Süre перевод на английский
46,673 параллельный перевод
Garson kızdan saklanmalıyım bir süre.
I feel like I got to ghost the waitress for a while on this.
Kısa süre Seattle'da yaşıyordum, Ve boğuluyormuşum gibi hissettim.
I only lived in Seattle for a short while, and I felt like I was choking.
Bir adam burada uzun süre kalabilir Ve asla aynı yemeği iki kez yemez.
A man can stay here a long time and never eat the same meal twice.
Ama bir süre bunu konuşalım.
But let's just stay on this for a moment.
Seks yaparken bütün süre boyunca...
Yeah. It's like, we were having sex and the whole time
Bir süre Vietnam'da görev yaptım.
I was in'Nam for a while.
İşlerimizi yaptırmak için birbirimizi kandırmakla ilgili konuştuğumuz bütün bu süre boyunca bin tane içki hazırlayabilirdik.
In all the time that we've talked about tricking each other into doing our jobs we could've made 1,000 drinks.
- Evet, adamım, bana bir süre önce bir şeyler duyduğunu söyledi.
- Yeah, man, he even told me he heard one a while back.
Bu hafta sonu uzun süre bekliyordum.
I've been waiting for this weekend for a long time.
Uydu tarafından çekilmiş resimler kendine bir süre önce geldi yıkıldı görünüyor çarpışma olduğunu belirtmek için uydu arasında ve nesne nedendi.
Images taken by the satellite itself moments before it was destroyed seems to indicate that a collision between the satellite and the object was the cause.
Bu fırsat için çok minnettarım Jack ama kısa süre önce haberim olduğundan değiştiremeyeceğim planlar yaptım.
I'm so grateful for the opportunity, Jack, but with such short notice, i made plans that I can't change.
Bir süre kadar önce bu inanılmaz genç kadınla tanışma şansı yakaladım.
So, a while ago, I was lucky enough to meet this amazing young woman,
Bir süre pilates almalısın.
Better get into some pilates for a while.
Bu doofus'la çok uzun süre asılı kaldınız.
You've hung out with that doofus for too long.
Benim için ağzını bir süre açmanda sakınca var mı?
Do you mind opening your mouth for me?
Belki bir süre beklersem hepsi geçer diye düşündüm.
I thought if I just lay there, maybe it'd go away.
Bir süre işe gelemeyeceğini onlara bildirelim.
We'll let them know she won't be in for a while.
Çalışanlarınızdan biri, Trish Winterman bir süre işe gelemeyecek.
One of your staff members, Trish Winterman, she won't be in for a while.
Kısa bir süre için barış sağlanmıştı.
And for a brief time, there was peace.
Jake, sanırım bir süre kendinle kalmalısın, odaklanmalısın.
Jake, I think you just need some time to focus on you.
, onu yeterince uzun süre izledi,
, watched him long enough,
İnsanlık yüzü bir süre eksik,
My human side is missing for some time,
Değişiklikler ayılarımı daha uzun süre alıyor,
Changes getting my bear the duration of the longer,
Mümkün olabildiğince uzun süre müzik yapmak istiyorum.
I just wanna keep making music for as long as we can.
Senin aksine ben burada uzun süre de kalmayacağım.
And unlike you, I ain't gonna be here long.
Ama uzun bir süre nükleer füze atamayacak bir yere.
But she won't be nuking any city anytime soon.
Knott'un Berry Çiftliği uzun süre kapalı kalmış değil mi?
Knott's Berry Farm's been closed for a long time, hasn't it?
Bir süre sonra evden çıkmak isteyebilirsiniz.
You might want to get out of the house once in a while.
Majestelerinin temsilcileri ne kadar daha uzun süre bilmek istiyorlar.
His Majesty's representatives want to know how much longer.
- Uzun süre değil.
- Not for long.
Kısa süre içinde ağır dozlarla verildiğini söyleyebilirim.
I would say heavy doses over a short period.
- Domuz olmaz! - Kısa süre önce.
- Short notice.
Kısa süre sonra kimse kalmayacak.
Won't be anyone left here before long.
Sırrın Doğu Hindistan Şirketi'nde uzun süre saklı kalmayacak.
Your secret won't remain a secret for very long in the East India Company.
Kimse Savaşçı Bud'ı uzun süre köşeye sıkıştıramaz.
Nobody keeps battling bud on the ropes for long.
Seni çok ama çok uzun bir süre uzaklaştırmayı planlamıştım aslında.
I was prepared to send you away for a long, long time.
Beş yıldır Helmend vilayetindeyiz. Bu süre zarfında, güvenliğini sağlayabildiğimiz tek şey bu üs.
We've been in Helmand province for five years now, and in all that time, all we've really managed to secure is this base.
- Ne kadar süre evli kaldın?
How long were you married? Twenty five years.
Ne kadar kötü halde olduğumu uzun süre fark edemedim...
I didn't realize how bad it had gotten till...
Illinois Eyalet Hapishanesi'nde bir süre yatmışsınız.
It has been mentioned that you, uh... spent some time in the Illinois State Pen.
Bu yüzden amca bir süre sus da işimi yapayım..
Therefore uncle... Keep quiet for a while... and let me continue with my work.
Bu süre zarfında Jason Kooley'le yani Ben'i duşta bıçaklayan adamla konuşmak istiyorum.
And in the meantime, Jason Kooley... The man who stabbed Ben in the shower... I'd like to speak with him, please.
- Vali şu an afallamış durumda olabilir ama uzun süre öyle kalmayacak.
- The governor may be on his heels, but he won't stay that way for long.
Ani bir kararla Sonia Edroso'yu öldürmüş ama uzun süre bastırdığı modeli... uygulamadan edememiş.
Then he killed Sonia Edroso almost on impulse, but he couldn't resist carrying out part of his ritual, repressed for so long.
- Eşyalarınız kısa süre içerisinde indirilecek.
- Your goods will be unloaded shortly.
Herşey çok uzak görünse de, yaklaşan kanlı savaştan, uzun süre kaçamayacağımızı biliyorduk.
Though it all seemed so very far away, we knew we wouldn't escape its bloody reach for long.
Bence bir süre elimizde tutalım.
We'll keep hold of those for now, I think.
Bizim için çalışmayı ne kadar süre reddetmiştiniz?
How long did you resist working for us?
Veya bir süre bedava çalışırız. Böylece bir mesaj vermiş oluruz.
Or we could work for free for a while just to make a point,
Belki bir süre sonra görebildiğin tek şey bu olmuştur.
And after a while, maybe that's all you can see.
Aynanın yoğunluğundan kısa süre içinde ağır dozlarla verildiğini söyleyebilirim.
From the density of the mirror,