you're being hard on yourself, which is a bit annoying because that's usually mine and Felicity's job, but, Oliver, in that official capacity...
Bu yüzden zamanlamalarım tuhaf bu yüzden öylece ortadan kayboluyorum. Bu yüzden senden iyilik yapmanı istiyordum ve fark etmediysen diye söylüyorum masandaki kanıtı da bu yüzden çaldım.
It's why I keep odd hours, and why I disappear at random times, and it's why I keep asking you for favors, and in case you haven't noticed, that's why I stole evidence off your desk.
Sadece söylüyorum.
- What? - I'm just saying.
Babamın başına gelenleri söylüyorum ve senin durumunla tamamen benzer ama üzerine düşünmüyorsun bile.
I'm telling you this thing about my father, and it's totally pertaining to your whole thing, but you don't even register it.
Son defa söylüyorum, her yetişkinin göl evi olmaz.
For the last time, not all grown-ups have lake houses.
Hergün kendime bunu söylüyorum.
That's what I say every day.
Bil diye söylüyorum, eğer takılmak istersen hemen hemen her toplantı sonrasında geliriz buraya.
Just so you know, we come here after almost every meeting, if you ever want to hang out.
Onu tanıma şerefine erişemeyenler için söylüyorum.
For those of you who haven't had the pleasure,
Bak, bir daha söylüyorum.
Let me be clear, okay?
Duymayanlarınız için söylüyorum Jonathan Broadbent bu sabah bizi trajik bir şekilde terk etti.
For those of you who haven't heard, Jonathan Broadbent tragically left us this morning.
Tiyatronun dışarısında kel bir adam görüldüğünden söylüyorum.
Just because someone saw a bald man outside the theater.
- Öylesine söylüyorum, konuşmaya ihtiyacın varsa benim rahip...
I'm just saying, if you need to talk, my priest is... Your priest?
O zaman lafımı söylüyorum hayatta olmaz.
Well, if that's the case, I guess I'll say it... no friggin'way.
- Ama doğru söylüyorum!
It's the truth!
Arkadaşlarımın önünde benimle ters düşmemeni de söylüyorum. Gel gör ki aklından çıkıyor.
I also say don't contradict me in front of my friends, but that you don't remember.
Sadece şunu söylüyorum, kendi hatalarını yapmasına izin vermelisin.
I'm just saying, you got to let him make his own mistakes.
Üzülerek söylüyorum ama Larry ve Greg süresi belirsiz şekilde Florida'da olacaklar.
I'm sorry, but it looks like Larry and Greg will be in Florida indefinitely.
Ama tekrar söylüyorum, dedektif olabilirsen.
But then again, that's if you make detective.
Ona sakin olmasını söylüyorum.
I'm telling his mind to stay calm.
Bil diye söylüyorum sana getirdiğimiz bütün yemekler korkudan altına sıçmış modundalardı.
Well, just so you know, every other meal we've brought you was in full freak-out mode.
Düşündüğün şeyi söylüyorum sadece, bebeğim.
I'm just saying what you're thinking, babe.
Haftalardır söylüyorum!
I have been... For weeks!
Kim oluyorum da hayatımız boyunca tek bir büyük aşk yaşayacağımızı söylüyorum?
And who am I to say we only get one great love in our life?
Söylüyorum sana...
I'm telling you...
Sadece benim, iş adamı Ronald Dacey. Evli ve 2 çocuk babası. Ve ikinize de yaptığınız şeye inandığımı söylüyorum.
It's just me, Ronald Dacey, businessman, husband, father of two, telling both of y'all I believe in what y'all doing and I want to be a part of it.
Vekilleri aracılığıyla cesurca hamleler yaptığından eminim. Ama sana söylüyorum, oldukça verimli bir iletişim hattı var.
I don't doubt her ability to make bold moves through proxies, but I'm telling you, she lacks the lines of communications to be so prolific.
İyi, ama açıklık getirmek için söylüyorum etrafta yürüyüp nefes alabiliyorsan hepsi benim sayemde.
Fine, but just so we're clear, you, right now walking around breathing air, that's all thanks to me.
Burada dikilip yalan söylüyorum mu diyorsun?
Are you saying I stand here and lie?
Riske girip ödemediğimiz için kesilecek olan bir şey olduğunu söylüyorum.
I'm gonna go out on a limb and say it's something we didn't pay for that's gonna get cut off.
Sadece yatakta biraz kontrolü onlara vermemin eğlenceli olduğunu söylüyorum, o kadar.
I'm just saying that it's fun to give up a little control in the bedroom, that's all.
"Kaderi" insanlara söylüyorum.
I'm just gonna tell people it's "destiny."
- Pekâlâ, haberiniz olsun diye söylüyorum isterseniz bugün için özel bir kampanyamız var.
- All right, just so you know, we got a special promo going on today if you're interested.
Doğruyu söylüyorum.
That's the truth.
Hayallere kapılmadan, gerçekleri söylüyorum.
Evidence and facts, not wishful thinking.
Bil diye söylüyorum biliyorum.
I know.
Sadece söylüyorum.
Just saying.